portre2
|
''Ayın 27'sinde saat 12'de Türk başkentine ulaştım, bilmiyorum benim dışımda kaç Çinli Karadeniz'i geçmiştir?
Bir zaman ilerledikten sonra, yavaş yavaş Türk başkentine yaklaştık, düz tepelere doğru aheste aheste, yamaçlardan taş evleriyle köyler, kuru ve zayıf dağlar... Burası Avrupa'dan çok farklıdır ve ben de geldim görmeye Türklerin çöküşünü...''
Kang Youwei, Temmuz 1908, İstanbul
Çinli düşünür ve devet adamı Kang Youwei'nin ''Türk Seyahatnamesi'' bu cümlelerle başlıyor. 1908 yılının Temmuz ayında Türkiye'ye gelen Kang Youwei, 1909 yılının Nisan ayına kadar İstanbul'da kaldı. Kang'ın İstanbul gözlemleri, 1913 yılında ''Tujue Youji'', ''Türk Seyahatnamesi'' adıyla ''Bu Ren'' adlı dergide yayımlandı. Dergide, Kang Youwei'nin üzerine notlar aldığı İstanbul kartpostallarına da yer verildi.
Kang Youwei, pek çok ülkeyi kapsayan Avrupa seyahatinin bir parçası olarak Türkiye'de bulundu. Birçok açıdan Çin toplumuyla Türkler arasında benzerlikler kuran Kang, iki toplumun aynı dertlerden muzdarip olduğunu düşünüyor ve bu sorunların çözümü için fikir geliştiriyordu. Bu nedenle Türkiye, Kang için düşüncelerinin nesnel karşılığını görebileceği bir laboratuvardı. Kang'a göre, Asya'nın iki ''hasta adamı'', benzer süreçlerden geçerek çöküş noktasına gelmişlerdi ve benzer reformlarla yeniden siyasi ve ekonomik üstünlüğe kavuşabilirlerdi.
Asya'nın iki hasta adamı
Asya kıtasının iki yakasında bulunan Çin ve Osmanlı, Avrupalı gözüyle Asya'nın iki hasta adamı olarak adlandırılıyordu. İki ülkenin de çeşitli siyasi, sosyal ve ekonomik hastalıklarla boğuştuğu doğruydu. Benzerlik bununla da bitmiyordu, iki ülke de Avrupalılar için oyun tahtasına dönmüştü. Yabancılar, Osmanlı ve Çin topraklarına dair planlarında İstanbul ve Beijing'deki yönetimleri neredeyse yok sayıyorlardı. İki ülke de yarı sömürge durumundaydı.
Çin'de ve Osmanlı'da reform hareketlerinin oluşması, gelişmesi, eylemleri, pek çok açıdan eş zamanlı ve benzer niteliklidir. Ülkelerinin acz içinde kalması, toplumun belli kesimlerini rahatsız ediyordu. Reform talepleri artıyordu. Ancak hakim tabaka reforma mesafeliydi; Çin'de Mançu sülalesi, Türkiye'de Osmanlı sülalesi, reformların devleti parçalanmaya götüreceği görüşündeydi. Çin'de gölge imparatoriçe Cixi, Türkiye'de Abdülhamit, reformlara direniyordu. Çin'de Kang Youwei, Türkiye'de Mithat Paşa, devleti müstakil tutmak için modernizasyonun şart olduğu görüşünü dillendiriyordu. İkisinin de kaderi sürgüne gönderilmek oldu. Mithat Paşa'nın yolu Beijing'e düşmedi, ancak Kang Youwei soluğu İstanbul'da aldı.
Çin'de Türk ve Osmanlı algısı
Çin'deki Türk ve Osmanlı algısının oluşumunda Kang Youwei önemli bir yer tutuyor. Çin'de Osmanlı Devleti'yle ilgili ilk sistematik değerlendirme Kang Youwei tarafından yapıldı. 1858 yılında Guangdong eyaletinde doğan Kang, 1898 yılında Qing İmparatoru Guangxu'ye ''Türklerin Gerileme Tarihi Üzerine Rapor'' adlı çalışmasını sundu. Raporda, Türklerin de Çinliler gibi eski bir imparatorluğa sahip oldukları, iki imparatorluk arasında yapısal benzerlikler olduğu, Çin'in kendisiyle aynı türden bu ülkenin tecrübelerinden dersler çıkarması gerektiği vurgulanıyordu. Mithat Paşa döneminde yapılan reformlardan raporunda övgüyle bahseden Kang Youwei, Türklerin yaptığı reformların, Çin için en uygun örnek olduğunu savunuyordu.
İmparator Guangxu, reformlara destek veriyordu. 1898 yılında Kang Youwei'nin başını çektiği reformcu devlet adamları tarafından pek çok inkilap yapıldı. 100 Gün Reformları adı verilen bu uygulamalar İmparatoriçe Cixi'yi rahatsız ediyordu. Cixi, aynı yıl reformcuları tasfiye etmeye başladı. Bazı reformcular kaçtı, bazıları esir edildi, bir kısmıysa öldürüldü. İmparator Guangxu, başkentte bir sarayda hapsedildi ve ölünceye kadar burada tutuldu. Cixi, Çinlilerin ''Chui lian ting zheng'' (垂帘听政) dedikleri şekilde, devleti idare etmeye başladı. Kang Youwei de bu dönemde sürgüne giden devlet adamlarından biriydi.
