Su Debiao'nun yaklaşık 27 hektar ağaçlık alanı var. Onun bugüne kadar arazi kiralamak, ağaçları arazilerine taşıtmak ve yetiştirmek için en az 1 milyon 600 bin yuan (yaklaşık 462 bin TL) harcadığı söyleniyor. Ama Su Debiao, kesin miktarını bilmediğini, çünkü bunları planlı olarak yapmadığını, terk edilmiş ağaçları gördükçe onlara sahip çıkarak arazilerine diktiğini ve ağaçlık alanın da böylece giderek genişlediğini söylüyor. Arazilerindeki ağaçların çok sık olduğunu anlatan Su, bununla birlikte ne sayılarını, ne de piyasa değerlerini bildiğini, çünkü satmayı hiç düşünmediğini belirtiyor.
"Gerçek bir orman istiyorum"
Su Debiao, 1986 yılında memleketi olan Guangdong eyaletinin Zhongshan şehrine bağlı Xiaolan kasabasındaki tersanede işçi oldu. Bir süre sonra tersaneye yeni işçi bulmakla görevlendirilen Su Debiao, aynı eyaletin Zhaoqing bölgesine bağlı Fengkai ilçesine gitti ve orada hayatında ilk kez bir orman gördü. Yengeç dönencesi üzerinde olan bu balta girmemiş orman, yaklaşık 4 bin hektar genişliğindeydi. Su Debiao, o anki duygularını "Görür görmez ormana hayran kaldım ve gerçek bir ormana sahip olma hayaline kapıldım." sözleriyle dile getiriyor.
Kısa süre sonra tersane kapanınca Su Debiao, bisikletle köy köy dolaşarak eskicilikle geçinmeye başladı. Fakat aklında hep Fengkai'de gördüğü orman vardı. Orası, şu gürültülü dünyada sanki kendisine huzur veren tek yerdi. Bu nedenle, vakit buldukça o ormana gidip mümkün olduğu kadar uzun süre orada kalıyordu. Ta ki, orman 1993'te yok oluncaya kadar...
Büyük üzüntüye kapılan Su Debiao, gözünü teyzesinin yarım hektarlık arazisine dikti. Teyzesinin tavuk beslediği bu alana Su, başka yerlerden topladığı ağaçları dikti ve ağaçlar arasına küçük bir kulübe yaptı. Boş zamanlarını orada geçiriyordu. Ne var ki, şehirleşme ve sanayileşme sürecinin hız kazanmasıyla birkaç yıl sonra bu küçük ağaçlık da yok oldu.
Reform ve dışa açılma uygulamalarıyla birlikte Su Debiao'nun memleketi olan Zhongshan şehri de hızla gelişti ve dünyanın ışıklandırma cihazları üretim merkezine dönüştü. Su Debiao da lamba üretimi sayesinde az çok bir servete sahip oldu. Fakat Su, bir türlü huzur bulamıyordu. Çünkü ekonomi geliştikçe çok sayıda ağaçlık alanın da yok olması, ona acı veriyordu. Su, ağaçları kurtarmaya karar verdi.
Ağaç yetiştirmek için araziye ihtiyaç vardı. Su Debiao, bisiklete binerek eyaletteki kırsal alanları dolaştı ve ağaç yetiştirebileceği uygun bir alan bulmaya çalıştı. 2000 yılına gelindiğinde, Jiangmen şehrinin kırsal alanında önce 2 hektar, ardından 2,5 hektar daha tarla kiraladı. Ama himaye altına aldığı ağaç sayısı da hızla artıyor ve Su, sürekli olarak yeni araziler kiralamak zorunda kalıyordu. Taishan şehrinin dışında 17 hektarlık bir tarla daha kiraladıktan sonra parası bitti. Mecburen akrabalarından borç alan Su Debiao, borçlarını ödemek için kendi evini kiraya verdi, ailesiye birlikte küçük erkek kardeşinin yanına yerleşti.
"Yeter ki bu ağaçların varlığı sürsün"
Su Debiao'nun karşılaştığı sorunlar, maddi sıkıntılarla sınırlı değildi. Arazilerin kira süresi sona erince Su Debiao, ağaçları yerlerinden söküp tek tek yeni kiraladığı alana dikmek zorunda kalıyordu. Ağaçların bu işlemler sırasında gördüğü zararın kendisine acı verdiğini belirten Su Debiao, "Keşke onlar insan olsalardı da, üzüntümü onlara anlatabilseydim" diye konuşuyor.
