beijingdefteri20140325.m4a
|
Picasso'nun eserleri düşünüldüğünde, akla ilk önce Guernica ve Avignonlu Kızlar gibi dünyaca meşhur resim eserleri gelse de, sanatçının, seramik, heykel ve gravür alanlarında da çok sayıda şaheseri olduğu bilinir.
Picasso'nun gravürlerinden oluşan Suite Vollard adlı sergisi, başkent Beijing'deki Çin Ulusal Müzesi'nde açıldı. Suite Vollard, uzmanlarca 20'nci yüzyılın en önemli gravür koleksiyonlarından biri sayılıyor.
Picasso tarafından Eylül 1930 ila Mart 1937 arasında yaratılan eserlerden oluşan koleksiyon, ismini ise sanatçının dostu ve aynı zamanda ünlü sanat simsarı Ambroise Vollard'dan alıyor.
İspanya'nın Çin'deki büyükelçiliği, İspanyol ICO Derneği ve Çin Ulusal Müzesi'nin ortaklığıyla gerçekleştirilen sergi, Çin ile İspanya arasındaki diplomatik ilişkilerin 40'ıncı yıldönümü vesilesiyle Çin'e geldi.
Suite Vollard'da 97 gravürün yanı sıra, koleksiyona daha sonra eklenen Ambroise Vollard'a ait üç adet portre bulunuyor.
Eserlerin bir kısmı, büyük dâhinin günlüğünden, yani yaşamından parçalar sayılabilir.
Koleksiyon, Çeşitli Temalar, Rembrandt, Aşk Savaşı, Heykeltıraşın Çalışması, Minotor ve Ambroise Vollard'ın Portreleri olmak üzere altı başlık altında sınıflandırılıyor.
Serginin kapıları, 28 Nisan'a kadar açık kalacak.
Gravür nedir?
Peki, gravür nedir? Bir baskı tekniği olarak matbaacılıkta ve sanat ürünlerinin yaratımında kullanılan gravür, bir kazıma şekli, çukur baskı veya oyma baskı olarak adlandırılabilir.
Baskı yapılacak görüntü ahşap, metal veya taş levha üzerine çeşitli yöntemler ile aktarıldıktan sonra, levha mürekkep ile sıvanır. Levhanın yüzeyi temizlenince, mürekkep yalnız çukur yerlerde kalır ve levhanın üzerindeki görüntü baskı uygulanarak kâğıda aktarılır.
Picasso'nun bu meşhur gravür koleksiyonu, ilk kez 1979 yılında Paris Modern Sanatlar Müzesi'nde (Musee d'Art Moderne de la Ville de Paris) sergilenmiş, sonrasında ise yine Paris'te yer alan Picasso Müzesi'nin koleksiyonuna dâhil edilmiştir.
Çinli sanatçıları da etkilemiştir
Çin Ulusal Müzesi'ndeki açılışa İspanya'nın Beijing Büyükelçisi Manuel Valencia da katıldı.
Valencia, sergideki eserlerin ardındaki duygunun, bu koleksiyonu çok özel kıldığını söyledi ve ekledi: "(Picasso'nun) Hayata ve sanata tutkusu, gravürlerin içine işlemiş ve bu da birçok uzmana göre, bu gravürleri 20'nci yüzyılın en önemli gravür koleksiyonlarından biri yapıyor."
İspanyol ICO Derneği'nin ve söz konusu serginin küratörü Alicia Gómez ise "Picasso, bu başyapıtlarda farklı teknikler kullanmıştır. Oymacılığı, resim ve heykel gibi diğer sanat türlerinden daha altta görmeyen Picasso'ya göre, bu yorumlayıcı bir sanat eseri yaratmanın başka bir yöntemiydi" diyor.
Çin Ulusal Müzesi Müdürü Lü Zhangshen, Picasso'nun Zhang Ding ve Zhand Daqian gibi Çinli sanatçıları etkilediğini, bu iki ismin de ünlü ressamı 1950'lerde ziyaret ettiğini söylüyor.
Lü Zhangshen, "Seçkin şahsiyeti ve sanatsal yaratıcılığı, Çinli sanatçıları geleneksel sanatla mücadele ve kalıpların dışına çıkma açılarından cesaretlendirmiştir" ifadelerini kullanıyor.
Sanatçının iç dünyası ve günlük hayatı
Suite Vollard, Picasso'nun günlük hayatını ve sanatındaki evrimi yansıtırken; sanatçının estetik kaygılarını, coşkulu aşkını ve ruh hâlini de gösteriyor.
Koleksiyonun bölümleri arasında dikkat çeken "Heykeltıraşın Çalışması"nın Suite Vollard'daki en yoğun bölümlerden biri olduğu belirtiliyor. Bu bölümde 46 eser yer alıyor.
Buradaki eserler, Picasso'nun modeline, aynı zamanda esin kaynağı ve sevgilisine, yani genç Fransız Marie-Thérèse Walter'e (1909–77) güçlü tutkusunu gösteriyor.
Walter, buradaki eserlerin çoğunda hem model hem de sanatçının partneri olarak karşımıza çıkıyor.
Picasso'nun ilişkileri, birçok sanatsever için ilgi çekicidir. Walter, Picasso ile ilk karşılaştığında henüz 18 yaşındadır, sanatçı ise 45'indedir.
Sergide, ikilinin birlikte geçirdiği ilk yedi yıldan izler görüyoruz. Bu dönem, kızları Maya'nın doğumuna kadar sürüyor.
