CRI Hakkında | Eski Versiyonumuz
Çinliler nasıl yapar?(2)
  2013-01-15 17:30:38  cri

    Çinliler nasıl yapar? Geçen hafta bu soruyu sormuş ve Çin işi selamlaşmalara ve günlük hayattaki temel diyaloglara birkaç örnek vermiştik. Bu hafta benzer örneklerle devam edelim.

    Elimden geleni yaparım...

    Çinliler'in en sık kullandığı sözlerden biri ''elimden geleni yapacağım!'' Çince söylersek, wo jin liang! Peki, Türklerin de sıkça kullandığı bu söz aslında ne anlama geliyor? Bu söz, ne kadar samimiyet barındırıyor? Bir arkadaşınızdan, bir şey yapmasını istediğinizde, ''elimden geleni yapacağım'' derse, ona ne kadar güvenirsiniz? Sanki bu sözün ardında, nazik bir reddetme eğilimi yatıyor. Elimden geleni yapacağım ama ''elimden gelmemesi'' durumuna da hazırlıklı ol mesajı veriliyor karşı tarafa..

    Batılılar bu anlamda daha net konuşabilen insanlar; Batı'da evet veya hayır demek kolay; ancak hem Türk hem de Çin toplumunda, belki karşı tarafı kırmamak için ya da gerçekten yapılan teklif karşısında bir açık kapı bırakmak için, net cevaplar verilmez. Örneğin Türkler'in bunu yaparken en sık kullandıkları söz ''inşallah''tır. Bir arkadaşım bana ''inşallah'' dediğinde, teklifimin reddedileceğini düşünüyorum.. Aslında kelimenin anlamı ''Allah izin verirse.'' Yani işin yapılması, Allah'ın iznine bağlanıyor ve sanki kişinin kendisi sorumluluktan kurtuluyor.

    ''Can aynamız ancak sevgilinin yüzüdür''

    ''Acaba kendi yüzümü nasıl görebilirim?'' diye soruyor Mevlana, Mesnevi'sinde. Mevlana'nın görmek istediği elbette kaşı gözü değil. Ruhunun yüzüne yansıyan aksini görmek ister Mevlana ve bilirki demiri cilalayarak yapılan aynalar, sadece görünen yüzleri görmek içindir; bu aynalar, ''can yüzü''nü göstermez. Peki, insan, can yüzünü nasıl görebilir? Elbette sevgilinin yüzünde, cemâlinde..

    Yüz, kişilik merkezidir. İnsana özgü her duygunun işaretleri en çok yüzde tecelli eder. İnsana özgü iyi veya kötü sıfatların bir çoğu da yüzü muhatap alır. Utanmaz insanlara yüzsüz deriz, bizim nezdimizde kredisi tükenmiş kişilerin bizden bir şey istemeye yüzü olmaz, bize nankörlük edene bedduamız ''yüzüne gözüne dursun''dur, birisine yakınlık göstermek için ona yüz veririz, fakat şu Türk atasözündeki gibi ''ahmağa yüz, aptala söz vermeye gelmez''. Alnımız açıksa yüzümüz aktır, yüzsüzlerden uzak durmaya çalışırırz, o yüzsüzler ki çok arsızdırlar ve arsızın yüzüne tükürseniz ''eyvah yağmur başladı'' der.. Sevdiğimizin yüzüne hasret kalırız, onun yüzü suyu hürmetine her zahmete katlanırız, onu ikna etmek için gerekirse eşiğine yüz süreriz... Yine de onu razı edemezsek tesellimiz hazırdır; isteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kararır...

    Türkçede ''yüz''le ilgili, içinde yüz kelimesi geçen onlarca atasözü ve deyim bulmak mümkün. Burada ilk akla gelenleri yazdık. ''Yüzsüz'', yüzüne tükürülmesini yağmur sanmayan(!) kişi için çok ağır bir hakarettir. Çincede bu ''bu yao lian'' (不要脸) olarak söylenir. Bu söz, tıpkı Türkçedeki ''yüzsüz'' gibi, utanma duygusu olmayan insanlar için kullanılır.

    Türkçede ''ayıbını yüzüne söylemek'' diye bir deyim var; ancak bir kişinin ayıbını yüzüne söylemek çok tercih edilmez. İmâ etmek, daha çok başvurulan bir yoldur. Çinliler için de bu böyledir. İnsanların birbirlerini yüzlerine karşı eleştirmeleri daha çok Batı kültürüne özgü.