3 Mart 2010 günü Su Debiao, Beijing'deki bir forumda çevreyle ilgilenen bir grup insanla ağaçlarının geleceğini tartıştı. Çünkü kiraladığı arazilerdeki ağaçlar büyüdükçe, aralarındaki boşluk da azalıyor ve sağlıklı büyümeleri için yeni arazilere ihtiyaç doğuyordu. Ancak Su Debiao'nun önünde iki büyük sorun vardı. Bunlardan ilki, yeni arazi kiralamak için para sorunu, ikincisi de kira süresi dolmuş olan arazilerdeki ağaçlara yer bulma sorunuydu.
Forumda bir dizi öneri ortaya atıldı. Örneğin bazı kişiler, ona Mülkiyet Yasası'na dayanarak ağaçların mülkiyet hakkını elde etmek için ilgili makamlara başvurmasını önerdi. Fakat Su, bu ağaçların kendisine değil, doğaya ve onları seven, onlara ihtiyacı olan herkese ait olduğunu, dolayısıyla bu ağaçların mülkiyet hakkının kendisinde kalmasının doğru olmayacağını düşünüyordu. Yeni arazi almak için gerekli paranın, büyümüş ağaçların satılarak kazanılması önerisine karşı ise Su, bunca yıldır yüksek fiyatla ağaçlarını almak isteyenler olduğunu, ancak ağaçları satmayı asla düşünmediğini belirterek, nedenini şöyle açıkladı: "Ben bu ağaçları başkalarına hediye etmek istiyorum. Yeter ki, bunları isteyen olsun, bu ağaçlar var olmaya devam etsin, nerede büyüyeceklerinin ve kime ait olacaklarının önemi yok."
"Kalbimizi zenginleştirmek istiyorum"
Su Debiao, "Şehirleşmenin bizlere neler kazandırdığını ve neler kaybettirdiğini hep düşünüyorum. Ödediğimiz bedelleri hiç düşünmeden var güçle para kazanıyor ve kazandığımız paralarla ilaç alarak hastalıklarımızı tedavi ediyoruz. Bu durumda, bizim, kafes içinde boşu boşuna dönen küçük fareden farkımız ne?" diyor.
Bu düşünceden yola çıkan Su Debiao, 2006'da birkaç arkadaşıyla birlikte "Bereketli Topraklar Atölyesi" adıyla kâr amacı gütmeyen bir örgüt kurdu. "Çalışmalarımızla hem kalbimizi, hem de toprakları zenginleştirerek toplumun sağlıklı ve uyumlu bir şekilde gelişmesini sağlayabilecek bir yöntem bulmak istiyoruz" diyen Su, örgüt üyelerinin dikkatinin "insan sağlığı ile toprak sağlığı arasındaki ilişkiler" üzerinde younlaştığını anlattı.
"Bereketli Topraklar Atölyesi"nin üyeleri, "geleneklerin henüz yok olmadığı yerlerde geleneksel tarımsal üretim tarzını sürdürmek için girişimlerde bulundu. Örneğin, köylülerden organik tarım ürünleri toplayıp, büyük bir metropol olan Guangzhou'da satıyor, böylece yüksek getirisi nedeniyle daha fazla köylünün organik tarıma yönelmesini teşvik ediyorlar. Su Debiao ve arkadaşları, köylülere örnek olmak için kırsal alanda tarla kiralayarak organik tarım yöntemiyle sebze ve meyve bile yetiştiriyor.
Su Debiao'nun üç farklı yerdeki ağaçlık alanları, "Bereketli Topraklar Atölyesi" tarafından düzenlenen etkinlikler için de birer mekan oldu. Örgütün girişimiyle çok sayıda çocuk, Su'nun ağaçlıklarına giderek orada piknik yaptı, ağaçları ve böcekleri tanıdı, böylece hem zevkli saatler geçirdi, hem de çevre korumanın önemini anladı.
Su Debiao, ağaç sevgisini şöyle anlatıyor: "Ağaçlar, toprak sayesinde var olur. Onların büyüyebilecek bir alana sahip olduklarını görünce, çok mutlu olurum. Ağaçlar aslında yaşamımızın bir parçasıdır. Hepimiz birer canlıyız ve aynı oksijene ihtiyacımız var. Dolayısıyla ağaçlar, benden çok uzaklarda olsalar bile, onların soluklarını hissedebiliyorum."
Bir filozof değil, yalnızca düşünmeyi seven bir insan olduğunu söyleyen Su Debiao, "Bir insan, fiziksel olgunlaşmanın yanı sıra ruhsal olgunlaşmaya da ihtiyaç duyuyor. Ben yaşadıklarımı ruhsal büyüme süreci olarak görüyorum." diyor.