Çin'in 5000 yıllık tarihinde Çinliler düzenli bir yerleşik hayat sürdüler. Ve bu düzen beraberinde köklü bir tarım kültürünü getirdi. Yeni yerleşim yerleri oluşturulurken dönemin imparatorları veya liderleri halka ilk önce ekebileceği arazi ve tarım araçları temin etmiştir. Çin'in geçmişinden gelen adetlere göre topraksız bir Çinli aile düşünülemez.
Hal böyle olunca tarımı etkileyen olumlu herşey birer nimete veya kahramana, olumsuz etkileyen unsurlar ise gelecek nesillerin unutmaması için ders niteliğindeki destanlara dönüştürülmüş. Daha önce aktardığımız Kuafu'nun güneşi kovalamasının ardından Çin'de herkesin çok iyi bildiği bir diğer kuraklık efsanesi de kanatlı güneşlerin dünyayı esir aldığı öyküdür.
Kanatlı güneşler efsanesi Dijun ile başlar.
Dijun (帝君) Doğu Cenneti tanrısıydı ve 10 oğlu vardı. Yalnız bu çocuklar alışılmadık özelliklere sahipti. Her biri 3 pençeye sahip kanatlı güneştiler ve dev bir dut ağacının altında yaşarlardı.
Her sabah bir yeşim horozu, dut ağacının tepesinde oturur ve öterdi. Horozun ötüşünün ardından yeryüzü boyunca tüm horozlar yeşim horozunu takip ederdi. Horozun verdiği bu sinyal ile birlikte kanatlı bir güneş ortaya çıkar, gökyüzünde tur atmaya başlardı.
Böylece her gün gökyüzünden geçen kanatlı güneş dünyaya sadede ışık değil ayrıca sıcaklıkta getirirdi. Bu nedenle bitkiler büyür, insanlar ve hayvanlar kendilerini besleyebilecek ve yavrularını büyütebilecek yiyecekleri bulabilirdi.
Binlerce yıl sonra bile kanatlı güneşler sırayla gökyüzünde gezmeye devam ediyorlardı ancak bu rutinden sıkılmışlardı. Ve bir gün gökyüzünde hep birlikte gezmeye karar verdiler.
Tek seferde gökyüzünde 10 güneşin bulunması dünya için çok fazlaydı. 10 güneşin yoğun sıcaklığında ekinler yandı, araziler kavruldu, nehirler ve göller kurudu. Bunun sonucunda hayvanlar ve insanların çoğu açlıktan, susuzluktan ve bitkinlikten teker teker yere yığılarak öldü.
Bu durum karşısında İmparator Yao telaşla Dijun'dan kutsal gücünü kullanarak güneşlere müdahale etmesini istedi.
Dijun çocuklarının yaptıklarını öğrendiğinde çok sinirlendi ve Okçular Tanrısı Houyi'yi (后羿) güneşlere bir ders verip hizaya getirmesi için dünyaya gönderdi. Houyi dünyaya ulaştığında 10 güneşin neden olduğu kötü davranış sonucunda ortaya çıkan vahim durum karşısında dehşete düştü.
Houyi yüksek bir dağın en tepesine tırmandı ve güneşlere doğru; "Beni dinleyin! Dokuzunuzun derhal dut ağacına geri dönmesi lazım. Bu bir emirdir" diye haykırdı. Ancak 10 haylaz kanatlı güneş Houyi'ye; "Sen orada durup kim oluyorsunda bize emir veriyorsun. Biz ne istersek onu yaparız bu seni ilgilendirmez" deyip burun kıvırdılar.
Bu sırada binlerce insan Houyi'nin etrafında toplanmıştı. İnsanlar Houyi'ye güneşleri vurması için baskı yapıyorlardı. Sonunda okçular tanrısı Houyi dev yayını ve uzun oklarını çıkardı. Yayı gererken çıkan ses sona erdiğinde gökyüzündeki kanatlı güneşlerden biri düşmeye başladı. Ok o kadar hızlı hedefini bulmuştu ki vurulan güneş daha ne olduğunu anlayamadan yere düştü ve altın tüyleri tutuşup küle döndü.
Diğer dokuz güneş Houyi'nin emrine baş kaldırmaya devam etti ve gökyüzünde daha vahşice bir oyun oynamaya başladılar. Yeryüzünde geri de kalan canlı herşey hızla ölüyordu artık!
Güneşlerin küstahlığı karşısında öfkelenen kutsal okçu peşi sıra güneşleri vurmaya başladı. Houyi tam son güneşi de vurmak üzeriydi ki İmparator Yao telaşla onu durdurdu. Eğer son güneşi de vurursa günler boyunca ne bir ışık ne de sıcaklığın var olmayacağını, insanlığın ebediyen bir sonsuz karanlığa mahkum kalacağını söyledi.
İnsanlar 10 güneşin sebep olduğu muazzam sıcaklıktan daha fazla ıstırap çekmeyecekleri için mutluydular. Ve Houyi'yi bir kahraman olarak göklere çıkardılar. Tüm bunlar olurken Doğu Cenneti tanrısı Dijun sonuçtan memnun değildi. Çünkü Dujin Houyi'den çocuklarına iyi bir ders vermesini isterken, kutsal okçu Dujin'in oğullarından dokuzunu öldürmüştü. Böylece Dujin, Houyi'yi cennetten sürgün etti ve onu ölümsüzlükten mahrum bıraktı.
Buna rağmen, ölümlüler arasında yaşamaya başlayan Houyi, insanlar arasında bir tanrı gibi saygı görmeye devam etti.