CBY20160516-mengjiangnv
|
Qin Hanedanı döneminde Çin Seddi'nin yapıldığı zamanlarda; ülkenin her köşesinden bütün genç erkekler toplanıp seddin inşaat işlerinde çalıştırılmak üzere ülkenin kuzeyine götürülüyordu.
Çalışma şartları çok kötü olduğu için, bir çok genç insan hastalanıp ölüyordu.
(孟姜女) Meng Jiangnü isimli genç kadın evlendikten 3 gün sonra Çin Seddi'nde çalışmaya giden kocası Fan Qiliang'dan aylardır haber alamıyordu… Ve kocasını çok özlüyordu.
Sonbahar geçmişti, soğuk kış mevsimi başlıyordu. Meng Jiangnü kocasını sıcak tutacak eldiven ve çoraplar hazırlıyordu. Kalın pamukludan iç çamaşırları dikiyordu. Tüm bu hazırlıkları hem kendisini zamana karşı avutmak, hem de kendi elleriyle ördüğü hediyeleri kocasına götürmek istiyordu.
Ancak kocasından hala bir haber gelmemişti. Meng Jiangnü sonunda kocasını görmek için Çin Seddi'ne doğru yola çıktı.
Gideceği yeri tam olarak bilmiyordu, çünkü Çin Seddi tek bir yerden ibaret değil, büyük bir bölgeyi kapsıyordu. İlkin tarlaları, ovaları geçti. Sonra dağları ırmakları aştı. Bazı yerlerde Çin Seddi için taş kesildiğini, duvar örüldüğünü duyuyordu. Bu yerlere hızla gidiyor, orada çalışanlara kocasını soruyordu. Ancak kocasını bilen, tanıyan yoktu. Çin Seddi'nin inşaatı dört bölgede birden devam ediyordu. Bazen iki inşaat alanı arasında haftalar süren yolculuk gerekiyordu.
Sık ormanlardan, ağaca hasret bozkırlara; insanlarla dolup taşan şehirlerden, terkedilmiş ıssız köylere; bir damla suya hasret kurak ovalardan, geçit vermeyen hırçın nehirlere kadar bir çok yerden geçerek aylar süren yolculuktan sonra Meng Jiangnü usanmış ve yorulmuştu.
Meng Jiangnü birkaç gün derme çatma bir handa konakladı. Hanın sahibi olan yaşlı kadın onun kocasına olan bağlılığına hayran kalmıştı. Yaşlı kadın Meng Jiangnü'nün cesur ve sevgi dolu yüreğine saygı duyuyordu ve onu kendi kızı gibi sevmişti. Bazı geceler birbirlerine kendi hayat hikayelerini saatlerce anlatıyorlardı.
Meng Jiangnü'nün handan ayrılacağı gün; hancı kadın, çeşitli kuru yemişler ve şifalı otları çantasına koydu. Gideceği gün yaşlı kadın Meng Jiangnü'ye olan sevgisini göstermek için onunla birlikte yürüyerek, onu yolcu etti.
Kocasını arayan bu genç kadın, yolculuğu sırasında bazen dağları, bazen uzun çorak ovaları aşıyordu. Pek çok kez de kavurucu çorak alanlardan geçiyordu. Kışın, bazen açıkta uyuduğu zaman soğuktan donacak gibi oluyordu. Bazen üstüne kardan bembeyaz bir örtü yığılıyordu. Genç kadın on aylık bir yolculuktan sonra kocasının çalıştığı alana geldi.
Onun ismini her önüne gelen sordu. En nihayet kocasını tanıyan üç kişiyi buldu. Ve onlar İki hafta önce kocasının öldüğünü söylediler. Etrafta, sağda solda can çekişen ve ölü bedenleri yerde yatan insanlar vardı.
Meng Jiangnü kocasının öldüğünü duyunca derin bir ah çekti. Sonra arkasından kanlı gözyaşları döktü. Uzun uzun ağıtlar yaktı, korkunç çığlıklar attı. Meng Jiangnü'nün kederi o denli büyüktü ki; o anda gökyüzü karardı. Sağa sola yıldırımlar düşmeye başladı. Çin Seddi'nde çalışanlar bu durum karşısında korkuya kapılmışlardı. Hayatları boyunca böyle bir olaya tanık olmamışlardı.
Gök gürültüsü kulakları sağır ederken yıldırımlar düştükleri yerlerde Çin Seddi'den parçalar koparıyordu ve sarsıntılarla Çin Seddi'nin büyük bir kısmı yıkıldı. Seller, sedden arta kalan taş ve duvar parçalarını sürükleyip götürdü.
Bu müthiş olay bütün ülkede duyulmuştu. Qin İmparatoru Qin Shihuang ölen Çinlinin karısını cezalandırmak istedi. Olayla yakından ilgilendi. Yaktığı ağıtla, attığı çığlıklarla koskoca bir duvarı yerle bir eden, bu inanılmaz kadını bulmak için o bölgeye geldi.
O vahşi yaratığı mahvedecek, onu en ağır şekilde cezalandıracaktı.
Karşısında korku veren çirkin bir kadın bulmayı bekleyen imparator umduğunun aksine çok güzel bir kadın buldu. Bu defa onu sarayındaki gözdeleri arasına katmak istedi.
İkisi bu konuyu görüşmek için bir araya geldiler. Meng Jiangnü bu acımasız imparatora teslim olmak istemiyordu. Fakat kocasının hatırasını yüceltmek ve tarihe mal etmek istiyordu. Bunu düşünerek imparatora bir anlaşma önerdi. İmparator bu anlaşmayı kabul ettiği takdirde imparatorun haremine katılmayı kabul edecekti.
Öncelikle imparator ölen genç adamın cesedini altından bir tabuta koyduracaktı. Genç adam anıtsal bir mezara törenle gömülecekti. Genç Çinlinin tabutu taşırken imparator bizzat törene katılacaktı.
İmparator Meng Jiangnü'nün isteklerini kabul etmek istemiyordu. Fakat kadını çok güzel bulmuş, ondan çok etkilenmişti. Onun haremine katılacağını umduğu için, bir günlüğüne bazı sıkıntılara katlanmayı göze alabileceğini düşündü.
Çinli kadının bütün isteklerini Çin İmparatoru kabul etti ve her şey en iyi şekilde uygulandı. Meng Jiangnü'nün kocası Fan Qiliang'ın cenaze töreni, başkentte büyük bir nehrin kıyısında düzenleniyordu. Tabut gömüldükten ve tören bittikten sonra kadın yine derin bir çığlık attı ve hemen kendini nehrin sularına bıraktı.
Genç kadın o anda nehir tanrısı tarafından mavi bir balığa dönüştürüldü ve hızla oradan uzaklaştı.
Meng Jiangnü'nün Çin Seddi'ni yıkan gözyaşları aslında kocasını ve çocuklarını savaşlarda kaybeden kadınların hislerini ve sevginin gücünü aktaran anıtsal bir öykü. Çin edebiyatında da önemli bir yere sahip olan bu öykü her kültürde, toplumda ve zamanda karşılık buluyor.
Çin'deki büyük yaşamda tekrar görüşmek dileğiyle. Hoşça ve sevdiklerinizle kalın.