    Geçen hafta kitabından alıntı yaptığımız Yi Ellis, Çin'de bir şirkette çalışan Amerikalı eşinin bazı deneyimlerini aktarıyor. Amerikalı eş, beraber çalıştığı Çinli personelin, şirket içi toplantılarda birbirlerini eleştirmekten ve görüşlerini açıkça ifade etmekten kaçındıklarını, ancak kişiler arasındaki özel sohbetlerde rahatça konuştuklarını tespit etmiş. Şirketin yöneticilerinden biri olan bu Amerikalı, her türlü eleştirinin toplantıda, herkesin duyabileceği bir ortamda yapılması için personeli uyarmış. Yani ''New York style management'' kurallarını uygulamaya koymuş. Bundan kimsenin alınmaması ve yapılan eleştirilerin kişiselleştirilmemesi gerektiğini ifade etmiş. Bir müddet sonra Çinli ekip buna uyum sağlamaya başlamış...

    Çin tarzı iş ilişkisi

    Çin'de çalışıyorsanız veya dünyanın herhangi bir yerinde Çinli bir ekiple çalışıyorsanız, ''Çin tarzı iş ilişkisi''nin nasıl tesis edildiğini iyi anlamız gerekir. Amerikalı'nın bildiği, Amerika'da işler. Çin'de durum farklıdır.

    Çinli bir ekiple çalışıyorsanız, aklınızdan çıkarmamanız gereken ilk kural, ''ben'' yerine ''biz''i öne çıkarmak olmalıdır. Özellikle ortada bir hata veya yanlış varsa, bunun sorumlusu kişiler değil, bütün bir ekiptir. İnanılır ki, hatayı yapan, kişi değildir, ekibin uyumsuzluğu o kişinin hata yapmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla Çinli arkadaşlarınızla toplantı halindeyken, bir kişiyi muhatap alıp ''bunu neden böyle yaptın'' demenin anlamı yok; doğru yaklaşım ''bunu neden böyle yaptık'' şeklinde olmalı.

    ''İçi boş tencerenin bu sofrada yeri yok''

    Türklerde sofra, sadece üzerinde yemek yenen masanın adı değil. Sofra, aynı zamanda bir hâl, bir adap, bir usul. Sofra adabı, Çin kültürünün de en önemli değerlerinden biri. Sofranın nasıl hazırlanacağı, sofraya nasıl oturulacağı, yemeklerin nasıl servis edileceği, sofrada söze nasıl başlanacağı, binlerce yıllık kültürel pratiklerle işlenmiş. Bunları kitaplarda okuyup öğrenemezsiniz, sofraya oturmanız lazım...

    Bizdeki dikdörtgen veya kare biçimindeki yemek masalarının aksine, Çin'de yemek masaları yuvarlaktır. Aslında Türklerde de, yaşam tarzımız apartman dairelerine sıkışmadan evvel, pek çok aile yerde yuvarlak sofralarda yemek yerdi. Anadolu'nun çoğu yerinde hâlâ böyledir. Apartman kültürü sofralarımızı önce sadece üzerinde hamur açılan bir eşyaya dönüştürdü, sonra tamamen hayatımızdan çıkardı. Sofra, şimdi otantik bir eşya ve ancak gözlemecilerde kendine yer buluyor; o da işin ''show'' kısmı zaten.

    Çin'de yemek masası yuvarlaktır. Herkes birbirini görür. İnsanlar, sosyal statülerine göre masaya oturur. Yemeğe katılanlar arasında iki kişi önemlidir, biri ev sahibi, diğeri ise onur konuğu. Ev sahibinin oturduğu sandalye, masanın ilgi merkezidir. Onur konuğu hemen onun yanına oturur. Sonra sosyal hiyerarşiye göre diğer insanlar oturur. Statüsü en düşük kişi, kapıya en yakın sandalyededir. Ev sahibi, kapıya en uzak kişidir ve kapıyı karşısına alarak oturur. Çünkü odaya giren çıkan herkesi görmelidir.

