CRI Hakkında | Eski Versiyonumuz
Türkiye Cumhuriyeti'nin Beijing Büyükelçisi Murat Salim Esenli
  2012-02-20 22:05:27  cri








    Sayın Büyükelçi, son yıllarda Çin ile Türkiye arasındaki üst düzey ziyaretler yoğunlaştı. Biliyorsunuz, Çin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Xi Jinping yakında Türkiye'yi ziyaret edecek. Son yıllarda iki ülke arasındaki ekonomik ve siyasi ilişkiler hakkında bir değerlendirme yapar mısınız?

    Memnuniyetle. Öncelikle şunu söylemeliyim, Çin Uluslararası Radyosu'nu Büyükelçiliğimizde ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Hoş geldiniz.

    Sorunuza dönecek olursam; iki ülke ilişkileri, son üç yıl içinde çok ciddi bir ilerleme kaydetti. Bu süreçte bence çok kritik bazı yol taşları var. Bunlardan bir tanesi 2009 yılında Sayın Cumhurbaşkanımızın Çin Halk Cumhuriyeti'ne yaptığı tarihi ve son derece başarılı ziyaret. Bu ziyaret, 14 yıl aradan sonra gerçekleşmiş bir ziyaret. Kronolojik olarak gidersek, ikinci en önemli ziyaret Daimi Komite üyesi Lu Changchun'un 2010 yılının Nisan ayında ülkemize yapmış olduğu ziyaret. Üçüncü olarak da, yine kronolojik olarak gidiyorum, Sayın Başbakan Wen Jiabao'nun 2010 yılının Ekim ayında, Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın misafiri olarak Türkiye'ye yaptığı ziyaret. Bu ziyaret de son derece önemli, son derece başarılı ve tarihi bir ziyaretti. Çünkü 8 yıl aradan sonra Çin Halk Cumhuriyeti'nden ülkemize Başbakan düzeyinde düzenlenen bir resmi ziyaretti.

    Bu ziyaretin içeriğine baktığımızda, Sayın Başbakanlar önemli bir karar aldılar; bu karar, ilişkilerimizin stratejik işbirliği düzeyine çıkarılmasıydı. Bu, iki ülke ilişkilerinde çok önemli bir ifadedir. Kendi içinde çok büyük anlam taşır ve ileriye dönük olarak yol gösterir. Nitekim Stratejik İşbirliği Belgesi'nin Sayın Başbakanlar tarafından kabul edilmesi sonrasında, ilişkilerin ilave bir ivme kazandığını görüyoruz. Bunun bir sonucu olarak da Sayın Devlet Başkan Yardımcısı Xi Jinping'in ülkemize düzenleyeceği ziyareti heyecanla ve iştiyakla bekliyoruz.

    Bunun tabi ekonomiye yansımaları olacak. Çünkü siyaseti ekonomiden, ekonomiyi siyasetten ayırmak mümkün değil. Bunun içinde tabi kültürel faaliyetler de var; üç sacayağı olduğunu burada vurgulamam lazım.

    Ekonomiye gelince, 2011 yılında biz ekonomik hacmimizi 25 milyar dolar seviyesine yaklaştırdık. Bu da tabi hem Çin için hem de Türkiye için önemli bir rakam. Bu konuda ben Büyükelçi olarak ayrı bir heyecan duyuyorum; sebebine gelince, Sayın Wen Jiabao'nun Ankara'ya yapmış olduğu ziyaret sırasında, Sayın Başbakanlarımız bizlere bir görev verdiler. O görev de şuydu: 2015 yılında iki ülke arasındaki ticaret hacminin 50 milyar dolara çıkması ve 2020 yılında bunu ikiye katlamamız. Yani 100 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşmak. Elbette bu kolay bir görev değil ama imkânsız da değil. Bugün geldiğimiz noktaya baktığımda oldukça cesaretleniyorum. Çünkü biz ticaretimizin artışını bu hızda sürdürebilirsek, muhtemelen 2015'ten önce hedefe ulaşacağız. Bu da bizim açımızdan çok sevindirici.

