Başta Çin olmak üzere Orta Asya'dan Türkiye'ye kadar birçok ülkenin büyük önem verdiği İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ve Deniz İpek Yolu projesinin tanıtım toplantısı geçen hafta Beijing'de yapıldı.
Çin Komünist Partisi'nin resmi yayın organı People's Daily tarafından düzenlenen etkinliğe aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 11 ülkeden 50'yi aşkın gazeteci katıldı.
Türkiye'den sadece Hürriyet ve Sabah gazetelerinin davetli olduğu toplantı öncesinde gazetecileri kabul eden ÇKP Politbüro Üyesi Liu Yunshan, "İpek Yolu" ve "işbirliği" kelimelerinin projenin anahtar kelimeleri olduğunu ifade etti.
Liu, "Biz, Çin olarak büyük bir kalkınma hamlesi gerçekleştirdik. Ama biz kalkınmayı sadece kendimiz için değil, tüm komşularımız, tüm bölge ülkeleri ve hatta tüm dünya için istiyoruz" dedi.
Medya İşbirliği toplantısına katılan Çin Halk Siyasi İstişare Başkan Yardımcısı Li Haifeng, bölge ülkeleri arasında hızlı ve daha az maliyetli ticaret yapılması için "ulusal para birimlerinin" kullanılmasını hedeflediklerini kaydetti.
Çin Dışişleri Bakanlığı Bakan Yardımcısı Liu Jianchao da İpek Yolu projesinin tüm bölge ülkeleri tarafından desteklendiğin kaydederek, projenin somut adımlara dönüştürülmesi ve finanse edilebilmesi için Çin yönetiminin bazı çalışmalar yürüttüğünü aktardı.
Toplantıya Türkiye'den katılan iki gazeteciden biri olan Hürriyet Daily News Ankara Temsilcisi Serkan Demirtaş ile Türkiye'ye dönüşünde ayağının tozuyla projeleri ve toplantıları konuştuk.
Geçen hafta boyunca İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ve Deniz İpek Yolu projesinin tanıtım toplantısı için Çin'deydiniz. Projeyi nasıl değerlendiriyorsunuz ve Türkiye'nin yaklaşımı nasıl?
Aslına bakılırsa Türkiye'nin içinde İpek Yolu adı geçen her türlü projeye, o yolun canlandırılması fikrine her zaman olumlu yaklaştığını söylememiz gerekiyor. Bu da aslında yeni bir politika değil. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından eski Sovyet Cumhuriyetlerinin birer birer bağımsızlığını kazanması ile özellikle Orta Asya'da farklı bir harita ortaya çıktı. 1990'ların başından itibaren Türkiye de bu ülkelere açılma, bu ülkelerle işbirliği yapma arayışına girdi. O dönemki Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in sürekli bahsettiği Adriyatik'ten Çin'e kadar büyük bir bölgede işbirliği yapılabileceğine ilişkin ifadeleri ve yaklaşımları vardı.
Türkiye, İpek Yolu'yla ilgili her türlü projeye, sıcak bakmasının tabii hem siyasi hem sosyal amaçları, ekonomik ve kültürel boyutları var. Bu, hem Türkiye'nin tarihsel olarak yakın olduğu, kültürel olarak birbiriyle bağlantılı hissettiği Orta Asya Cumhuriyetlerine ulaşması hem de dünyanın gelişen en önemli ekonomik gücü Çin'e ulaşma açısından önemli bir fırsat oluşturacak bir bakış açısı.
Türkiye tabii bütün bunların dışında özel olarak doğu ile batıyı birleştiren bir köprü, merkez olma hedefini de taşıyan bir ülke. Dolayısıyla İpek Yolu'nun canlandırılması nihayetinde Orta Asya'dan, Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaşılması gibi çok önemli stratejik bir boyutu da içeriyor. Bütün bu açılardan baktığınız zaman Türkiye, bu projeyi başından itibaren iyimser ve olumlu bir yaklaşımla değerlendiriyor.
İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ve Deniz İpek Yolu projesi Asya ve Türkiye'ye uzun vadede ne kazandırır ve Türkiye için önemli bir şans mı sizce?
Türkiye için önemli bir şans. Çünkü dünyada ekonomik merkez bilindiği gibi Batı'dan Doğu'ya doğru taşınıyor ve ulaştırma sisteminin daha da kuvvetlenmesi Türkiye gibi kendisine yeni pazarlar arayan bir ülke açısından çok daha önemli imkanlar yaratabilir. Son dönemde Türkiye ile Çin arasında ticari, siyasi her türlü ilişkide bir yoğunlaşma görüyoruz. Bunun ulaştırma hatlarıyla somutlanması önemli bir kazanım getirebilir.
Buna aslında sadece Asya-Türkiye değil Asya-Avrupa gibi de bakmak lazım. Çünkü birbirimize yakın olduğumuz coğrafyada ekonomik ilişkilerin canlandırılmasına çok büyük ihtiyaç var. Bahsettiğimiz kitle nereden bakarsanız 2,5-3 milyarlık nüfus ve dünya ekonomisinin giderek yoğunlaştığı bir bölgede. Dolayısıyla Türkiye'nin ekonomik aktivitesi bakımından Türkiye'de tıkanmış olan pazar figürlerinin belki de doğuya taşıması açısından önemli bir imkan olur.
Bu aynı zamanda Doğu'da da benzer türlü bir etki yaratabilir. Çünkü baktığınız zaman Çin yüzde 8-9'larda büyüyen bir ülke. Enerjiye çok büyük bir ihtiyaç duyuyor ve bu enerjiyi uzunca bir süredir Ortadoğu'dan tankerlerle taşıyordu. Şimdi yeni projeler var. Rusya, Türkmenistan, İran ve bölgedeki enerji üreten ülkelerden doğrudan boru hatlarıyla bunları almak gibi bir projesi var. İlerde demiryollarının kuvvetlenmesi, Asya ve Orta Asya'daki ülkelerle, Anadolu üzerinden Avrupa'daki ülkeler arasında daha yoğun bir karşılıklı bağımlılık diyebileceğimiz bir süreç yaratacak. Bu açılardan bakıldığında sadece Türkiye değil, bu hat üzerindeki bütün ülkelere ayrı ayrı fırsatlar sunan bir projeden bahsediyoruz.
Projede, ulusal para birimleriyle ticaret öngörülüyor. Bu ne sağlayacak? Önemli mi?
Çok önemli ve küresel ekonomik platformlarda son dönemde sıkça tartışılan bir konu. Bunun iki türlü etkisi var. Birincisi, maliyetleri düşürecek. İkincisi de dolardaki ani iniş çıkışlardan ve uluslararası gelişmelere bağlı olarak kurlardaki önemli iniş çıkışlardan bir şekilde o ülkeleri muaf tutacak bir proje. Bu aslında son dönemde Türkiye'nin de yapmaya çalıştığı bir şey. Bu açıdan bakıldığında da Türkiye'nin projeye olumlu yaklaştığını düşünüyorum.