    Restoranlarda özel odalar

    Oda demişken, Çin'in sofra adabında en az yuvarlak masa kadar mühim birşeyi de not edelim. Çin'de önemli yemekler, restoranlardaki özel odalarda yenir. Yemeğe iştirak edecek grup, kendilerine tahsis edilmiş bir odaya geçer. Sadece bu odayla ilgilenen garsonlar vardır. Masada her şey tamam olsa bile, iki garson odada bekler. Bu odalarda kanepe, ayrı tuvalet, özel ses sistemi de bulunabilir. Böylece bir restorana giderek, ama hala kendinizi evinizde hissederek saatler süren bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. Özel odaların bir avantajı da, rahat hareket edebilmenize, rahat konuşmanıza, yeri gelince yüksek sesle konuşmanıza olanak tanımasıdır. Restoranda yemek yiyen diğer insanları rahatsız etme endişeniz yoktur.

    Yuvarlak masanın ortasında, cam bir döner tepsi bulunur. Yemekler buraya servis edilir. Bu camı döndürme işi, istisnai durumlar haricinde, ev sahibinin işidir. Masaya yeni servis edilen bir yemek olduğunda, ev sahibi camı döndürerek, yemekten ilk parçayı onur konuğunun almasını ister. Böyle bir durumda reddetmeniz şık olmaz.

    Yemeğe katılan kişiler arasındaki hukuk ve yemek için toplanma sebebi ne kadar değerliyse, sofranın zenginliği de o kadar fazladır. Bazı yemeklerde, masada yeni yemekleri servis edecek yer kalmaz. Biten tabaklar masadan alınır, içinde az yemek kalmış bazı tabaklar birleştirilir, sürekli yeni yemekler gelmektedir ve masada sürekli yer açılması lazımdır. Becerikli garson kızlar, büyük bir sabırla saatlerce bu işle uğraşırlar. Masaya gelen tabaklar ve tencereler tamamen doludur. Nerdeyse hiçbir yemek tadımlık değildir. Bu da yine onur konuğuna verilen değerin bir göstergesidir. Barış Manço'nun o unutulmaz şarkısında söylediği gibi, içi boş tencerenin bu sofrada yeri yoktur...

    Haftaya kaldığımız yerden devam etmek ümidiyle... Hoşçakalın!

İlgili Haberler
Yorumunuzu Gönderin
Çin-Türkiye ilişkilerinde yeni kilometre taşı
Çin-Türkiye ekonomik ilişkilerinde yeni bir dönem başlıyor. Türk Lirası, Çin finans dünyasına ayak bastı.
Çinli kulüpler büyük transferlerine devam ediyor

Chelsea'nin yıldız orta saha oyuncusu Oscar, 60 milyon avroya Çin'e gelmeye hazırlanıyor. Peki Çinli kulüpler yabancı futbolcular için ne kadar para ödüyor? Bu sorunun cevabı ve haftanın ekonomi gündemine genel bir bakış için Ekodiyalog'a kulak verin.

Diğerler>>
Çin'de 2016'da neler konuşuldu? (1) (Çin Mahallesi)
Çin'de 2016 yılında gündemde neler vardı? Çinlilerin en çok dikkatini çeken gelişmeler nelerdi? Çin Mahallesi'nin sakinleri, 2016'yı nasıl geçirdi?
Çin'in 5. büyük icadı 24 Sezon nedir? (Çin Mahallesi)
Çinlilerin günlük hayatına yön veren bir takvim sistemi olan 24 Sezon'a kâğıt, pusula, matbaa ve baruttan sonra Çin'in 5. büyük icadı diyenler de var. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne alınan 24 Sezon, bir kez daha gündemde.
Diğer>>
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (07-01-2015)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (19-11-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (05-11-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (08-10-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (24-09-2014)
Diğer>>
Anket
Soru-Yanıt
  • Nükleer Güvenlik Zirvesi'nde Çin'in gücü ortaya kondu

  • Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping 31 Mart-1 Nisan günlerinde ABD'nin başkenti Washington'da düzenlenen ve dünyanın odaklandığı Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katıldı.
    Diğer>>
    İzleyici Postası
  • Koyun yılınız kutlu olsun (Pınar Koçak)

  • Koyun Yılının en güzel müjdeler, en güzel sürprizlerle kapınızı çalması dileğiyle...
  • Çin kadınlarına (Ali Güler)

  • Düşlerimde gelir bir güzel bana, alır götürür beni uzak bir diyara...

    Diğer>>
    Linkler
    © China Radio International.CRI. All Rights Reserved.
    16A Shijingshan Road, Beijing, China