    Bir gerçeği de vurgulamak istiyorum, ticaret rakamındaki artış iki yönlü oldu. Türkiye'nin Çin'e ihracatında da artış oldu, Çin'in Türkiye'ye ihracatında da artış oldu. Ama bu rakamı açtığımızda maalesef ortaya büyük bir fark çıkıyor. Bu da 20 milyar dolara yakın ve Türkiye'nin aleyhine çalışan bir açık. Biz, bu kadar büyük bir farkın sürdürülebilir olmadığını düşünüyoruz. O nedenle bu farkın çeşitli ekonomik manivelalar ile giderilmesinin ve kapanmasının elzem olduğunu düşünüyoruz. Bu konudaki görüşlerimizi de Çin makamlarıyla paylaştık. Zaten Çin makamları da bizimle fikir birliği içindeler. Bu kadar büyük bir açığın sürdürülebilir olmadığını onlar da kabul ediyorlar ve zaten böyle bir açığın olmasından kendilerinin de memnuniyet duymadığını vurguluyorlar. Dolayısıyla ortada bir görüş birliği var ve bu görüş birliği doğrultusunda biz ekonomik ilişkilerimizi daha da çeşitlendirmeyi, daha geliştirmeyi ve genişletmeyi öngörüyoruz.

    Bu bağlamda yapılacak neler var; bankacılık sektörü, enerji sektörü, altyapı projeleri, Türkiye'de yapılacak olan projelere finansman sağlanması, turizmin canlanması, sayın sayabildiğiniz kadar. O kadar fazla imkan var ki iki ülke arasında. Çünkü iki ülkenin potansiyeli çok büyük. Bu kadar büyük potansiyele sahip iki ülkenin yapacakları da o ölçüde büyük. Bu bağlamda biz ilişkileri bu üç yıl içinde belli bir noktadan, çok ciddi bir büyüme noktasına getirdik.

    Bunun içinde turizm rakamına bakalım; Türkiye'de bir sayı dolaşıyor, Çin'den 1 milyon turist! Çin'in bir milyon turist gönderdiği diğer ülkelere bakmak lazım. Daha çok çevre ülkelere gidilmiş. O yüzden Türkiye bu konuda biraz daha gerçekçi bir politika izliyor. Üç yıllık dönemde biz Türkiye'de yaptığımız çeşitli işlerle ve Çin'in de desteğiyle, tanıtım faaliyetlerinin katkısıyla Çin'de gelen turist sayısını %66,6 artırdık. Böylece ilk defa olarak 100 bin sayısına 2011 yılı itibarıyla ulaşmış olduk. Bu da tabi bizi sevindiriyor. Belki 100 bin rakamı iki ülkenin turizm potansiyeli açısından çok büyük bir rakam gibi görünmeyebilir ama başladığımız nokta ile geldiğimiz noktayı karşılaştırdığımızda ve artan ilgiyi gördükçe, bu bize cesaret veriyor. Ümit ediyorum, önümüzdeki yıllarda bunu katlanarak artıracağız.

    Bütün bunlar son dönemin önemli unsurları. Karar alıcılarımız, liderlerimiz her alanda birbirleriyle temas halindeler. Sadece ikili temaslar yapılmıyor, çok taraflı toplantılarda da liderlerimiz bir araya geliyorlar. Hem yaşanmakta olan bu kritik günlerin değerlendirmesini yapıyorlar, birlikte hareket ediyorlar. Bu bağlamda Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti'nin hem G-20, hem Birleşmiş Milletler, hem Uluslararası Para Fonu ve diğer uluslararası alanlarda da yoğun işbirliği içinde olduğunu memnuniyetle görüyoruz.

    Çin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Xi Jinping'in çok yakında yapacağı Türkiye ziyaretinden beklentileriniz nelerdir?

    Öncelikle şunu söyleyeyim, Sayın Devlet Başkan Yardımcısı Xi Jinping'in Türkiye'ye gidişi tarihi bir ziyaret olacak. Çünkü 41. yılında olduğumuz ikili ilişkilerimizde, Çin'den Türkiye'ye Devlet Başkan Yardımcısı düzeyinde bir ziyaret gerçekleşmediğini görüyoruz. Bu ilk ziyaret olacak ve daha önce de belirttiğim gibi bu ziyaretin stratejik önemli olduğunu düşünüyorum.

