Çin sinemasında son yıllarda güçlü bir büyüme görülmesine rağmen, Çin filmleri halen Batı ülkelerinin sinema salonlarında beklenen ilgiyi görmüyor.
Türkiye'de ise Çin sineması dendiğinde, akla ilk gelen figür Bruce Lee. O da, Çinli bir kahramandan ziyade, Batılı bir figür olarak Türk televizyonlarında yer alıyor. Türkiye'de Japon ve özellikle Kore filmlerine olan ilgi göz önünde bulundurulursa, Çin sinemasının da, Batı merkezli enformasyon akışının kurbanı olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Türkiye'de maalesef, bu tek yönlü enformasyon akışından dolayı, Uzak Doğu ve Ortadoğu filmleri, doğrudan bu coğrafyalardan değil, Batı'nın "onayından" geçtikten sonra bize geliyor. En iyi yabancı film dalında Oscar alan İran filmi Nadir ve Simin'in Ayrılığı bunun son örneği. Akademi'nin Oskar'ı olmasa, film hak ettiği ilgiyi göremeyecek.
Türkiye ile Çin arasındaki kültürel çalışmaların en önemli ayağının sinema olması gerektiğini, çünkü halkları gerçek anlamda yakınlaştırabilecek en önemli unsurun sanat olduğunu ve çağımızda bu misyonu en iyi yapan sanatında sinema olduğunu bir kez daha not ederek, sizlere Çin filmleriyle ilgili olarak yapılmış bir akademik araştırmadan bahsedelim.
Beijing Normal Üniversitesi'ne bağlı Çin Kültürü ve Uluslararası İletişim Akademisi tarafından yapılan bir araştırma, Çin filmlerinin uluslararası piyasadaki performansını gösteriyor.
Akademi Başkanı Huang Huilin "Çin filmleri, ülkenin ekonomik büyümesine ayak uyduramıyor" diyor.
Akademinin yaptığı ankete, Avrupa ve Amerika'daki dokuz ülkeden 1300'ün üzerinde kişi katıldı. Katılımcıların üçte biri, Çin sineması hakkında hiçbir şey bilmediklerini söylerken, katılımcıların sadece beşte biri, Çin filmleriyle ilgilendiğini belirtti.
Araştırma, Çin sineması dendiğinde, Batılı seyircilerin ilk olarak aksiyon ve dövüş filmlerini düşündüklerini de gösterdi. Uzmanlara göre, aşk, komedi veya dram türündeki başarılı Çin filmleri henüz Batılı sinemaseverle ulaşmadı.
Çin kültürünün, kesinlikle dövüş sanatlarından daha fazlası olduğunu ifade eden Akademi Başkanı Huang Huilin, çok sayıda güzel Çin filminin, pazarlama konusundaki eksikliklerden dolayı Batılı ülkelere tanıtılamadığını söylüyor.
Anket kapsamında Batılı sinemaseverlere, Çin sinemasından ne tür filmler bekledikleri de soruldu. Katılımcılar, çağdaş Çin hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için, şehir temalı filmler görmek istediklerini dile getirdiler.
Huang Huilin'e göre, Çin sinemasının problemi, iyi filmlerin eksikliği değil, kendisini tanıtmak için etkili yolları henüz keşfetmemiş olması.
Araştırmanın dikkat çeken sonuçlarından biri de, yabancı izleyicilerin gözünde, Çin filmleri tarafından iletilen en baskın değerler "yurtseverlik" ve "kahramanlık". Katılımcılar, Çin filmlerinin anlatım biçimini değiştirmesini istediler.
Çin'de, Amerikan filmleri için uygulanan ithalat kotası yakın zaman önce artırılmıştı. Radyo, Film ve TV İdaresi'nden yetkili Zhang Hongsen, bunun Çin sineması için endişe verici olduğunu ve Çin filmlerinin uluslararası piyasadaki yaşam koşullarını düşünmeleri gerektiğini söyledi.
Çin'in 2011 yılındaki gişe geliri 13 milyar 115 milyon yuanı bulurken, bunun içinde 20 ABD filminin payı yüzde 37 olarak tespit edildi; bu oran 4 milyar 910 milyon yuana tekabül ediyor. Transformers 3: Ay'ın Karanlık Yüzü adlı filmin Çin'deki gişe geliri 1 milyar yuandı, filmin ABD'li yapım şirketinin payı ise 130 milyon yuan. Eğer ABD'li firma yeni anlaşmaya göre parasını alsaydı, 250 milyon yuan kazanmış olacaktı...
Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi Çin, bu ekonomik büyümesini sinemasına da yansıtabilecek mi? Beijing, Shanghai, Xi'an temalı filmler, Batı ülkelerinde beyaz perdeye çıkabilecek mi?
İlerleyen yıllarda göreceğiz…