Başlangıçtaki Çince alt yazılı sessiz filmlerden "kadın çevirmenin" filmin hikayesini anlatmasına ve daha sonra Çince dublaj yapılan filmlerin gerçek anlamda ortaya çıkmasına kadar Çinli izleyiciler, yabancı film yıldızlarının "Çince konuşma"larına alışkın.
Günümüzde pek çok izleyici, Hollywood'dan gelen alt yazılı orijinal sesli filmleri izlemeyi tercih ediyor. Dublaj filmlerin Çin'deki inişli çıkışlı gelişme süreci, aynı zamanda yabancı filmlerin Çin sinemasında yarattığı büyük etkilere de tanıklık etmemizi sağlıyor.
Batı ve Doğu kültürleri, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hararetli şekilde rekabete girdi. Bu süreçte Çin de yabancı sanat eserlerinden belli ölçüde etkilendi.
Bu durum, ilk olarak edebiyat alanında yaşandı. Çok sayıda yabancı ünlü edebiyat şaheseri ve yabancı yapıt Çinceye çevrilip yayımlandı. O günlerde insanlar hem eski Yunan trajedilerini, İtalyan şair Dante'nin "İlahi Komedya"sını, İngiliz şair William Shakespeare'in operalarını ve birçok yabancı romanın Çince çevirisini okuma fırsatına kavuştu.
O zamanlar dünyaca ünlü başyapıtlardan uyarlanan filmler de çok popüler hale geldi. Bu filmlerde edebiyat ve tiyatro unsurları bir aradaydı.
Bu süreçte, daha önce yurtdışında öğrenim gören ve sonra Çin'e dönen senarist ve yönetmenlerin katkıları da önemli rol oynadı.
Japon Saldırganlara Karşı Direniş Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte çok sayıda Hollywood filmi de Çin'e girdi ve Çin sinemasının yeniden canlanmasına yol açtı.
Hollywood filmleri, usta oyuncuları ve Çince alt yazıyla yabancı dil bilmeyen Çinli sinemaseverlerin yoğun biçimde dikkatini çekti. Hollywood'da yüksek gişe geliri elde eden filmler Çince alt yazılarla gösterildi.
"Waterloo Köprüsü" (Waterloo Bridge) ve "Rüzgar Gibi Geçti" (Go with the Wind) gibi filmler, ABD'de gösterildikten hemen sonra Shanghai'da da izlenebilirdi. Çünkü o dönemde yabancı işgalcilere kiralanmış Shanghai semtleri, son derece dışa açılmış durumdaydı ve hiçbir sınırlama yoktu.
Shanghai'ın yabancı işgalcilerden kurtulmasından sonra, Çin sineması yine durgunluk yaşamaya başladı. İngilizce filmlerin gösterilmesi yasaklandı.
1957'de film tercüme stüdyoları (şu anki Shanghai Film Stüdyosu) ve Kuzeydoğu Film Stüdyosu (şu anki Changchun Film Stüdyosu) oluşturulmaya başlandı. Bu şirketler, esas olarak SSCB, Japonya ve Doğu Avrupa filmlerini, bazen de Fransa ve ABD filmlerini getirmeye başladı.
1950'li yılların başında Çinceye çevrilen yabancı filmlerin hepsi, Çince seslendirilmeli film haline dönüştürüldü. O zamanlardaki teknolojik koşulların kısıtlı olmasından dolayı, çeviriden seslendirmeye ve kurguya kadar pek çok alanda ihtiyaç duyulan malzeme de ülke içinde geliştirildi.
Çeviri ekiplerindeki çalışanlar büyük zorluk ve yorgunluk çekiyordu. Örneğin yaz sıcağında ses kalitesinin korunması için vantilatör yerine hava buzla serinletiliyordu. İşte böylelikle Çin adım adım kendine özgü çeviri ve dublaj yolunu izledi.