    Bizim bu ziyaretle ilgili öncelikli beklentimiz, Sayın Xi'nin güncel konularla ilgili, mesela Ortadoğu'daki gelişmelerle ilgili görüşlerini almak. Ayrıca çeşitli küresel konularla ilgili Çin'in yaklaşımını yetkili bir ağızdan duymak, iki ülkenin ilişkilerinin nasıl daha fazla geliştirilebileceği konusunda görüşlerine müracaat etmek gibi unsurlar da var. Ayrıca iki ülke arasındaki strateji işbirliği ilişkisinin nasıl daha ileri bir düzeye çıkarılabileceğinin konuşulması bekleniyor. En azından benim böyle bir beklentim var.

    Sayın Xi Jinping'in önemli bir tecrübesi ve dünya görüşü var. Son dere önemli konumda bulunan bir şahsiyet, bu nedenle kendisinin bizimle paylaşacağı düşüncelere çok önem veriyoruz.

    Sayın Devlet Başkan Yardımcısı ülkemize Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün davetlisi olarak gelecek. Bu da tabi Türkiye'nin Xi Jinping'e verdiği önemin en somut göstergesi.

    Sanıyorum Çin Halk Cumhuriyeti de çeşitli düşüncelerini bizimle paylaşacak. Biz iki ülkenin de hassas konuları olduğunu biliyoruz. Bu konularla ilgili, iki ülkenin birbirlerinin hassasiyetlerine özen göstermeleri gerektiğini düşünüyoruz. Bu doğrultuda önemli görüş alışverişinde bulunulacağını tahmin ediyorum.

    Şunu da ilave etmeliyim, Sayın Devlet Başkan Yardımcısı'nın Türkiye'ye gelişinde bizi sevindiren birkaç unsur var, bunlardan biri de, büyük bir işadamı grubuyla beraber geliyor olması. İkinci husus, ülkemizde Ankara'nın dışında başka şehirleri de görecek olması. Bunlar bizi çok memnun ediyor. İki ülkenin birbirini daha iyi anlayabilmesi bu ziyaretler sayesinde oluyor. Çincede de sanıyorum böyle bir deyim var, görünce inanıyorsunuz, görmeden inanmak mümkün değil. O yüzden Türkiye'nin son dönemde kat ettiği mesafeyi Çin'in çok önemli bir liderinin görmesi bizim açımızdan kritik. Çünkü liderlerimiz geçmişte, hem Sayın Cumhurbaşkanımız hem de partisinin genel başkanı olarak gelen Sayın Başbakanımız, Çin'in ne kadar büyük ilerleme kat ettiğini kendileri bizzat görmüşlerdi. Çünkü bu rapor okumaktan daha farklı bir şey. Kendiniz bir kanaat oluşturuyorsunuz, kimseye ihtiyaç duymadan. Bu ziyaretin bizim açımızdan böyle de bir önemi var.

    İki ülke arasında kültür alanında ciddi çalışmalar yapıldı. Bu yıl Türkiye'de Çin Kültür Yılı ve önümüzdeki sene burada Türk Kültür Yılı kutlanacak. Kültür yıllarıyla ilgili bilgi verebilir misiniz?

    Tabi, sizin sorularınız çerçevesinde daha çok işin siyasi ve ekonomik boyutuna vurgu yaptım. Ama kültürel boyutun da ne kadar önemli olduğundan bahsetmiştim. Çünkü kültürel çalışmalar, listenin belki en sonunda olmakla birlikte, ilişkilerin bence en önemli ayağı. Neden? Şöyle söyleyeyim, ülke yönetimleri çeşitli kararlar alırlar ve bu kararlar uygulanır. Ancak kültür ilişkileri, iki ülke ilişkilerinin halklara mal olmasıyla ilgili bir mesele. Halklar, bu dostluğu çok uzun süre yaşatabilecek unsurlar. Kültürel değişime ve kültürel tanıtıma o yüzden önem veriyoruz.

