akgun
|
Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi tarafından basılan Türkiye'de Çin'i Düşünmek adlı kitap, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha iyi anlaşılması için, ekonomik, siyasi ve kültürel yeni yaklaşımlar sunuyor.
Kitap, küresel gelişmeler doğrultusunda Türkiye'nin dış dünyaya bakışının şekillendiği şu günlerde, Asya'nın iki ucundaki eski komşuların, birbirlerini nasıl algılaması gerektiği üzerine kafa yorarak, müthiş bir boşluğu dolduruyor.
Prof. Dr. Selçuk Esenbel'in yazdığı önsözde, kitabın aslında çok temel bir soruya cevap aradığı belirtilmiş: Bizler, Türkiye'de yaşayan insanlar olarak Çin'i ne kadar tanıyoruz?
Bu soruya verilebilecek yanıt pek de tatmin edici değil açıkçası. Türkiye'nin Çin'le ilgili ve Çin'in Türkiye'yle ilgili, zamanlı ve tutarlı bilgi almaları konusunda henüz istenilen aşamaya gelinemedi.
Bu konuda çarpıcı bir örnek olarak önsözden aktaralım: Türk üniversitelerinde Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini araştırmak amacıyla faaliyet gösteren tam 26 adet Avrupa Çalışmaları Merkezi bulunuyor. Çin'e ve Doğu Asya'ya odaklanan araştırma merkezlerinin sayısı ise bir elin parmak sayısını bile bulmuyor.
Türkiye'de Çin'i Düşünmek, genç akademisyenler ile duayen hocaların gerçekleştirdikleri bir çalıştayın ürünü. 2009 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Asya Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin Mayıs 2010'da düzenlediği Türk-Çin İlişkileri Çalıştayı'nda yapılan sunumlar, daha sonra kitap haline getirildi.
Kitapta yer alan sunumlar, sadece ekonomik ve siyasi perspektiflerle değil, farklı disiplinleri de kullanarak iki ülke arasındaki ilişkileri ele alıyor. Bu, tarihsel akış içinde yapılıyor.
Kitaptaki Kiraz Perinçek Karavit imzasını taşıyan ''Çin'in Yetiştirdiği Türkçe Uzmanlarında Üç Kuşak Karşılaştırması'' başlıklı yazıyı da, okurlarımıza ayrıca tavsiye edelim. Çin Uluslararası Radyosu'nun ve Türkçe Servisinin tarihi üzerinden, Çin'in Türkçe bilen personel yetiştirme çabaları anlatılıyor.
Boğaziçi Üniversitesi Asya Çalışmaları Merkezi'nden İsenbike Togan ''Türk-Çin İlişkilerinde Ticaretin Rolü''nü ele alıyor.
New York Üniversitesi Tarih Bölümünden Selda Altan, ''Osmanlı'ya Doğu'dan Bakmak: 20. Yüzyıl Dönümünde Çin'de Osmanlı Algısı ve Milliyetçilik'' adlı makalesiyle, iki imparatorluk yönetimi arasındaki temasları inceliyor. Bu makalede, son yüzyıllarında Batı tarafından ''Asya'nın hasta adamları'' olarak adlandırılan Osmanlı ve Çin yönetimlerinin reform çalışmaları ve Çinli reformistlerin Türk modernleşmesinden nasıl etkilendileri açıklanıyor.
Osmanlı ile Çin arasındaki ilk diplomatik temaslar, bu temasların neticeleri, Abdülhamit'in Pan-İslam siyasetinin Çin nezdinde karşılığı, Çinli aydınların Osmanlı'ya ve reformlara bakışı, Batılı güçlerin Osmanlı-Çin yakınlaşmasını engelleme girişimleri, makalede önce çıkan unsurlar.
Altay Atlı imzalı ''12 Mart Muhtırası ve Türkiye'nin Çin Halk Cumhuriyeti'ni Tanıması'' başlıklı makalesi, diplomatik ilişki tarihine odaklanıyor. Yazar makalede öncelikle, parlamenter demokrasilerde yasama organlarının dış politika karar alma sürecinde oynadıkları rol hakkında kuramsal çerçeve sunuyor. Daha sonra Türkiye'nin Çin Halk Cumhuriyeti'ni tanıma sürecine geçiliyor.
Marmara Üniversitesi'nden Çağdaş Üngör'ün makalesi, Türkiye solunda Çin etkisini konu alıyor. Proleter Devrimci Aydınlık hareketi ve hareketin Mao Zedong düşüncesiyle ilişkisi analiz ediliyor. Yazar, Aydınlık hareketinin, soğuk savaş döneminde kayda değer bir ilişki geliştiremeyen Türkiye ile Çin arasındaki az sayıda iletişim kanallarından biri olduğuna dikkat çekiyor.
Diğer makaleler, günümüzde Çin'in siyasi ve ekonomik durumuna ve iki ülke arasındaki mevcut ilişkilere değiniyor.
''Türkiye'de Çin'i Düşünmek'', Türk halkı tarafından Çin'in daha anlaşılabilir olması için büyük önem taşıyor.