Bu yıl 19'uncusu düzenlenen Uluslararası Beijing Kitap Fuarı'nı yine binlerce kişi ziyaret etti. Biz de bu haftaki Ortak Gündem'de hem size fuar hakkında bilgi vereceğiz, hem de fuara Türkiye'den katılan temsilcilerin görüşlerini aktaracağız.
Çin'in başkenti Beijing'de, 53 bin 600 metrekarelik fuar alanında düzenlenen organizasyona, Almanya, İngiltere, Fransa, Japonya ve Türkiye'nin aralarında bulunduğu 60'tan fazla ülke ve bölge katıldı.
Fuarda 2 binden fazla yerli ve yabancı yayıncı kuruluşunun standı yer aldı. Bu yılki fuarın onur konuğu ise Kore Cumhuriyeti oldu.
200 binden fazla kitabın sergilendiği fuar, aynı zamanda yazarlar, yayıncılar, telif ajansları, dağıtımcılar ile kitapçıların buluştuğu ve ülkelerin kültürel olarak dışa açılması adına oldukça önemli görülüyor.
Bu yılki fuara Türkiye'den de ciddi bir katılım oldu.
Muhabir arkadaşımız İlknur, fuar alanına giderek, Türk standını ziyaret etti ve Türkiye'den gelen katılımcılarla görüşme fırsatı buldu.
Şimdi, CRI muhabiri İlknur'un Türkiye Ulusal Komite Koordinatörü ve Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdür Yardımcısı Ümit Yaşar Gözüm'le yaptığı röportajı size sunuyoruz.
"Çin İstanbul Kitap Fuarı'nda onur konuğu olabilir"
CRI – Türkiye bu fuara kaçıncı kez katılıyor?
Gözüm - Türkiye geçtiğimiz yıllarda, 2007 yılunda bir kez katılmıştı, şimdi yeni bir konsept, yeni bir anlayışla önümüzdeki beş yılı planlayarak, ilk defa planlı olarak katılıyor bu fuara.
CRI- Türkiye, bu fuara gittikçe daha mı çok önem veriyor?
Gözüm - Önem vermeye başladık. Burası, Türkiye'de yayıncı, yazar, çevirmen, ajans ve dağıtım ağının oluşturduğu sivil toplum kuruluşlarından oluşan bir Türkiye Yayıncılık Ulusal Komitesi'nin bir standıdır. Burada, Türkiye'deki 2 bin civarındaki yayınevlerinin eserleri sergilenmekte, bütün Türk yazarlarının son iki yılda yayımlanmış olan eserleri, felsefe, düşünce, sanat ve kültür eserleri sergilenmekte. Çocuk kitapları, büyük ölçüde sergilenmekte ve bunların görüşmeleri yapılmakta.
CRI – Bu sefer, fuardan ne gibi sonuçlar bekliyorsunuz?
Gözüm - Şimdi bir kere, öncelikle Türkiye ile Çin arasındaki tarihi dostluk ve ilişkiler yeniden canlanmaya başlamıştır. Çünkü, 3. bin yılın yeniden yükselen iki değeri, iki ülkesi Türkiye ve Çin. Dolayısıyla, bu kapsamda yeni bir bölgesel işbirliği imkanı da kurmaya çalışıyoruz. Onun için de, önümüzdeki yıl Çin'in Türkiye'deki İstanbul Kitap Fuarı'nda, 2014 yılında da Türkiye'nin Beijing Kitap Fuarı'nda onur konuğu olması yönündeki çalışmalarımızın sonuna geldik. Böyle düşündüğümüzde de çok ağırlıklı bir çalışma yapabilecek durumdayız.
CRI- Bu yıl Türkiye'de Çin Kültür Yılı, önümüzdeki yılda da Çin'de Türkiye Kültür Yılı etkinlikleri yapılacak. Yani bu etkinlikler platformuyla Türkiye ile Çin arasındaki kültürel değişimin yoğunlaştırılması hakkında nasıl bir rol oynadığını düşünüyorsunuz?
Gözüm - Şimdi tabii toplumların birbirini tanıması, birbirini algılaması ve birbirine sıcak bakması, gidip gelmesi, kültürel çalışmalarla söz konusu olabiliyor. Bizim Çin'le bir ekonomik bağımız var. Bunu kültürel bağa dönüştürmek zorundayız. Bir ülkeyi nasıl tanıyoruz? O ülke hakkında yazılmış, o ülkenin yazarlarının dile getirmiş olduğu, düşünmüş olduğu edebi eserlerle, sanat eserleriyle tanıyoruz. Onun için ben, kalıcı olan şey, bir ülkeyi en güzel tanımanın yolu edebiyatından geçiyor, diye düşünüyorum.
"İki halk, birbirinin edebiyatını tanımıyor"
CRI- Bu sefer, siz TEDA, yani Türk Kültür, Sanat ve Edebiyatının Dışa Açılması projesini tanıtmaya geliyorsunuz. Proje hakkında genel bilgi verir misiniz?
Gözüm - Tabii ki. TEDA, söylediğiniz gibi, Türk yazarlarının eserlerinin, başka dillere çevrilmesine ve yayımlanmasına verilen desteği kapsayan bir programdır. Yani, Türkiye'nin çeviri ve yayın destek programıdır. Dolayısıyla, TEDA kapsamında bugüne kadar Çin'e 12 kitaba destek verildi. Bunlardan sekizi de bugün stantta sergileniyor, görüyorsunuz. Önümüzdeki üç yılı dikkate aldığımızda, bu sayının 100'ü rahatlıkla aşacağını söyleyebilirim. Bu da, birbirinin edebiyatını çok tanımayan ya da yayımlamayan, yayımlamamış olan iki ülkenin diyalogu açısından büyük önem taşımaktadır.
