Xinjiang Üretim ve Yapılandırma Birliği'nin (XÜYB - Bingtuan) 60. kuruluş yıldönümü vesilesiyle yerli ve yabancı CRI muhabirlerinin düzenlediğini Xinjiang gezisinin Ramazan ayına denk gelmesi çok iyi oldu. Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nde Ramazan ayının nasıl yaşandığını merak ediyordum.
Batı medyasında yer alan haberlere baktığımızda durum pek iç açıcı görünmüyordu. Xinjiang'daki Müslüman etnik gruplara baskı yapıldığı, oruç tutmalarının engellendiği haberleri halen yayınlanmaya devam ediyor.
Gönül ister ki Xinjiang'ı kapı kapı dolaşalım ve her bir evdeki sahur ve iftar heyecanına ortak olalım. Bu elbette mümkün değil, bizim durağımız İli Kazak Özerk Vilayeti oldu. Burada bingtuan'a bağlı 4. tümenin 64. birimi görev yapıyor.
64. birime bağlı olarak çalışan din adamlarıyla sohbet etme fırsatımız oldu. İmam Yakupcan, cami yönetim görevlisi Ayşancan, cami işleri başkanı Abuliz Han ve diğer imamlar Abuliz ve Erşün. Yerli ve yabancı CRI muhabirlerinin sorularını yanıtladılar.
İmamlarla Türkçe sohbet
Din görevlileriyle yaptığımız röportaj sırasında çevirmene ihtiyacım olmadığını söylemeliyim. Kazak ve Uygur imamlarla Türkçe sohbet ettik. Batılı bir tarihçinin şu sözleri gerçekten doğru: Türkçe bilen biri, Macaristan'dan Çin'e kadar çevirmene ihtiyaç duymadan seyahat edebilir...
İmamlara ilk soruyu ben sordum, Ramazan'ı nasıl geçirdiklerini anlatmalarını istedim.
6. ayın 29. gününde oruç tutmaya başladıklarını ifade eden Yakupcan, ibadetlerini rahatlıkla yaptıklarını ve teravih namazlarını camide kıldıklarını söyledi.
Uygur, Kazak, Özbek ve diğer Müslüman gruplardan gençlere nasıl dini eğitim verildiğini sorduğumda, Yakupcan, dini eğitimden önce "aile terbiyesi" önemlidir dedi. Yakupcan, 18 yaş altındaki gençler için camide eğitim verilmediğini, ancak 18 yaşından büyük cemaatin camiye gelerek istediği şekilde din eğitimi alabildiğini ekledi.
Oruç tutmaları yasaklanıyor mu diye sormaya hazırlanırken, Çinli gazeteci arkadaşım Zhu Wanling benden önce davranarak kamu görevlileri ve öğrenciler için oruç yasağı olup olmadığını imamlara sordu.
Ayşancan cevabını aktarıyorum:
"Ülkemizde dini özgürlük politikası uygulanıyor. Bu nedenle buradaki öğrenciler ve kamu görevlileri kendi isteğiyle oruç tutabilirler. Uluslararası toplumdaki söz konusu iddialar asılsız ve yanlıştır. Bugün devletin siyasi desteğiyle daha çok cami inşa edildi. 1980'li yıllarda bölgemizde sadece bir tane camii vardı. Şimdi 12 camimiz var. Öğrencilerin ve kamu görevlilerinin oruç tutmalarının önünde hiçbir engel yok."
Erşün adlı imam, Hui, Uygur, Kazak ve diğer Müslümanların bir arada uyumlu şekilde yaşadıklarını belirtiyor. Yetkililer, Uygurların camisi veya Hui'lerin camisi diye bir ayrım olmadığını da ekliyorlar. Bir Müslüman, kendisine en yakın camiye giderek namazını kılabilir.
Camide omuz omuza namaz kılan cemaatin birliği, okulda daha sıkı bir hal alıyor. Çünkü okulda Han milliyetinden öğrenciler de var ve etnik gruplardan öğrencilerle aynı sıralarda eğitim görüyorlar. Bu okullarda çift dilde eğitim veriliyor.
İmamlara son olarak Bingtuan'in İli'de oynadığı rolü ve onların yaşamına neler kattığını sorduk:
Ayşancan'ın cevabı şöyle oldu:
"Bingtuan'ın kuruluşundan bu yana 60 yıl geçti. Bingtuan'de üçüncü nesil göreve başlamak üzere. Bingtuan bünyesinde farklı etnik gruplara mensup nesiller çöl kenarında büyük çaba harcayarak bölgenin kalkınmasında önemli rol oynadılar. Bingtuan gerek ülkenin gerekse Xinjiang'ın kalkınması için büyük katkılar sağladı."