21 Kasım-10 Aralık tarihleri arasında açık kalacak "Ata Yurdu" başlıklı sergide Ün'ün, Xinjiang'da çektiği 47 fotoğraf yer aldı.
Ün, 2011 yılında Çin Uluslararası Radyosu ile Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi Basın Ofisi tarafından düzenlenen "Objektifimizden Xinjiang" adlı etkinliğe katılmıştı.
İnsan odaklı ve tamamı siyah beyaz fotoğraflardan oluşan sergi sürerken Tahir Ün ile fotoğrafları ve Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nin onda bıraktığı izler üzerine konuştuk.
Çalışmalarınız ağırlık olarak insan odaklı. Bunun özel bir nedeni var mı?
Tabii özel bir nedeni var. Ben çok disiplinli çalışan bir insanım. Ancak fotoğrafta belgesel çalışıyorum ve doğrudan insanı kendime konu ediniyorum. Özellikle de böyle bir bölgeye gittiğimde de insan zenginliğini yani etnik olarak zenginliğini gördüğümde açıkçası çok etkilendim ve orada da insan odaklı çalıştım.
Neden siyah beyaz?
Siyah beyaz olmasının bir nedeni var tabii ki. Bugüne kadar o bölgede çekilen fotoğrafların hepsi folklorik renge yönelik ve etnik renk zenginliğine ve yaşam çeşitliliğine yönelik fotoğraflardı. Ben istedim ki grinin değişik tonlarında insan portreleriyle yüz ifadelerine dönük bir tasvir yaratayım. O yüzden siyah beyaz çalıştım. Yoksa bir sonraki projemde renkli portreler de var tabii ki. Onlar da umuyorum önümüzdeki yıl sergilenecekler.
Bugünkü sergide öne çıkardığınız tema nedir?
Bugünkü sergide öne çıkardığım tema insanın ruh hali, bölgede yaşayan o etnik zenginliğin içinde bulunduğu sevinçler, üzüntüler ya da karşılarında kendi ırkından ya da soyundan gördükleri birinin kamerası karşısındaki tutumları, duruşları.
Yani o nedenle mi bu tema özellikle bu?
Evet, evet. Özellikle bu.
Xinjiang sizde nasıl bir iz bıraktı?
Tabii Xinjiang, beni çok etkiledi. Bir kere etnik zenginlik nedeniyle çok etkiledi. Onun ötesinde bölgedeki merkezi hükümetin pozitif ayrımcılığı nedeniyle çok etkiledi. Ben açıkçası araştırma yaparak çalışan bir insanım. Bölgeye gitmeden önce çok ciddi araştırmalar yaptım. Bölgeyle ilgili olumlu ya da olumsuz birçok yorum, rapor vs. okudum. Bunları altyapıma ekleyerek o bölgeye gittim ve gördüğüm manzara çok farklıydı ve açıkçası oradaki anadil eğitiminden, laiklik sisteminden -ki Türkiye'yi biz laik bilirdik ama çok emin değilim artık- pozitif diğer ayrımcılıklardan, eğitimde tanınan avantajlardan açıkçası çok etkilendim.
Bir söyleşinizde "Yining-Kazancı bölgesi çarşı içi yaşam ve hemen yanındaki Uygurların tarihi mahallesi benim için değerli bir öykü" demiştiniz. Bu nasıl bir öykü, değeri nedir?
Bugün Anadolu'ya gittiğinizde de birçok çarşıyla karşılaşırsınız. İsmi, kazancıdır. Mesela Maraş'ta Kazancı Çarşısı vardır. Birçok yerde de bu tip çarşılarla karşılaşıyorsunuz ve açıkçası orada gördüğüm yaşam biçimi, çarşının ismi de dahil buna Türkiye ile aradaki köprüyü çok net olarak ortaya koyuyordu. Kaldı ki Uygur Mahallesi de ona çok yakın, iç içe geçmiş, oranın korunmuşluğu, sit alanı olarak çok net ve iyi bir kondisyonda görünmesi ve oradaki sokak yaşamı, mahalle yaşamı açıkçası beni çok çarptı, etkiledi ve o bölgeden de iyi fotoğraflar çıktı.