Türklerin Gerilemesi
Kang Youwei'nin 1898'da İmparatora sunduğu rapor, ''Türklerin Gerilemesi'' adını taşıyor. Kang raporun girişinde şu ifadeleri kullanıyor:
''Ben birçok ülkeye gittim, bizimle onları karşılaştırdım, aralarında bize en yakın olan, bizim için örnek olabilecek tecrübeye sahip olan ülke Türkiye'dir.''
Kang Youwei, raporun girişinde Türklerin tarihiyle ilgili değerlendirmelerde bulunuyor. Çinliler ile Türklerin aynı kökten geldiklerini yazan Kang, Türklerin Moğollara yenildikten sonra Anadolu'ya gittiklerini belirtiyor. ''Burada Eski Roma'nın sınırlarını kontrol ettiler'' diyen Kang, Ming hanedanı döneminde Türkler Sultan Süleyman yönetiminde bütün Avrupa'ya hakim oldular diyor. Ancak Viyana savaşı sonrasında Türklerin gerilemesi başlıyor. Avrupa bilim ve teknikte ilerlerken, Moğollardan elde ettikleri top ve barutla Avrupa'yı titreten Türkler zayıflıyor. Avrupa'da büyük devrimler oluyor, anayasalar yapılıyor. Bu noktada Kang Youwei'nin ifadesi çarpıcıdır:
''Türkler sadece güçlerine dayanıyorlar. Hemen Avrupa'nın yanı başında derin bir uykudadırlar, yüzyıllar boyunca bunun farkına varamamışlardır, bu çok tuhaftır.''
Kang, tarih notlarının devamında 19. asır Türkiye'sinin durumunu analiz ediyor. ''Türkiye küçülmüş ve bu nedenle geçici bir huzur tesis edilmiştir'' diye yazan Kang, ülke bu sırada az kalsın tamamen ortadan kalkmanın eşiğine gelmiştir tespitinde bulunuyor. Mithat Paşa'nın adı, geçici de olsa Türkiye'yi karanlıktan kurtaran adam olarak zikrediliyor.
''Eğer Türk sultanı Mithat Paşa'yı dinlemiş olsaydı, Türkler güçlü ordularının da yardımıyla, bu reformlarla ülkelerini güçlendirebilir, 20 yıl içinde Fransa, Almanya, Avusturya ve İtalya ile aynı noktaya gelebilirlerdi. Ancak Türk sultanı Mithat Paşa'yı sürgüne göndermiş, anayasayı askıya almış, eski yönetim tarzına dönmüş ve Türkler karanlığa gömülmüştür.''
Kang Youwei, bunları yazarken kuşkusuz kendi imparatoruna da bir mesaj veriyordu, Mithat Paşa gibi bir reformcu olan kendisinin de dinlenilmesi gerektiği, aksi takdirde Çin'in başına da benzer felaketlerin gelebileceği uyarısında bulunuyordu. Her ne kadar Çin İmparatoru Guangxu, Kang Youwei'ye destek vermiş olsa da, gerek Kang ve reformları gerekse imparatorun kendisi, Çin sarayı içindeki hiziplerin kurbanı oldu.
Kang, raporun sonunda Batılıların Çin ve Osmanlı'ya ''hasta adam'' demelerine hak veriyor ve iki ülkenin hastalığının aynı olduğunu, ancak hangisinin önce öleceğinin belli olmadığını yazıyor. Ancak Kang Youwei'ye göre Çin imparatoru reformlar yapmak, anayasayı ilan etmek istemektedir ve Türk sultanının aksine hastalığın nasıl tedavi edileceğini bilmektedir. Kang ''İşte bu noktada Türklerde ayrılmaktayız'' diyor.
Türk Seyahatnamesi
1908 yılının Temmuz ayında Türkiye'ye gelen Kang Youwei, gördüğü manzara karşısında hayran kalmıştır. Kang'a göre Çin, Hindistan ve İran'da, İstanbul kadar eşsiz ve güzel bir yer bulunamaz. İstanbul'u başka bir yerle karşılaştırmak, cennetle dünyayı karşılaştırmak gibidir. İstanbul'a gitmeden Türkiye'ye gitmiş sayılmazsınız.
Ancak ''Türk başkenti'' kötü durumdadır, Kang İstanbul'un bazı sokaklarında burnunu kapatarak gezdiğini söyler ve buraları eski Beijing kentine benzetir.
Kang, İstanbul sokaklarında gezerken rastladığı insanların kılık kıyafetlerini, yeme içme biçimlerini, oturup kalkmalarını, ses tonlarını tahlil eder, değerlendirmelerde bulunur. Pek çok noktada Çinliler ile Türkler arasında benzerlikler kurar. Bu benzerliklerden dolayı Türklerin Çin'in kuzeyinden, Dongbei bölgesinden Anadolu'ya gitmiş olduklarını yazar.