    Türk ve Çin tarihi, birbiriyle çok girift ilişkilere sahip olan bir tarih. Ancak dönemsel olarak bu girift ilişkiler yaşanmış. M.Ö. 300'lere kadar giden bir bağlantı var. Çinliler, ilk Türk kavimlerinin komşusu olmuş. Zaman içinde çeşitli şartlar nedeniyle Türk kavimleri Batı'ya göç etmişler. Fakat aradaki bağlantı İpek Yolu kanalıyla korunmuş. Sonrada 14. yüzyıla gelindiğinde, 15. yüzyıla doğru, çok daha konjonktürel ticaret yollarının gelişmesiyle maalesef İpek Yolu önemini kaybetmiş ve sonraki siyasi gelişmeler nedeniyle de Çin ile Türkiye maalesef irtibatı koparmışlar. Şimdi biz bugün bu irtibatı yeniden, en kuvvetli şekilde kurma arzusundayız. Tabi bu bağlamda 2012 Çin Kültür Yılı ve 2013 Türk Kültür Yılı çok büyük önem taşıyor. Biz zaten iki ülke arasında siyasi ve ekonomik bağlantıyı kurduk. Ayrıca havadan da İpek Yolu'nu tekrar tesis ettik. Ancak bundan tam manasıyla tatmin olmuş değiliz. Arzumuz, insanlarımızın birbirleriyle daha sık görüşmesi. Bu sık görüşmelerin bize müspet biçimde yansıyacağını düşünüyorum. Çünkü ben buraya geldiğimde Çin kültürünün esas itibarıyla Türk kültürüne ne kadar yakın olduğunu görmüştüm.

    Bu tespiti sadece ben yapmıyorum. Sayın Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu buraya geldiğinde, Kaşgar, Urumçi, Xi'an, Shanghai ve Pekin'i de kapsayan beş şehirlik çok güzel bir ziyaret yaptı. Ve bu ziyaret sırasında, Sayın Dışişleri Bakanı Yang Jiechi ile görüşmelerinde hep şunu söyledi: "Ben Malezya'da öğretmenlik yaparken Çin mahallesinde yaşadım ve orada Çin aile değerlerinin Türk değerlerine ne kadar yakın olduğunu gördüm" dedi.

    Ben de Türkiye ile Çin arasında çok sayıda benzerlik olduğunu ve birçok kültürel unsurun birbirini çağrıştırdığını gözlemliyorum. O yüzden bu kültürel faaliyetlerin bizi orta vadede çok daha yakınlaştıracağına inanıyorum. Bunun farklı yansımaları da başladı. Mesela çeşitli Türk edebi eserlerinin Çinceye tercüme edilmesi. Türkiye'de Çin filmlerine duyulan ilgi. Karşılıklı bir etkileşim var ve bunun önümüzdeki dönemde daha da artmasını bekliyoruz.

    En önemli ve en somut getirisi olacak konulardan biri de, Türkiye'de Çince öğrenmek için çaba sarf eden öğrenci sayısı. 40 bin gibi bir sayı duydum ben; bu tabi teyide muhtaç bir bilgi. İki önemli üniversitemizde, hem ODTÜ'de hem de Boğaziçi Üniversitesi'nde Konfüçyüs Enstitüleri var. Bunların haricinde çok fazla sayıda üniversitede Çince bölümleri açıldı, tercüme bölümleri açıldı. Çin'de ise, Çin kaynaklarından aldığım sayıya göre 1268 Türk öğrenci var. Bunlar bizi uzun vadede yaklaştıracak unsurlar. Çünkü bu sayede, birbirimizin lisanını bilmemekten kaynaklanan engellerden kurtulacağız. Birbirimizi daha iyi anlayacağız. Hakikaten, burada göreve başladığımda ilk yaptığım tespit, Türkiye'nin Çin'i üçüncü kaynaklardan okuduğu, Çin'in de Türkiye'yi üçüncü kaynaklardan okuduğu yönündeydi. Artık birbirimizi kendi kaynaklarımızı üzerinden okuyoruz. Bunda tabi Sayın Li Changchun'un nisan ayındaki ziyaretlerinin etkisi oldu. Sayın Devlet Başkan Yardımcısı'nın ziyareti sırasında CCTV ile TRT bir işbirliği anlaşması imzalayacak. Bu anlaşma sayesinde, bizim birbirimizle ilgili haberleri başka kaynaklardan dinlememize ihtiyaç kalmayacak. Birbirimizden öğrenelim, Türkiye'de ne oldu, Çin'de ne oldu… Bu gelişmenin de bizi çok ilerideki hedeflere hızla ulaştıracağını umuyorum.

