Yazan: TUNCA ARSLAN
Giovanni Arrighi'yi tanıyor muydunuz?
Çoğunuz ilk kez duyuyor olabilir ya da "Evet, duymuşluğum var ama nereden bilmiyorum" diyebilir ki bunda bir anormallik bulunmadığını peşinen söylemeliyim. Michael Jackson gibi öyle herkes tarafından tanınan biri değildi çünkü.
Ama yine de kitapları 15 dile çevrilmiş olan 1937 Milano doğumlu politik ekonomi ve sosyoloji profesörü Giovanni Arrighi'nin, özellikle "devrimci gelenek ve reformlar" bağlamında bugünkü Çin'i analiz eden çalışmaları dolayısıyla Çin akademik çevrelerinde epeyce tanındığını tahmin ediyorum.
İtalyan profesör, aslında biz Türk okurlara da pek yabancı sayılmazdı. 1993'te Alan Yayıncılık'tan çıkan "Büyük Kargaşa / Yeni Toplumsal Hareketlerin Krizi" başlıklı kitapta, Samir Amin, Immanuel Wallerstein ve Andre Gunder Frank'ın yanında Arrighi'nin de bir makalesi yer alıyordu. "Sistem Karşıtı Hareketler" (Metis Yay., 1995, ikinci basım 2004), "Uzun Yirminci Yüzyıl / Para, Güç ve Çağımızın Kökenleri" (İmge Yay., 2000) ve kısa süre önce yayımlanan "Adam Smith Pekin'de" (Yordam Yay.) gibi kitapları da ülkemizde belli bir yankı yaratmıştı. 1979 yılından beri Johns Hopkins Üniversitesi'nde ve New York'taki Fernand Braudel Merkezi'nde çalışan, "Dünya Sistemi Analizleri"ni yapan ekipte yer alan Arrighi, 2005 yılının 13-16 Ekim tarihleri arasında Karl Polanyi Enstitüsü'nün düzenlediği bir sempozyumda konuşma yapmak üzere İstanbul'a gelmişti.
"Adam Smith Pekin'de"yi geçen ayın ortalarına doğru bitirdim. Birkaç gün sonra da Arrighi'nin öldüğünü öğrendim; yaklaşık bir yıldır savaştığı kansere 18 Haziran'da yenik düşmüştü. Kitabını çok şey öğrenerek, temelde bir ekonomi kitabı olmasına rağmen, Çin'e dair anlattıkları nedeniyle büyük heyecan duyarak tamamladığım günlerde, Giovanni Arrighi de yaşama veda etmişti.
Yaşamına dair genel ve karakteristik bir bilgi vermek gerekirse; doktorasını tamamladıktan sonra 1960'ta Afrika'ya giden ve o zamanki adıyla Rodezya'da (artık Zimbabwe) uzun yıllar yaşayıp sömürgecilik, Afrika'nın kalkınması, ulusal kurtuluş hareketleri ve işçi sınıfının gelişmesi gibi konularda çalışmalar yapan İtalyan bilim adamının, Afrika süreci sonrasında ilgi alanını Çin'e kaydırdığı ve bu ülkede olup biteni anlamaya, anlatmaya odaklandığı söylenebilir. Ben de zaten öncelikle bu açıdan, Çin'in 1949 devriminden sonra başlayan ve günümüzde büyük bir hızla süren yükselişini anlamaya çalışan Batılı bir sosyolog olması nedeniyle önemsemiştim Arrighi'yi.
Son dönem çalışmalarında ve "Adam Smith Pekin'de" kitabında özetle, ABD hegemonyasının çöktüğünü ve bunun yerini Çin önderliğindeki dinamik Uzak Asya'nın alacağını söyleyen, ağırlık merkezini Çin'in oluşturduğu yeni bir dünyanın eşiğinde bulunduğumuzu vurgulayan Giovanni Arrighi'nin ölümünü kısa bir haberle duyuran internet sitesinde (sendika.org) "Ezilen halklar ve işçi sınıfı, Arrighi'nin mücadelelerine katkılarını unutmayacak…" deniyordu.
Edgar Snow, Agnes Smedley, Norman Bethune, Alain Peyferitte, M. Antoniatta Macciocchi gibi Çin halkının uyanışına tanıklık eden, bu ülkeyi seven ve Çin Usulü Sosyalizm'i dünyaya anlatmaya çalışan Batılı aydın ve yazarlar kuşağının temsilcilerinden biriydi Giovanni Arrighi.
Bugünkü Çin'in hangi yolu izleyerek bugünlere geldiğini ve yakın gelecekte izleyeceği yolu merak ediyorsanız, mutlaka okumanızı önerdiğim "Adam Smith Pekin'de"den bir alıntıyla bitirirken, Giovanni Arrighi'yi de saygıyla anıyorum:
"Yaygın kanının aksine, Çin Halk Cumhuriyeti'ni yabancı sermaye açısından cazip kılan başlıca etken bu ülkenin büyük ve düşük ücretli işgücü rezervi değildir, bu türden rezervler dünyanın her yerinde bol miktarda vardır, fakat hiçbir yerde bunlar sermayeyi Çin işgücü kadar kendilerine çekememişlerdir. Bizim buradaki tezimiz şudur: Çin'deki işgücü rezervinin asıl cazibesi onun sağlık, eğitim ve özyönetim kapasitesi açısından yüksek nitelikli oluşundan kaynaklanmaktadır; buna bu rezervlerin bizzat Çin içerisinde üretken bir biçimde harekete geçirilmesini sağlayan arz ve talep koşullarının hızla gelişmesini de eklememiz gerekir. Ancak bu kombinasyonu yaratan şey yabancı sermaye değil, ÇHC'yi doğuran devrimci gelenek de dahil olmak üzere, yerli geleneklere dayanan bir kalkınma sürecidir. Yabancı sermaye bu sürece sonradan dahil olmuş, onu kimi yönlerden desteklerken, kimi yönlerden baltalamıştır."