Hanas Gölü
Soğuk... Çevirmenim, Çin'e gelmeden önce gezi programında Hanas'ın da olduğunu belirtmiş, kalın giyecekler getirmemi tembihlemişti. Ağustos ayının ortasında ne kadar soğuk olabilirdi ki? Soğukmuş... Ben, bu mevsimde kalın giyecek denilince sadece kazak diye düşünmüştüm ama paltoyla gelmek gerekiyormuş.
Hanas'a, Urumçi'den uçakla bir saatte gidiliyor. Biz, sabah 05.00'te ilk uçakla gittik. Bir saat sonra varıp da soğuğu görünce uçaktan inen herkes gibi ben de geri dönüp uçağa girmek istedim. Hanas, Çincede "Tanrının Dinlendiği Yer" anlamına geliyormuş. Xinjiang'ın en kuzey ucunda, Altay Dağlarında. Aynı zamanda doğal bir sınır. Kazakistan, Rusya ve Moğolistan'ı, Çin'den ayırıyor. Dağın o noktadaki doruğunun adı "Dostluk Tepesi". 4 ülkeyi birbirinden ayırsa da Çinliler, bu ismin ona en yakışanı olduğuna karar vermiş.
Buraların sahibi, gizemli insanlar olan Tuvalar... Hanas, Tuvaların toplu halde yaşadıkları tek yer. Hanas Gölü'nün çevresine kurulu köylerde yaşayan Tuvalar, nüfusu oldukça az ancak tarihi geçmişleri oldukça uzun bir topluluk. Örf, adet ve fiziksel yapıları Moğolları andırıyor. Evliliklerini de yaygın olarak Moğollarla yapıyorlar. O nedenle kimi bilim insanlarınca Moğolların bir kolu olarak adlandırılıyorlar. Öte yandan Tuvaların yazılı kaynakları yok. Bu nedenle de tarihi kayıtları bulunmuyor. "Sır" bir etnik renk olarak yaşamaya devam ediyorlar ve "Bulutlarla yaşayan kavim" olarak adlandırılıyorlar.
Dağlık bölgelerde yaşayan Tuvalar, geçimlerini hayvancılık ve avcılıkla sağlıyorlar. Öte yandan turizm sektörünün hızla gelişmesi onların geçim kaynaklarını değiştirmeye doğru gidiyor. Şimdilik yatırımlar sınırlı ama önümüzdeki yıl bu durum tersine dönecek görünüyor. Şu anda turizme kapalı alanlar da turizme açılacak ve oralarda hem dağcılık hem de at binme gibi aktiviteler yer alacak.
Hanas Gölü diye cümleye başlayacaktım, vazgeçtim. Çünkü Hanas Gölü, bildiğimiz göllerden değil. Burada tüm bildikleriniz anlamsız oluyor. Hanas Gölü aslında bir nehir. Nehrin tam ortasında da yatlarla gezilebilen bir göl var. Gölün yüksekliği 1375 metre. Ortalama derinliği 80 metre. En derin yeri ise 188 metre. Altay Dağlarından eriyen buzullar bu göle su olarak konuk oluyor. Konuk oluyor diyorum çünkü nehrin diğer ucundan tekrar yeni bir nehir olarak devam ediyor. İnsan eliyle yapılan küçük setler ya da baraj yok. Sadece nehrin o kesimi derin olduğu için göle dönüşmüş...
Guanyutai'ya çıkan 1068 basamak
KÖRFEZLER CENNETİ
Göle ulaşmak için önce körfezleri geçiyorsunuz. Örneğin 1325 metre yükseklikteki kısımda küçük bir körfez ve suyun bir kısımında oluşan adacık oturan ejderhaya benzediği için buranın adı Ejderha Körfezi diye adlandırılmış. Bir sonraki körfezde mavi ve beyazlıkla karşılaşıyorsunuz. Beyaz kesim hilal olmuş, maviyi kucaklıyor ve buranın adı Hilal Körfezi.
İnci Körfezi, rivayete göre Cengiz Han'ın bir seferi sırasında ellerini yıkadığı yer. Cengiz Han, ellerini yıkamak için nehre eğiliyor ve elbisesindeki incilerden biri suya düşüyor. Neredeyse günün her saatinde suda küçük parıltılar görüldüğü için buraya da İnci Körfezi adı veriliyor. Bir de Tanrı Körfezi var. Vardığımızda bizi dağların eteklerini kaplayan bir bulut denizi karşılıyor. Tanrı da gizemli yerde yaşadığı için buranın adı da Tanrı Körfezi.
Göl... Uçsuz bucaksız iki nehrin arasında Hanas'a hayat veriyor... Göle yaklaştığınızda buradaki onlarca yatla karşılaşıyorsunuz. Bu yatlarla göl üzerinde uzun bir gezinti yapıyorsunuz. Ya da rafting...
Burası Çin olur da efsanesi olmayan bir parçası olur mu? Yöredeki insanlara göre, gölde bir canavar yaşıyor. Bu iddia da dilden dile dolaşıyor ve inanılıyor. Rivayete göre, ansızın ortaya çıkan bu canavar, göl kenarında otlayan hayvanları yiyor. Bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda köylü bu canavarla karşılaşmış ama o kadar. Onlardan başka bugüne kadar gören yok.
Bu hikaye size bir şey anımsattı mı? 1993 yılında bazı aklıeveller çıkıp da "Van Gölü'nde canavar var" dememiş miydi? Aylarca hatta yıllarca bu canavarla yatıp, bu canavarla kalmıştık. Bin kişi görmüştü. Bilim insanları araştırdı böyle bir şey çıkmadı. Neyse...
Gölün neresinden bakarsanız bakın sürekli birinin sizi izlediği hissine kapılıyorsunuz. Ancak bu canavar değil. 1068 basamakla çıkılan bir kule. Çinliler, ona, "Balığa Bakma Platformu" anlamına gelen Guanyutai diyorlar. 1068 basamak ama kimi basamaklar neredeyse üç adım uzunluğunda. Bu adımları saydığınızda 1300 adıma yakın atıyorsunuz kuleye ulaşmak için. Değer mi? Hem de kesinlikle değer. Tüm Hanas çepeçevre ayaklarınızın altında. Aşağıya, mavi ve yeşile bakarken bir kartal olmak ve o platformdan süzülmek istiyorsunuz.
Doğa ananın yarattığı tüm bu güzelliklerin arasında başka bir şey daha dikkatinizi çekiyor: Temizlik. Havanın ve suyun temizliği değil bu. Bu, başka bir şey!
Öncelikle birer kilometre aralıklarla yol kenarlarına serpiştirilen çöp kutusu ve kültablaları dışında hiçbir yerde sigara içmeniz mümkün değil. Çöplerinizi de sadece bu çöp kutularına atabilirsiniz. Mangal yapmak? Zaten öyle bir kültür yok. Elinizden küçücük bir kağıt parçası düşse ve siz eğilip onu almasanız, nereden çıktığını bilemediğiniz bir güvenlik görevlisi hemen sizi uyarıyor. Hem de sert bir ses tonuyla. Olur ya kimse görmedi ve attınız kağıt parçasını, on dakika sonra geldiğinizde yine yerinde bulamıyorsunuz. Kilometrelerce genişlikteki bu bölgede neredeyse her adımda bir, elinde süpürge, temizlikçiler görebilirsiniz. Unutmadan: Gölde balık tutmak da yasak.