    Son olarak şunu soralım; iki ülke ilişkilerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

    Bütün bu saydığım unsurları göz önünde bulundurursak hakikaten çok iyimser bakıyorum. Çünkü iki ülke arasında, çok şükür ki siyasi bir sorun yok. Uluslar arası meselelere bakışımız, esas itibarıyla çok benziyor. Hem Türkiye Cumhuriyeti, hem Çin Halk Cumhuriyeti, sorunların barışçıl yollarla, kesinlikle diyalog yoluyla, güç kullanmadan çözülmesinden yana. Mevcut problemlerin de bu doğrultuda süratle giderilmesini istiyoruz.

    Bazı konularda, hedefimiz farklı olmasa bile, o hedefe ulaşmak konusunda değişik görüşlerimiz olabilir. Bu çok normal bir şey, iki dost arasında bazı konularda görüş ayrılıkları olabilir. Hedeflerimiz aynı, bazen yaklaşımla ilgili farklılıklar oluyor. Liderlerimiz arasındaki bu ziyaretlerin, birbirlerimizin yaklaşımlarını anlamak için iyi bir fırsat oluşturduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde ekonomik, siyasi, kültürel, çok boyutlu olarak ilişkilerimizin hızla gelişmesini bekliyorum, hem de iki ülkenin çok taraflı diplomasi alanında da daha fazla işbirliği içinde olacağına inanıyorum.

    Sakıncası yoksa bir soru daha eklemek istiyorum…

    Memnuniyetle buyurun.

   Çin Devlet Başkan Yardımcısı Xi Jinping'in ziyareti sırasında, muhtemelen Ortadoğu'daki son gelişmeler de ele alınacak. Siz bölgedeki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Muhtemelen Ortadoğu konusu iki sebeple gündeme gelecek, bunlardan biri İran konusu. Malumunuz İran'ın bir nükleer enerji programı var ve İran'ın bu çalışmalarının, taraf olduğu uluslararası anlaşmalara uygunluğunu tespit edilmesi lazım. Uluslararası toplumun bu konudaki şüphelerinin tamamen giderilmesi lazım. Türkiye ve Çin, bu konuya barışçıl yöntemlerle çözüm bulunmasını istiyor. Müzakere yoluyla sorunun çözülmesini istiyor ve BM Güvenlik Konseyi kurallarına da harfiyen uyulmasını arzuluyor.

    Biz Brezilya ile beraber, Tahran'da çok önemli bir protokolü neticelendirdik. Bunda Türkiye'nin, Başbakanımızın, Dışişleri Bakanımızın çok büyük rolleri oldu. Bu protokolün imzalanmasından kısa süre sonra ilk destek Çin Halk Cumhuriyeti'nden geldi. Biz böyle dönemlerde Çin'in verdiği desteği çok büyük memnuniyetle karşılıyoruz.

    İkinci önemli gündem konusunun Suriye olması kaçınılmaz. Suriye konusu, hem uluslararası bir mesele, hem de sınırımızda meydana gelen bir olay olarak, bizi doğrudan ilgilendiren bir mesele. Dün televizyondan izlemişsinizdir, dün Humus kenti bombalanmaya devam edildi, birçok can kaybı var. Bir sürü masum insan ölüyor. Dolayısıyla böyle bir gelişme karşısında Türkiye'nin duyarsız kalması, arkasını dönmesi veya belli bir hareket tarzı benimsememesi mümkün değil. Türkiye'nin Suriye ile ilgili çok ciddi ve haklı hassasiyetleri var.

