En son ne zaman gözlerinizi kapatıp, üzerine bastığınız yaprakların hışırtısını dinlediniz? Ya da kulağınızı bir ağacın dalına yaklaştırıp, onun su içişini hiç dinlediniz mi? Ağaçların, suların, kuşların ve kalbinizin sesi… İşte tüm bu doğal sesler, Çin'in Fuzhou kentinde "Doğadan Zevk Alalım" adlı bir stüdyoda açılan "Ses Yolcululuğu" kursunda dinlenebiliyor.

    Kurstaki öğretmenler, gözlerini kapatan çocuklara doğadaki sesleri stetoskoplarla nasıl dinleyeceklerini öğretiyor. Stüdyoda, doğanın kulaklar dışında, gözler ve ellerle tanınması da öğretiliyor. Sevgili dinleyiciler, bugünkü programımızda sizlerle beraber bu kursa gideceğiz ve biz de doğayı yakından tanıyacağız…

    Günümüzde, kentlerde yetişen çocukların doğayı tanıma fırsatı çok az. Çoğu çocuk, doğal alanlarda vakit geçirmek yerine, evde oturup bilgisayarıyla oynamayı veya televizyon seyretmeyi tercih ediyor.

    Fuzhou kentinde kurulan bir grup, doğayı kente getirerek, daha fazla çocuk ve yetişkinin onu yakından tanıması için çalışıyor. Grup, bu maksatla 2008 yılında "Doğadan Zevk Alalım" adlı bir stüdyo kurdu. Stüdyoda açılan kurslar, çocukların doğayı eğlenerek öğrenmelerini amaçlıyor.

    Kursta çalışan öğretmenlerden biri olan Lin Yaoguo, Taiwan Doğa Derneği'nin eski konsey başkanıydı. Lin, kursu şu sözlerle tanıtıyor:

    "Günümüzde bilgilere, internet yoluyla veya kitaplarla kolayca ulaşılabiliyor. Ancak bu bilgileri, çocukların kendi gözleriyle ve kulaklarıyla öğrenmelerini, tecrübe etmelerini istiyoruz. Mesela, çocuklar kursta kelebeklere dokunabiliyorlar; onları kendi gözleriyle tanıyor, onların kanat çırpışlarını kendi kulaklarıyla işitiyorlar. Böylece, hayvanların canlarına değer vermeyi, yaşama haklarına saygı göstermeyi öğreniyorlar. Çocuklar, hayvanlara değer verirlerse, kendi hayatlarına da değer verir, saygı gösterirler. Bunu 'can eğitimi' olarak adlandırdık."

    Stüdyonun düzenlediği yaz kamplarından birine katılan Lin Tiantian'ın annesi Lin Jie, kızının kamp günlerini şöyle hatırlıyor:

    "Kamptan eve döndüğünde çok keyifli görünüyordu. Eve döner dönmez, kampta katıldığı etkinlikleri bana anlattı. Kampta oynadığı oyunlar, çizdiği resimler ve dinlediği yaprak seslerinden bahsederken birden ağlamaya başladı. Ona 'Ne oldu?' diye sorduğumda, 'Bundan sonra, kampta oynadığım kadar eğlenceli oyunlar oynayamayacağım. Çünkü, onlar başka yerde yok. Yapraklarımı da artık bulamayacağım' diye yanıtladı. Kamptaki öğretmenlerin çocuklara çok güzel dersler verdiklerine inanıyorum."

    Yaz kampına katılan bir diğer çocuk, Lin Zhelun da kampa ilk katıldığında, çıplak ayakla otlara basmaktan korkuyordu. Küçük Lin, bir arkadaşı sivrisinek öldürdüğünde, sivrisineğin kanı kendi yatağına bulaşmışsa uyuyamıyor, bunun için annesine sürekli telefon ediyordu.

    Ancak, kamp günleri sona erdiğinde, Lin Zhelun artık bambaşka bir çocuk olmuştu. Lin Zhelun, yaşadığı bu değişimi şu sözlerle anlatıyor:

    "Şimdi çıplak ayakla gezebiliyorum. Eskiden, aşırı titiz olduğum için kuşları seyrederken hep ayakta duruyordum, fakat şimdi kuşların seslerini yere oturarak dinliyorum. Doğayı daha çok sevmeye başladım. Dağlarda koşmayı ve kuşları seyretmeyi seviyorum. Ama eskiden, sadece klimalı bir odada bilgisayarımla oynamayı seviyordum."

    Kursta görevli öğretmenlerden Lin Yaoguo, çevre koruma bilincinin çocuklara aşılanması gerektiğini belirtiyor. Bunun için, doğa ile insan arasında bağlantı kurulup, çocukların doğa sevgisiyle yetiştirilmesi gerektiğine dikkat çeken Lin, sözlerine şöyle devam ediyor:

    "Çocuklar, geleceğimizin tohumlarıdır. Şu anki çalışmalarımız, bu tohumları yetiştirmek için. Çocuklar, bir ağacı ve bir böceği yakından tanırlarsa, daha sonra bunları sevmeye de başlarlar. Gelecekte ise bu ağacı ve böceği korumak isterler. Her çocuğu, ileride bir ormanın parçasını oluşturacak bir ağaç olarak görüyorum. Ve bu orman, dünyamızı daha da güzelleştirecek. Bu, bizim rüyamız ve bu rüya uğrunda çalışıyoruz."