Her toplum geçmişleriyle ilgili efsanelere ilgi gösterir. Efsanelerin getirdiği kültürel davranışları sergiler. Çin tarihinde yer alan efsaneler ve mitler günümüzde Çinliler tarafından hala değer görmeye devam ediyor. Çin efsanelerine baktığımızda kadim bilge Konfüçyüs'ün bahsettiği kendisinden önceki altın çağı görüyoruz adeta. Bu programda sizlere bahsettiğimiz her efsane ile birlikte Çin'deki Büyük Yaşam yolculuğumuzda bir adım daha atıyoruz. Bu uzun yürüyüşümüz Kuafu'nun güneşi yakalama çabasıyla devam ediyor.
Uzun yıllar önce Kuafu adında bir dev vardı. Dünyayı yaratan tanrının neslinden geldiğine inanılan Kuafu Çin'in kuzeyinde yer alan yüksek bir dağın zirvesinde yaşıyordu.
Son derece uzun boylu ve güçlü Kuafu, kulaklarında asılı duran iki sarı yılan ile tehditkar bir görünüme sahipti. Aslında bu görünüşüne rağmen Kuafu gerçekte yufka yürekli ve gayretliydi. Koşarken uçan kuşları geçerdi, kimse onu yakalayamazdı.
Birgün Kuafu, dağın zirvesinde yaşayan insanların sıcaktan kurumuş tarlalarında ağladıklarını gördü. Neden üzgün olduklarını sorduğunda, dağın insanları kavurucu güneşin ciddi kuraklık getirdiğinden, tarladaki ürünü yok ettiğinden bahsederler. Böylece Kuafu insanlara iyi hasat elde etmelerini sağlayacak uygun davranışa zorlamak için güneşi yakalamaya karar verdi.
Ertesi gün güneş Doğu Denizi'nde yükselmeye başlayınca bastonuyla orada hazır bulunan Kuafu güneşin ardından koşmaya başladı. Son süratle koşan Kuafu uzun bacaklarıyla tek bir adımda geniş nehirlerin üzerinden geçiyordu. Bu sırada altı ejderhanın çektiği bir savaş arabasını süren güneş göğü boydan boya hızla geçiyordu.
Binlerce kilometrelik koşturmanın ardından güneş gün batımında gözden kaybolmak üzereyken Kuafu ona çok yaklaşmıştı. Kuafu güneşi gözden kaçıracağı için çok heyecanmıştı. Son bir hamle yaparak güneşi yakalamak için kollarını açtı. Onu kucaklamak için atıldı.
Ancak güneş aşırı sıcaktı. Kuafu yanan kolları ve gün boyu süren mücadelenin getirdiği susuzluk nedeniyle acı çekmeye başladı. Daha fazla dayanamayacağını anlayan Kuafu, Sarı Nehir'e koştu ve su içmeye başladı. Sadece birkaç yudumda dünyanın en uzun nehirlerinden birini kurutmuş oldu. Daha sonra susuzluğunu gidermek için Wei Nehri'ne koştu ve bu nehri de kuruttu.
Ne var ki susuzluğu dinmiyordu. Daha büyük bir göle doğru telaşla koştu. Ama göle ulaşamadan Kuafu'nun dev bedeni sağır edici bir gürültüyle yer yüzene yığıldı. Kuafu aşırı sıcak ve susuzluğun getirdiği tükenmişlikle orada öldü.
Ölümünün ardından bedeni Kuafu adı verilen yüksek bir dağa dönüştü. Rivayete göre bu dağ günümüzde Çin'in Henan ve Shaanxi eyaletleri arasında yer alan Qin dağıdır.
Kuafu ölmeden önce yanında taşıdığı bastonunu fırlatmıştı. Efsaneye göre bastonun düştüğü yerde büyük bir şeftali ormanı oluştu. Bu orman yıllar boyunca sağladığı gölge ve sulu şeftalileriyle oradan gelip geçenlerin susuzluğunu giderdi.
Açıkçası Kuafu kendisini aşırı zorlamış ve bunun sonucunda amacına ulaşamadan canını feda etmişti. Ama iyi niyeti, boyun eğmezliği, çabaları ve fedakarlığı tanrıyı etkilemişti. Tanrı güneşi davranışından dolayı azarladı, insanlar için uygun bir sıcaklık sağlamasını emretti. Bundan sonra dünyada daha elverişli bir iklim görüldü.
Kuafu'nun yardım etmek istediği dağ halkı da ılıman havanın getirdiği sert geçmeyen yaz ve kış mevsimlerinde bereketli hasatlar elde ettiler.
Çin'deki Büyük Yaşam'da Çin kültüründeki yolculuğumuza devam edeceğiz. Yayınlanan diğer programlarımıza turkish.cri.cn ve turkish.china.com adreslerinden ulaşabilirsiniz. Bir sonraki programda görüşmek üzere hoşçakalın, Zaijian