    Türkiye Cumhuriyeti, Suriye'yi en zor zamanında yalnız bırakmamış bir ülkedir. Biz her zaman Suriye'ye şu mesajı verdik: Biz Türkiye'nin liderleri olarak, kötü gününüzde size el uzatmaya hazırız, eğer ülkede bir reform düşünülüyorsa, bu konuda elimizden gelen desteği de vermeye hazırız dedik. Bu süreçte çeşitli zamanlarda sözler verildi bize. Ancak maalesef bu sözler tutulmadı. Sözlerin tutulması bir yana, ülke içinde çok ciddi can kaybı başladı. Ülkemize yönelik bir mülteci akını var, insan akını var. Bunlar bizi kaygılandıran unsurlar. Bizim arzumuz hiçbir ülkenin içişlerine karışmak değil. Biz ülkelerin kendi sorunlarına kendilerinin çözüm bulmalarını istiyoruz. Ve bu çözümleri de çabuk üretmelerini, can kaybı olmadan üretmelerini istiyoruz. Suriye'nin geçmişte kendisine verilen şansları iyi kullanmadığını düşünüyoruz. Bir an evvel soruna çözüm bulunması gerektiğini düşünüyoruz. Benim okuyabildiğim kadarıyla, Çin Halk Cumhuriyeti'nin de beklentisi bu doğrultuda. BM Güvenlik Konseyi'ndeki oylamada iş farklı tecelli etti ama ümit ediyorum ki Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri, bir karar etrafında süratle toplanırlar ve konsensüs içinde bir karar alırlar. Çünkü Güvenlik Konseyi'nin bölünmüş bir görüntü vermesi, şu anda Suriye'deki karar alıcılara yanlış bir mesaj gönderiyor. Ve benim naçizane görüşüm, bu durum, bugün Humus'ta gördüğümüz insanlık dramına da cesaret veriyor. Dolayısıyla bizim bu soruna uluslararası toplum içinde bir çözüm üretmemiz lazım. Arap Birliği bir çaba içinde ama Arap Birliği hazırladığı planı uygulayamadı; çünkü ülke içindeki durum o kadar vahim ki… Bunun dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle BM Güvenlik Konseyi'nin üyelerine bütün dünya çok büyük bir sorumluluk yüklemiş vaziyette. Bu sorumluluk duygusu içinde süratle biz çözüm arzusundayız.

    Teşekkürler.

    Rica ederim.

İlgili Haberler
Yorumunuzu Gönderin
Çin-Türkiye ilişkilerinde yeni kilometre taşı
Çin-Türkiye ekonomik ilişkilerinde yeni bir dönem başlıyor. Türk Lirası, Çin finans dünyasına ayak bastı.
Çinli kulüpler büyük transferlerine devam ediyor

Chelsea'nin yıldız orta saha oyuncusu Oscar, 60 milyon avroya Çin'e gelmeye hazırlanıyor. Peki Çinli kulüpler yabancı futbolcular için ne kadar para ödüyor? Bu sorunun cevabı ve haftanın ekonomi gündemine genel bir bakış için Ekodiyalog'a kulak verin.

Diğerler>>
Çin'de 2016'da neler konuşuldu? (1) (Çin Mahallesi)
Çin'de 2016 yılında gündemde neler vardı? Çinlilerin en çok dikkatini çeken gelişmeler nelerdi? Çin Mahallesi'nin sakinleri, 2016'yı nasıl geçirdi?
Çin'in 5. büyük icadı 24 Sezon nedir? (Çin Mahallesi)
Çinlilerin günlük hayatına yön veren bir takvim sistemi olan 24 Sezon'a kâğıt, pusula, matbaa ve baruttan sonra Çin'in 5. büyük icadı diyenler de var. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne alınan 24 Sezon, bir kez daha gündemde.
Diğer>>
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (07-01-2015)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (19-11-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (05-11-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (08-10-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (24-09-2014)
Diğer>>
Anket
Soru-Yanıt
  • Nükleer Güvenlik Zirvesi'nde Çin'in gücü ortaya kondu

  • Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping 31 Mart-1 Nisan günlerinde ABD'nin başkenti Washington'da düzenlenen ve dünyanın odaklandığı Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katıldı.
    Diğer>>
    İzleyici Postası
  • Koyun yılınız kutlu olsun (Pınar Koçak)

  • Koyun Yılının en güzel müjdeler, en güzel sürprizlerle kapınızı çalması dileğiyle...
  • Çin kadınlarına (Ali Güler)

  • Düşlerimde gelir bir güzel bana, alır götürür beni uzak bir diyara...

    Diğer>>
    Linkler
    © China Radio International.CRI. All Rights Reserved.
    16A Shijingshan Road, Beijing, China