"Can konağını aramadaysan, cansın
Bir lokma ekmek arıyorsan, ekmeksin
Şu nükteyi biliyorsan, işi biliyorsun demektir:
Neyi arıyorsan O'sun sen."
Bu sözleri tekrarlarken pilotun "iniş için lütfen kemerlerinizi bağlayın" uyarısıyla kendime geldim. Havaalanının çıkışında Uygur Özerk Bölgesi'nin yöneticileri karşıladılar bizi. Çıkışa gelen her konuğun eli tek tek sıkılıyor "ni hao" sözleriyle karşılanıyorduk. Ben arkalarda bir yerdeydim. Bir bayana elimi uzattım. O ise boynuma sarılıp, yanaklarımdan öptü. Hacer Gül, Radyo'nun Urumçi bölümünde görevli bir Uygur'du. Xinjiang Uygur Bölgesi, Türklerin ata yurduydu ve Hacer Gül, akrabası beni boynuma sarılarak karşılıyordu. Neyi arıyordum ben? Yanıtını buldum: Akrabalarımı!
Bu topraklara ayak batığım andan beri garip bir duygu sarmıştı bedenimi. Önümden geçen deve kervanını gördüm ve kervanın içinde bir o yana, bir bu yana koşuşturup duran, gülücükler saçan çocuğu. İpek Yolu, 7 bin kilometrelik bir yol. Bu yolun 5 bin kilometresi Xinjiang Uygur Bölgesi'nden geçiyor. O çocuk, 2 bin yıl öncesinin imkânsızlıklarına rağmen bu zorlu yolculuğu atlatırsa kaç yaş birden yaşlanacaktı. Olur da hastalıkları, yırtıcı hayvanları yener ve büyürse, o da aile kuracak ve onun çocukları da aynı kervanda sağa sola koşacaktı.
Sonra Kaşgarlı Mahmut'u düşündüm. Türk dilini vakfetmek için Kaşgar'dan yola çıkıp 15 yıl boyunca Türklerin yaşadığı bütün illeri, şehirleri, dağları dolaştı. Ne garip! O, Kaşgar'dan Anadolu'ya uzanırken ben de onun doğduğu topraklara uzanıyordum. Mezarı, 1983 yılının Temmuz ayında Kaşgar'a 35 kilometre uzaklıktaki Azak köyünde bulundu. Mezarını ziyaret edemeyeceğim, çünkü biz Xinjiang'ın başka bir bölgesindeyiz. Olsun. O, Azak köyünde, ben Urumçi'de aynı toprağa basıyor, köklerimiz aynı topraktan besleniyor şu an. Elimi havaya kaldırıp, rüzgârın kokumdan bir parçayı oraya savurmasını diliyorum: Ruhun şad olsun Kaşgarlı…
Urumçi'nin meşhur konaklama yeri Tarım Otel'e girerken iki saat sonra yemek için buluşacağımız bilgisi verildi. Şehir merkezinde geleneksel Uygur yemeği yiyecektik. Protokol yemeği olacak diye önce endişelenmiştim. Yemek yiyeceğimiz yere geldiğimizde endişemin boş olduğunu gördüm. İki katlı bir mekândı ve içerisi tıka basa insan doluydu. Xinjiang "şarkı ve dans memleketi" diye anılıyor. Biz de dahil, lokantadaki herkes bir-iki lokma yedikten sonra kendisini lokantanın pistine atıyor ve müzik eşliğinde dans ediyordu. Yorulan yerine oturuyor, yemeğine kaldığı yerden devam ediyordu. Dinlendikten sonra yine piste koşuyordu. Kendimizi müziğe ve dansa kaptırmışken büyük bir alkış koptu. İçeri bembeyaz tüller içinde bir gelin ve takım elbisesinin üstünde Uygur kasketiyle damat girdi. Onlar da piste, dans edenlerin arasına katıldı.
Saat oldukça ilerlemişti. Sabah çok erken kalkacağımız için yorgun ama bir o kadar da mutlu otelimize döndük. Lobide herkes toplandı ve heyetin sorumlusu sabah kaçta lobide olmamız gerektiğini üstüne basa basa tekrarladı. Çin'e her uğrayan burayla ilgili bir bilgi veriyor. Çin'e iş yapmaya geleceklere bir uyarı: İshali ya da yemeklerde kullanılan yağların ağırlığını boş verin. Çinliler oldukça dakik insanlar. Randevu saatinizi sakın bir dakika bile geçirmeyin. Hatta 5 dakika önce orada olun. Çünkü Çinliler, misafir de olsanız bu konuda oldukça titizler…