
Katıldığınız bir televizyon programında, programcı size ''Hocam Çince öğrenmek nerden aklınıza geldi'' diye sordu. Çince bilmeden Türk tarihi çalışılabilir mi?
Türklerin 11. yüzyıla kadar olan tarihi Çince bilmeden araştırılamaz, mümkün değil. Çünkü sosyal, siyasal, yazılmış bütün metinlerin yüzde 95'i Çince. Eski Çinceyi öğrenmek zorundayız, başka çaremiz yok.
Ben 1985 yılında üniversiteyi bitirdiğimde bana ''deli misin'' diyorlardı. Neden Osmanlı tarihçisi olmuyorsun diyorlardı, çünkü Osmanlı tarihçisi olmak son derece kolay. Osmanlıca arşive girdiğin zaman iş bitti zannediyorlar, ki o iş de öyle kolay değildir aslında. Herkes Osmanlı tarihçisi olmamalı. İslam öncesinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. İslam öncesini araştırmadan, Osmanlı'yı iyi anlayamayacağımızı iddia ediyorum.
Yani Çin kaynakları araştırılmadığı zaman tarihte bir kopukluk oluyor.
Kesinlikle. Temeli olmuyor. Türklerin hukukla ilgili ilk belgeleri Çince. Dolayısıyla Çince öğrenmek zorundayız.
Çin Seddi, iki yaşam tarzını ayırıyor aslında, göçebe yaşam ve yerleşik yaşam. Bozkırda göçebe yaşam tamamen bitti mi?
Bozkırda göçebe yaşam tarzı MÖ 700'lerde başlıyor. Bu 1930'lara kadar devam ediyor. Yani yaklaşık 3 bin yıl devam etti. Bozkırlarda başka türlü yaşamanın imkanı yoktu. Türkler, kendilerine en uygun yaşam tarzını seçtiler ve bunu devam ettirdiler. Ona göre bir sistem kurdular. Üretim tarzları, sosyal hayatları bunun üzerine gelişti. Kazaklar'da, Kırgızlar'da, Sibirya'daki bazı Türk boylarında halen bu yaşam tarzının izlerini görmek mümkün. Maveraünnehir'de, İdil'de ise yerleşik hayata geçenler daha farklı bir kültür ortaya koydu.
Çince çalışırken neler dikkatinizi çekti, Türkçe ile ne gibi benzerlikler var?
Çift fiil kullanımı bence çok benzer bir özellik. Mesela biz ''gelivermek'' deriz. Türk dili ailesinden Kazakçada ve Kırgızcada bu daha belirgin. Çinceden Türkçeye çok kelimenin geçtiğini biliyoruz, Kazakların kullandığı çon, çın, şın gibi çok kelime var. Türkçeden Çinceye de çok var. Fakat benim en çok dikkatimi çeken çift fiil kullanımı. Chu qu (出去) deniyor mesela Çincede. Türkçe ne diyoruz, çıkıp gitmek. Bunları iyi incelemek lazım, bunlar dilcilerin işi. Ben haddimi bilerek dilcilerin sahasına girmeyim fazla.
Arapçanın zengin kelime haznesiyle felsefeye, Farsçanın ahengiyle şiire imkân tanıdığını söylenir. Çince neye imkân tanır?
Bence öncelikle felsefeye. Önce felsefe, sonra edebiyat. Çince öğrenirken eski halk hikâyelerini okumuştum. Gerçekten müthişti. Onlara bakarak bunu söylüyorum, bence Çince her şeyden önce düşünmeyle ilgili. Çince çok zengin bir dil. Her şeyin karşılığını kendisi üretebilmiş. Ama biz aynen kopyalamışız. Mesela dian hua (电话), elektrik ve konuşma kelimeleri yan yana gelmiş, telefon olmuş.
Son olarak neler eklemek istersiniz?
Günümüz dünyasında Çin ile Türkiye'nin yakınlaşmasının dünya barışına katkı sağlayacağına inanıyorum.