Miaolar geleneklerini sadakatle koruyorlar. Çin hükümeti de azınlıkların kültürlerini muhafaza etmeleri için elinden gelen yardımı yapıyor. Ama bir yandan da, çağın getirdikleri var. Hatta küreselleşmenin, bu ünlü deyimin mucitlerinin yüklemek istediği olumlu anlamıyla ele alsak bile, yine de farklılıkları silip süpüren bir etkisi var. Bu tek tipleştirmeden korunmak için geleneklere sarılırken, çağın gereklerine nasıl uyulacak? Çağ kimseyi dinlemeden kendi dinamikleriyle ilerliyor. Kısacası, bir yana ağırlık verseniz, halkların karakteristik özelliklerini oluşturan gelenekler yok olacak, öte yana ağırlık verseniz, insanlar çağdaş gelişmelerin dışında kalıp canlı birer antropoloji müzesine ya da turistik gezi programı figüranlarına dönüşecekler. İki tarafı da keskin bir kılıç gibi. O nedenle çok hassas bir denge bulunmalı.
Gerçi bu, bütün gelişmekte olan ülkelerde insanların aklını öteden beri kurcalamış, zaman zaman kestirme cevaplar da bulunmuştur. Ama birkaç ritüelin canlı tutulmasının ve bunun yapıldığı bir iki ülkenin örnek diye gösterilmesinin çözüm olamayacağı, o örnekler biraz yakından incelendiğinde hemen ortaya çıkıyor.
Geçen hafta muhabirlerimizin Miaoların yaşadığı Longga köyünü ziyaret ettiğinden bahsetmiştim. Muhabirlerimiz ziyareti sırasında köyde bulunan bir okula giderek, biraz önce bahsettiğim ikilemden kaçınmanın nasıl başarılabileceğine ilişkin fikirler ele alınırken dikkate alınması gereken başarılı örneklere rastladılar.
İlköğretim okulunda sağlıklı, cıvıl cıvıl, gözlerinin içi gülen yüzlerce Miao çocuğu var. Kız ve erkek çocuklar geleneksel elbiselerini giymişler... Okul bahçesinde yine özgün giysileri içinde kızlı erkekli gençler var. Daha ileri yaşta başka insanlar da göze çarpıyor. Okulda çocuklara, olağan eğitim programı vermenin yanı sıra, kendi özgün kültürleri de öğretiliyor. Eyaletteki öteki etnik azınlıklar gibi Miaoların kültürlerinde de en önemli yeri müzik ve dans tuttuğundan, geleneksel eğitiminin en ağırlıklı bölümü de bu sanatlara ayrılmış. Çocuklar öğretmenlerinin eşliğinde, ablalarından ve ağabeylerinden şarkı ve dans öğreniyor. Bu öğrenim belli bir programa bağlı olarak ciddiyetle yapılıyor.
Çağdaş uygarlığı yakalamak isteyen her yerde çocuklara verilen eğitim de aksamıyor. Böylece çocuklar hem hızlı adımlarla ilerleyen gelişmelere ayak uydurabilecek şekilde yarınlara hazırlanırken, geleneklerini de öğrenip gelecek kuşaklara taşıyacak insanlar oluyor. Yani, ne çağın gerisinde kalıyorlar, ne de özlerini kaybediyorlar.
Kuşkusuz bu kısa ziyaret sırasında muhabirlerimizin yaptığı gözlemler ve edindiği bilgilerle, adeta sözünü ettiğim ikilemin aşılması için reçetenin hazır olduğunu ilân edercesine kesin konuşmak mümkün değil. Ama köy ziyaretinde görülen, bunun şimdiye kadar başarılmış olduğu şeklinde. Muhabirlerimiz bu uzak eyalette yaşayan insanların elektriğinden suyuna, yolundan telefonuna, televizyonuna, internetine kadar her türlü hizmeti kullandığını, pirinç tarımı için teraslanmış dağlarda tek başına duran bir çiftçi evinde bile televizyon seyredilebildiğini kendi gözleriyle gördü. Yani gelenekler, o her şeyi dümdüz eden "iletişim devrimi" buralara uğramadığı için, hasbelkader hayatta kalmış değil...
Muhabirlerimizi karşılamak amacıyla genç kızlar ve delikanlılar ile çocuklar, çeşitli danslardan oluşan bir gösteri yaptı. Dans edilirken uyulan ritmi, hep bir ağızdan söylenen şarkılarla birlikte büyük bir davula vurarak tuttuyorlar.
Çocuklar ve konuklar bir araya gelip okul bahçesinde topluca bir hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra, muhabirlerimiz oradan ayrılmak için otobüse gitmek üzere çıkışa yöneldiğinde Miao çocukları etraflarını sarıp ellerinden tuttu. Kimisi Çince "Zai jian", kimisi de "Bye Bye" diyordu. Muhabirlerimiz otobüse binip ayrılırken çocuklar arkasından uzun süre el salladılar.
Akşamüstü muhabirlerimiz Guizhou'nun merkezi Guiyang'daki bir çocuk kulübünü ziyaret etti. Bu kulüpte ağırlık sahne sanatlarına veriliyordu. Ana okulundan başlayıp daha yüksek sınıflara kadar her yaştan çocuğun devam ettiği bu kulüpteki sanat eğitimi, geleneksel sanatla birlikte, "evrensel ve çağdaş" sanatlar üzerinde de yoğunlaşıyor. Miniklerin dansları herkesi coştururken, daha ileri sınıftaki çocukların dansları izleyenleri hayran bırakıyor. 10 yaşlarında bir çocuğun Batı melodileri çaldığı kısa saksafon resitali ise herkese çok genç bir ustayla karşı karşıya olduklarını düşündürdü. Yine tango figürlerinden esinlenmiş kısa bir bale gösterisi de, dans sanatının burada ciddiye alındığını kanıtlıyor.
Dünyanın en hızlı gelişen ülkesi Çin'de spor ve sanat eğitiminin de büyük ilerlemeler kaydettiği biliniyor. Önümüzdeki yıllarda dünyadanın ileri gelen sporcuları, sanatçıları ve bilim insanlarının önemli bir kısmı bu ülkeden çıkacak. Çin'den söz eden hemen hemen herkes bir yandan ekonomik gelişmeye vurgu yaparken, bir yandan da bilim, sanat ve spordaki gelişmelere dikkat çekiyor. Dünyaca ünlü olması beklenen bu bilim insanları, sanatçılar ve sporcular arasında, Han milliyetinden olanlarla birlikte, Miao, Buye, Dong, Yi, Hui, Gelao, Zhuang, Yao, Bai, Tujia milliyetlerinden Çinliler de muhakkak bulunacak.