Küratör Gomez, "Enteresan olan, bu gravürlerde görülen heykellerden bazıları gerçekten mevcut. Gravürler, aşklarını kayıt altına alırken, iki âşık, bu müthiş sürrealist sanat eserlerinin doğuşuna şahitlik etmiş" diyor.
Gravürlerde, Picasso kendisini kaba sakallı ve orta yaşlı bir adam olarak tasvir ederken/yansıtırken, aslında kendinden 27 yaş küçük olan sevgilisi ile arasındaki yaş farkını da yok etmiş oluyor.
Picasso, Suite Vollard'daki dört eserini de bir başka usta Rembrandt'a ithaf etmiştir. Picasso ile Rembrandt arasında hayranlık ve rekabetin birlikte ilerlediği yoğun bir ilişki olduğu söylenir.
Minotor ve Picasso
Suite Vollard'daki Minotor bölümünden bahsetmeden evvel, Minotor'un ne olduğunu kısaca izah etmekte fayda var.
Minotor, Yunan mitolojisindeki yarı insan-yarı boğa yaratıktır. Kelime ise Yunanca "Minos'un Boğası" anlamına gelir.
Girit'te hüküm süren güçlü kral Minos, gücünü kanıtlamak için denizler tanrısı Poseidon'dan ona kurban etmek üzere bir boğa vermesini ister. Posedion, boğayı Minos'a verir. Fakat hayvan, gözüne o kadar güzel görünür ki, Minos onu kurban edemez ve yerine başka bir boğayı kurban eder. Poseidon ise bunu fark ettiğinde çok sinirlenir ve Minos'un karısını boğaya âşık eder. Minos'un karısı Pasiphae, boğayla çiftleşir ve bunun üzerine, boğa başlı ve kuyruklu ancak insan bedenine sahip Minotor doğar.
Minotor, herkese zarar veren bir yaratıktır ve bu yüzden mimar Daidalos'un yaptığı Labyrinthos adlı, içinden kimsenin çıkamayacağı yapıya kapatılır.
Picasso'nun Suite Vollard sergisinde karşımıza çıkan "Minotor" figürü/karakteri, işte bu efsanenin etkisiyle doğmuştur.
Minotor'daki 15 gravür nazik, melankolik ve bir o kadar da dramatik olarak niteleniyor. Minotor bölümünde de Picasso ile Marie-Thérèse Walter arasındaki aşk betimleniyor. Bu arada, önemli bir nokta da eserlerin yaratıldığı dönemde Picasso'nun hâlen Rus balerin Olga Koklova ile evli oluşudur.
Eşi Koklova'dan ayrılması ve sevgilisi Walter'in Picasso'nun çocuğu Maya'yı dünyaya getirmesi ile birlikte, büyük dâhinin eserlerinde Minotor figürüne bir daha rastlanmaz.
Picasso, daha önceleri Minotor'u bir Fransız dergisinin talebi üzerine canlandırmış; fakat bu, daha sonra sanatçı tarafından kullanılan bir figür hâline gelmiştir. Picasso, kendisini Minotor olarak resmederek, bu figürü "alter-ego"su, yani "öteki-ben"i olarak kullanarak, kişisel hayatını kamuoyunun önüne sunmuştur.
Gomez, Minotor kısmında, Picasso ile Walter arasındaki ilişkinin yansıtıldığı eserler için "Hâlâ tutkulu olmasına karşın, aralarındaki ilişkinin aşağıya doğru bir ivmeye döndüğünü söyleyebiliriz. Sanatçı, Walter'e karşı tavrını değiştirmeye başlar; ona artık bir âşık gibi değil de, çocuğunun müstakbel annesine yaklaşır gibi yaklaşır" diye açıklıyor.
Minotor bölümündeki bazı gravürlerde Picasso, sevgilisi Walter'i kör ve yaşlı Minotor'a karanlıkta rehberlik eden küçük bir kız olarak tasvir ediyor, ki bunun da yedi yıllık ilişkilerinin sonlarına işaret ettiği belirtiliyor.
Sergiye adını veren sanat simsarı
Suite Vollard sergisi, az önce de belirttiğimiz gibi, ismini Picasso'nun arkadaşı ve ünlü Fransız sanat simsarı Amborise Vollard'dan alıyor.
Serginin Beijing'deki açılışında, İspanyol büyükelçi Valencia, Picasso'nun, dostu Vollard'ı, "kendini beğenmiş" biri olarak tanımladığını belirtiyor. Vollard'ın dönemin büyük sanatçılarından Paul Cézanne, Pierre-Auguste Renoir ve tabii ki Picasso'yu, kendi portresini çizmek üzere davet ettiğini söyleyen İspanyol büyükelçi, "Dünyada bu tür bir davranışta bulunan az sayıda kral vardır" diye ekliyor.
Sergideki diğer kısımlar, bize Picasso'nun yaşadığı belirsizlikler ile estetik kafa karışıklığını gösteriyor.
Küratör Gomez, eserlerin doğduğu dönemi, "Bu, kübizmden yavaş yavaş vazgeçip sürrealizme doğru döndüğü dönemlerdi. Gravürlerin bazılarında da görülebilecek yeni bir klasisizm geliştirdi ve bu da beraberinde bunun kendisi için bir 'gerileme' veya 'düzene dönme' olduğu eleştirilerini getirdi" sözleriyle anlatıyor.
20'nci asrın en etkileyici sanatçılarından Pablo Picasso'nun gravür eserleriyle Çinli sanatseverlerin ilk kez karşısına çıktığı Suite Vollard sergisi, 28 Nisan'a kadar devam edecek.