Misafirperverlikleriyle tanınan Kırgızlar, tanıdık olsun olmasın kapılarına gelen misafirleri çadırın kapısının dışında karşılarlar. Misafirler çadır içerisindeki yarım yuvarlak oturma miderine oturduktan sonra evsahibi önce güzel kokulu ve sıcak kımız ile bembeyaz yoğurt, sonra da yoğurt peynir, kuru badem, hurma ve hamur yemeklerinden Nanyla dolu tabakları misafirin önüne koyar. Evin erkeği konuklarla birlikte kımız ve yoğurt içip, kuruyemiş ve Nan yiyecek sohbet ederken evin kadını da konuklar için kuzu etinden yapılmış yemekler hazırlar. Eğer sofraya haşlanmış tüm kuzu koyulursa, sofra başında oturan bir yaşlı, önce küçük bıçakla kuzunun başından bir parça et kesip hanımlara teşekkürlerini belirtmek için iki elle evin erkeğine verir, sonra kendisi için de bir parça et kestikten sonra bıçağı sağ yanında oturana verir. Bıçağı alan kişi ise kendi için kuzunun başından bir parça et kestikten sonra bıçağı sağdakine iletir. Böylece yemekte hazır bulunanlar kuzuyu başından ayaklarına kadar yerler. Özel değerli konuklar ise at ve deve yavrusu etleriyle ağırlanır. Çobanları çok değer verdikleri at ve deve yavrularıyla konuklarını ağırlamaları çobanların konuklara olan saygı ve samimiyetini gösterir.
Yemek sırasında erkek konuklar, doğrudan bayan evsahibinin elinden yemek almazlar. Evsahibi konukların tabaklardaki yemeklerin hepsini yemelerinden memnun olurlar.
Sevgili izleyiciler, Kırgız milliyetinin düğünleri esas olarak kız evinde yapılır. Damat ile yakınları ve dostları çeşitli başlıklarla kız evine gelirler ve çadır içinde kapının karşısına sırayla oturlar. Kız evinden bir genç, sağ eliyle bir bakır çaydanlık, sol eliyle de su tası tutar, sağ omuzuna da nakışlı bir havlu koyar, misafirleri el yıkamaya buyur eder. Misafirler ellerini yıkandıktan sonra nakışlı havluyla ellerini kurularlar. Ellerdeki suyun etrafa saçılması saygısızlık ve terbiyesizlik olarak görülür. 4 metre uzunluğundaki sofra yağla kızartılmış yemeklerle donatılır. Konuklara sıcak ve koyu çay ikram edilir. Oturanlar çay içtikten ve yemek yedikten sonra çadırdan ayrılır. Yalnız iki taraftan düğüne başkanlık edenler düğünün usulünü ele almak için kalırlar. Fikir birliğine varıldıktan sonra damat tarafından bir yaşlı sopayla çadırın üstündeki pencereyi açar ve bir genç de bu pencereden düğün için kullanılan yağla kızartılmış hamurlu yiyecekler ile şeker ve kuruyemiş atar. Çadır dışında bekleyenler mutluluk ve sevinci sembolü olan yemekleri yağmalarlar. Böylece düğün başlamış olur.
Düğün yemeği törenle yenir. Kuzu eti, düğün yemeğinin başlıca yemeğidir. Törene katılanlar tüm koyun kızartma veya haşlanmış koyun eti yer. Baozi adlı bir içki içer ve mutluluk dileyen türküler söylerler.
Bir Kırgız çocuğa doğumdan 3 gün sonra ad vermek için tören yemeği verilir. Tören yemeğinde pişmiş ve çekirdeği çıkarılmış hurma, kavurulmuş ezilmiş buğday, tereyağı, katı süt ve pişmiş et kıymalarıyla birlikte karıştırılan özel bir yemek yerler. Yemek, bebeğin ömür boyunca yiyecek ve giyeceğinin bol ve yaşamının mutlu olması dileğinin sembolüdür.
Erkek Kırgız çocuklar 6-7 yaşına geldiklerinde sünnet olurlar. Törenle yenen sünnet yemeğinde esas olarak pilâv ve koyun etli yemekleri bulunur.