Kang, Türklerin Batılı yaşam tarzını kısa sürede ve başarıyla benimsemelerine şaşırır. ''Neredeyse Türkler'in tamamınn Avrupa'dan bir farkları kalmamıştır'' der. Osmanlı dönemi Türk toplumunda elbiseler ve diğer eşyanın değişmesi 10 yıllık meseledir. Fakat Kang'a göre bu zahirde bir Avrupalılaşmadır; Türkler, Avrupa'nın neden kendilerinden ileride olduğunu anlayamamış, sadece şeklen onları taklit etmektedirler.
Türk Seyahatnamesi'ne göre, Osmanlı'da Fransız etkisi her yerdedir. Dil ve yazı Fransızca etkisi altındadır ve Kang Youwei'ye göre bu durum, siyaset ve düşünceye tesir eder. Türklerin baskıcı yönetime karşı ayaklanmaları da Fransızların yaptığına benzemektedir; ancak ayaklananlar sadece ''devrim'' diye bağırıp çağırmaktadırlar, görünüşte hiçbir şey değişmemektedir.
Kang Youwei, günlük gezilerinde İstanbul'un önemli yapılarını, müzelerini, saraylarını ziyaret eder. Ayasofya için ''dünyanın en güzel'' yapısı tabirini kullanır. Ne Hindistan'da ne Çin'de, Ayasofya'yı geçecek bir yapı yoktur. Türklerin, böyle bir mabedi kendi dinleri için kullanmaları son derece güzel bir düşüncedir.
Kang Youwei, Türk yemeklerini çok sevmiştir. Çok baharat kulandıklarına ve yiyecekleri çok ince kestiklerine dikkat çeker. Kang'a göre Fransa, Portekiz, İspanya mutfağı Türk mutfağına yetişemez.
Kang, sokakta gördüğü kadınlar üzerinden Türk toplumunda kadının yerini tahlil eder. ''Kadınlar dışarı çıkarken yüzlerini kapatırlar, kimse onların neye benzediğini göremez'' diyen Kang, yüzünü görebildiği kadınlardan hoşlanmıştır. ''Türk kadınları güzeldir, ten renkleri sarı ve beyazdır'' diye yazar.
Çatık kaşlı insanlar...
Kang, Türklerin derilerini, Jiangsu ve Zhejiang'daki Çinliler'in derilerine benzetir. Erkekler güçlü ve uzun boyludur. İstanbul sokaklarında Kang'ın dikkatini çeken bir şey de, insanların kaşlarının çatık olması. Türkler çok ciddidir. Kang'a göre Türkler'in bu kadar ciddi görünmeleri, asker millet olmalarından kaynaklanır. Sürekli savaş ve mücadele içinde yaşamışlardır. Halk her gün çalışmakta ve ancak hayatta kalabilmektedir. Nesiller boyu sürdürülen bu hayat, Türkler'in kaşlarını çatık hale getirmiştir. Kang Youwei bu durumdan ürkmüş olacak ki şunu yazar: ''Çinliler kaşlarını çatmasın, yoksa nesiller sonra biz de bu hale geliriz!''
Türkler, Osmanlı, Türkiye
Kang Youwei, seyahatnamesinde Türkiye ve Osmanlı yerine, Türkler (Tujue) veya Göktürkler ifadesini kullanıyor. Kang'ın kullandığı Tujue ifadesi, Osmanlı Türkleri ile eski Çin'de devlet kurmuş Göktürkler arasındaki irtibat ve sürekliliği ifade ediyor.
Eski Çin kayıtlarında Türkler'den Tujue olarak bahsedilirdi. İlk kez Song hanedanı döneminde Osmanlı tabirine karşılık bazı ifadeler kullanıldı. Osmanlı Devleti'nden ''Lu Mei'' olarak bahsediliyordu, daha sonra Yuan hanedanı kayıtlarında ''Lu Mu'' ve Ming hanedanı kayıtlarında ''Lu Mi Guo'' ifadesine rastlandı. Bu ifadeler, Rum veya Roma isimlerinin Çince ses çevirileri.
19. asra gelindiğinde Osmanlı için ''Tuerqi'' (Türkiye) ismi kullanılmaya başlandı. 1849'da yayımlanan, Çin tarihinin o döneme kadarki en kapsamlı coğrafya kitabı olan ''Ying Huan Zhi Lue''de Osmanlı Devleti için ''Tuerqi'' ismi kullanıldı.
Çin'den görünen Osmanlı
Kang Youwei'nin Türk Seyahatnamesi, ''Çin'den Görünen Osmanlı'' adıyla Yeditepe Yayınevi tarafından basıldı. Giray Fidan'ın çeviridği kitabı, Osmanlı'nın bir Çinli gözüyle nasıl algılandığını ve o dönemde Çin'in ne durumda olduğunu merak eden dinleyenlerimize tavsiye edelim.