Öyle zannediyorum ki, Türk edebiyatından 100 civarında eserin yayımlanmasıyla beraber, Çin'den Türkiye'ye çok ciddi bir sempati ve seyahat başlayacaktır. Çünkü İstanbul, bir tarafta tarihi, üç imparatorluğa başkentlik yapmış bir kent, İzmir ayrı bir deniz, ayrı bir kültürel yapı, Antalya ayrı bir taraf, doğusu ve Karadeniz'i ayrı bir yapı... Buradan gelip, Çin'deki bu ağacı, güzelliği, yeşili görmek isteyen, Karadeniz'e gittiğinde onu görebilecektir. Bunu anlatan çalışmalarda yerel yazarlar var. Ama onun ötesine geçtiğimizde, Türkiye'den artık yazarlarımız, şairlerimiz, uluslararası arenada fantastik romanda, tarihi romanda, bilim kurguda, çocuk kitaplarında, illüstrasyonda ciddi açılımlar yapmıştır. Dolayısıyla, bu anlamda da çok çok örtüşeceğimizi düşünüyorum.
CRI - Orhan Pamuk'un bazı eserleri artık Çinceye çevrildi. Mesela "Benim adım Kırmızı", TEDA projesinden faydalanıyor, değil mi?
Gözüm - Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'u da tabii ki destekledik. Bu projenin temel hedefi, Türkiye'de yazmış olan bütün Türk yazarlarına eşit mesafede aynı şekilde destekliyor olması. Orhan Pamuk da bizim için ülkemizin değerli yazarlarından birisidir.
"Ortaya güzel bir işbirliği çıkacak"
CRI – Çin de zaten Orhan Pamuk'un eserleriyle Türk edebiyatını ve Türkiye'yi tanımaya başlıyor. Çin piyasasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gözüm - Şöyle bir şey var tabii, Çin bana göre bir miktar içine kapalı yaşayan, daha yeni yeni dışa açılmaya başlayan bir ülke, büyük bir ülke. Burada bizim tabii bunu çok daha öncesinde, uzun yıllar öncesine, yüzyıllar öncesine dayanan bir tarihi ortak coğrafyayı kullanmış olma komşuluğumuz var. Dolayısıyla yayın piyasasının kendi içinde çok ciddi bir gelişme gösterdiğini, özellikle ucuz iş gücü dolayısıyla Türkiye'den birtakım yayınevlerinin bile, dünyadan olduğu gibi, burada kitaplarını bastırdığını biliyoruz. Dolayısıyla bu anlamda ortak projeler yapıp, ortak yayın projeleri geliştirip, birlikte dünyaya açılma şansını da çok rahatlıkla kullanabiliriz. Türkiye'nin kültürel birikimi, sanatsal birikimiyle Çin'in ucuz iş gücü ya da ucuz maliyetlerini birleştirdiğimizde, ortaya güzel bir işbirliğinin, ortaklığın çıkacağını düşünüyoruz.
CRI - Son olarak, Beijing Uluslararası Kitap Fuarı'nı değerlendirir misiniz? Bu fuar, Çin ile Türkiye ve bütün ülkeler arasındaki kültürel değişimi yoğunlaştırma konusunda nasıl bir rol oynuyor?
Gözüm - Net olan bir şey var ki, uluslararası kitap fuarlarının, ülkeleri birleştirdiğini ve ülkelerini dışa açtığını çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu çerçevede de Beijing Kitap Fuarı'nın gelişeceğini düşünüyorum.
CRI - Teşekkürler, çok sağ olun.
Gözüm - Ben teşekkür ederim ve bütün Çinli dostlarımıza Türkiye'den sevgiler getirdim, onları gönderiyorum aracılığınızla.
Çinli okurdan Türk standına ilgi
Muhabir arkadaşımız İlknur, fuardaki Türk standında, Çinli bir kitapsevere de CRI mikrofonunu uzattı ve Türkiye'ye ve Türkçe yayınlara ilgisini sordu. Şimdi, sırada Jiangsu Güzel Sanatlar Yayınevi'nde görevli Bay Wang ile röportajımız var...
Wang - "Türkiye'yle ilgileniyorum. Bu nedenle, Türkiye standına gelip biraz bakmak istedim. Burada sergilenen bazı resimli kitaplara baktım. Bu kitaplar, Akdeniz tarzına sahip Türkiye'nin, rengarenk sanat kültürünü yansıtıyor, bu çok güzel. Ama Türk kitaplarının Çin'deki piyasası sınırlı ve bu konuda daha çok çalışmalar yapılması bekleniyor."
Ortak Gündem'de konumuz 19. Beijing Uluslararası Kitap Fuarı'ydı. Çin ve Türkiye arasında giderek artan yakınlık, kültür, sanat, spor ve edebiyat gibi her alanda kendini gösteriyor. Biz de, hem iki ülke ilişkilerinin gelişmesi açısından, hem de kitap okuru sayısının yükselmesi açısından bu tür fuarlara Türkiye'den ilginin de her geçen gün artmasını temenni ediyoruz.