ilk Çin filmini çeken Ren Qingtai'nin çalışmalarının yanı sıra, o zamanlarda Çin'in iç kesiminde film çekimi yapan diğer Çinlilerle ilgili hiçbir kayıtlı bilgi yoktu. Bu durumun değişmesini hızlandıran ve film gösterimi yapılan yerlerin sayısını çoğaltan faktör, talebin artması olmuştu.
Tarihi verilere göre, Çinliler 11 Ağustos 1896'da Shanghai kentindeki "Xu Yuan" adlı bir bahçede bulunan "You Yi Cun" adlı bir çayhanede ilk defa film izlediler.
O dönemde, Batı dünyasından gelen bu filmler, yerel operalar ve akrobasi programları arasında gösteriliyordu. İzleyiciler, film izlerken çay da içiyorlardı. İşportacılar, izleyicilerin arasında dolaşarak yiyecek satıyordı.
Batı dünyasından gelen bu filmlerin, bazıları Pekin Operası üstadı Tan Xinpei'nin zarif gösterilerinden daha şaşırtıcı olabiliyordu. Çinliler bu filmlerde yabancı ülkelerin krallarının faytonla seyahate çıkmalarını, Hintlilerin sopayla dans etmelerini, hatta sarışın genç kızların suda oynaştıklarını görünce, kendilerini tutamayarak "Bravo" diye bağırıyorlardı.
Oysa sinema ve opera arasında büyük fark vardı. Sinemadaki ışık ve gölgeler, yalnızca karanlıkta görünür. Çayhanede film izleyenler için özel odalar açılarak, özel biletler satılıyordu. Bundan sonra, sinema alanında ticari anlayış, günden güne gelişti. Böylelikle "Sinema Evi" adı ortaya çıktı. Sinema'nın çayhane ve oyun bahçesinden çıkıp bağımsız bir konum kazanması, bu yüz yıl boyunca piyasa bakımından Çin sinemasının attığı önemli bir adım sayılır.
İspanyol tüccar Ramsey, filmlerin satışı konusunda başarılı bir isim. 1908 yılında, Shanghai'da yaşayan Ramsey hatırı sayılır bir film gösterim deneyimi edinmişti. Shanghai'lıların zevklerini iyi bilen biri olarak, "Hong Kou Gezici Sinema Evi"ni kurup başarıyla işletmeye başladı.. Sacdan yapılan bu evin işlevi çok netti: Yalnızca film göstermek. Böylece bu sac ev bir "Profesyonel Sinema Evi" haline gelmişti. Moda meraklısı Shanghai'lılar, çabucak bu sac evi doldurmaya başladı.
Ticaretteki bu başarılı öyküyü örnek alanların günden güne artmasıyla birlikte sinema evleri de lüks hale gelmeye başladı. Filmlerin bilet fiyatı da tırmanıyordu. 1920'li yıllarda Shanghai'nin en lüks sinema evi "Da Guang Ming"de bir filmin bilet fiyatı, sıradan bir şehirlinin aylık yemek parasına denk geliyordu. Bu dönemde sinema evinde film izleyenler, daha önce çayhanelerde izleyicilere göre çok farklıydı. İzleyici profili de değişmekteydi.
O dönem Shanghai'da yayınlanan bir gazetede yer alan haberlere göre, sinema evine sık sık gidenler beşe ayrılıyordu: aşık olan gençler, sahne oyunundan bıkan ve boş zamanları olan kadınlar, can sıkıntısı çeken zengin tüccarlar, gerçek hayattan kaçan gençler ve sinema yorumcuları.
O yıllardaki filmlerin bilgili Çinli gençler için çekiciliği, ünlü Çinli yönetmen Tang Xiaodan'ın hatıralarında görülebiliyor: "Tiyatronun yanı sıra sinema evine, örneğin İspanyol tüccar Ramsey'in, Çinlilerin sinema merakına seslendiği Hong Kou Sinema Evi'ne rağbet vardı. Buradaki sistemin çok basit olmasından dolayı bilet fiyatı da diğer sinema evlerinden düşüktü. Biz, sık sık yemeklerimizi de yanımızda götürüp filmi ilk sahneden son sahneye kadar izliyorduk. 10 saatten fazla bir zaman içinde bir filmi defalarca izlemek, bize çok yararlı oluyordu."
İspanyol tüccar, düşük fiyatlı film stratejisiyle hem para kazanmış, hem de Çin sinemasındaki ilk grup sadık izleyiciyi yetiştirmişti.