Beijing izlenimlerimi sizinle paylaştığım önceki bölümlerde, Çin'e dışarıdan gelenlerin en çok ilgileneceği konular arasında bulunan yemeklerle ilgili gözlemlerimden bahsetmiş, son bölümde de Çin'de yemeklerin genellikle çubuklarla yendiğinden söz etmiştim. Çin kültürü açısından önemli bir yere sahip olan çubuk konusundan daha ayrıntılı bahsetmem gerekiyor.
Öncelikle, söylenmesi gereken şu: Çubuk kullanımı, elbette sadece yemek yemekten, karnını doyurmaktan ibaret değil. Çinliler için çubuk, yemek yerken kullandıkları bir araçtan çok daha öte bir anlam taşıyor…
Çin'de 3 bin yıl önce kullanılmaya başlandığı söylenen çubuklar, zaman içinde farklı şekillerde adlandırılmış. Çubuklara bugün Çincede "kuaizi" (kuay zı) deniyor.
Japonya ve Kore başta, birçok Asya ülkesinde kullanılan çubuklar, ilk olarak Çin'de kullanılmaya başlanmış. Çubukların, yiyeceklerin pişirildiği esnada kolaylıkla alınabilmesi maksadıyla bulunduğu varsayılıyor.
İlk çubuklar kemik ve yeşimtaşından yapılmış. Daha sonra bakır, gümüş ve metalden de yapılan çubuklar, bir dönem varlık göstergesi olarak da kabul edilmiş. Örneğin zenginler, altın ve yeşimtaşından yapılan çubukları kullanırmış. Kral ve imparatorların çubukları da yemeklerine zehir katılıp katılmadığının anlaşılabilmesi için gümüşten olurmuş. Bugün ise en çok bambu, plastik ve metal çubuklar kullanılmakta.
Çinlilerin günlük hayatında önemli yer tutan çubuklar, Çin kültürüne aynı ölçüde yansımış ve zaman içinde birçok adetin doğmasına neden olmuş. "Kuai" kelimesi, hızlı ve mutlu anlamlarına geliyor. "Zi" ise eşya anlamında kullanılıyor. Ancak zi'nın bir anlamı da "erkek çocuk". Çin'de erkek çocuk sahibi olmanın geleneksel olarak çok önemli kabul edilmesinden hareketle kuaizi, zaman içerisinde "çabucak oğlun olsun" manasında kullanılan bir deyiş hâline gelmiş. Bu yüzden, Çin'in bazı bölgelerinde, gelinlerin çeyizlerine çubuk konması ve yeni evlenen çiftlere kırmızı iple bağlanmış kase ve çubuk hediye edilmesi gibi adetler bulunuyor. Kuzey Çin'de de, damadın arkadaşları tarafından gerdek odasının camından içeri çubuk atılması geleneği var. Bu da yine erkek çocuk doğması ve şans getirmesi anlamlarına geliyor.
Çubuk kullanmak, gerçekten de marifet gerektiriyor. Kimi tıp uzmanlarınca, vücutta otuzun üzerinde eklem ve elliden fazla kas, çubuk kullanırken harekete geçiyor ve bu yüzden, çubuk kullanmak beynin gelişmesine de büyük katkı sağlıyor. Buradan hareketle, Çin'de halk arasında çubuğu iyi kullananların zeki olduklarına dair yaygın bir kanaat de oluşmuş.
Çin'e ilk kez gelen bir kişi, daha önce çubuk kullanmadıysa eğer, bu konuda zorluk çekebilir. Ben de ilk günlerimde bunun zorluğunu yaşamıştım. Çubukla yemek, çok zor olmasa da, bunun alışmayı gerektiren bir süreç olduğu da bir gerçek. Kendi deneyimimden hareketle söyleyebilirim ki, öğrenme aşamasında karşılaşabilecek büyük bir zorluk, çubuk kullanımında bir standart olmamasından kaynaklanıyor. Eğer bir restorana gider de, oradakiler nasıl kullanıyorsa, ben de öyle yapacağım, derseniz; bu sizi daha çok şaşırtabilir, çünkü birçok kişi çubukları farklı şekilde tutarak kullanıyor. Size en rahat görünen tutuş şeklini seçebilmeniz de yine zaman gerektiriyor.
Çin kültüründe çubuk kullanımı, aynı zamanda Çin felsefesindeki "ikinin birliği" inanışından hareketle ekip ruhunu ve dayanışmayı da temsil ediyor. Çin'de bu anlayıştan türemiş birçok inanış bulunuyor.
Çubuk kullanmanın sadece yemek yemekten ibaret olmadığını vurgulamıştım; bu konuda bir adabımuaşeret de oluşmuş elbette. Buna göre, yapılmasının hoş karşılanmadığı davranışlar da var.
Çin'de birçok geleneksel yemek, tıpkı Anadolu'daki gibi, ortadaki büyük bir tencereden, kaptan yeniyor. Bu kaptan alınan yemeğin, geri konması hoş bir davranış olarak algılanmıyor. Aynı şekilde, tencerenin üzerinde çubukların gezdirilmesi, fakat yemek alınmaması da sofraya ve yemeğe bir saygısızlık olarak anlaşılıyor.
Çubukların işlevleri dışında kullanılması da genel olarak uygun karşılanmayan bir davranış. Mesela, çubukla insanların işaret edilmesi, Çin'de çok kaba bir davranış olarak görülüyor. Çubukların ağızda tutulması, yalanması ve emilmesi de aynı şekilde uygun bulunmayan davranışlardan...
Daha önce söylediğim gibi, çubukların bir arada tutulmasının birliği temsil etmesi düşüncesinden hareketle, çubukların masada ayrı ayrı tutulması veya farklı yerlere konması da yadırganan bir davranış. Bu ayrılığın, barış ve huzuru rahatsız ettiğine inanılıyor. Hatta bazı bölgelerde, bu ayrılığın ölümü temsil ettiğine dahi inanılıyor.
Pilava saplanmış çubuklar da Çin kültüründe ölümü hatırlatan sembollerden. Bu yüzden, çubukların pilava saplanması ve pilavın üzerine dik olarak bırakılmasının, mezarı temsil ettiği düşünülerek, bu davranış hoş karşılanmıyor.
Ayrıca çubukların yere düşürülmesinin kötü şans getireceğine inananlar da bulunuyor. Çinli dilenciler, para toplamak için ellerinde tuttukları kaselere çubuklarla vurarak, insanların dikkatlerini çekmeye çalışıyorlar. Bundan yola çıkarak, Çin kültüründe çubuklarla tabağa vurup ses çıkartılması, bunun bir oyun hâline getirilmesi de, hoş karşılanmıyor. Hatta böyle bir davranışta bulunan çocuklar, ileride dilenci olmalarından korkularak, ailelerince ciddi biçimde uyarılıyor.
Son olarak, Çin'in doğu kıyılarındaki bir inanışa göre de, bir kişinin nereye gelin veya damat olarak gideceği çubuk kullanımından anlaşılıyor. Bu çok da yaygın olmayan adete göre, çubuğu yemeğe yakın olarak, alttan tutan kişilerin, memleketlerine yakın bir yerde evleneceklerine; yukarıdan tutanların ise, tam aksine, doğdukları yerden uzak bir yere gelin veya damat olarak gideceklerine inanılıyor.
Furkan ÇEKİ