Tibet Özerk Bölgesi, Çin'in batısındaki Qinghai-Tibet Yaylası'nın güneybatısında yer alıyor. Tibet, 1 milyon 220 bin kilometrekareyi geçen topraklarıyla, Çin'in toplam yüzölçümünün yaklaşık yüzde 12,8'ini oluşturuyor.
Rakımı 4 binin üzerinde olan Qinghai-Tibet Yaylası, Tibet Özerk Bölgesi'nin büyük kısmını oluşturuyor. Bölge "Dünyanın damı" olarak adlandırılıyor.
Tibet Özerk Bölgesi'nin 2 milyon 600 binlik nüfusunun yüzde 96'sını Tibetliler oluşturuyor. Tibet, kilometre başına ortalama 2 kişilik nüfus yoğunluğuyla Çin'de en az nüfusa ve en düşük nüfus yoğunluğuna sahip eyalet düzeyindeki bölge özelliği taşıyor.
Mayıs'ta iliklere işleyen soğuk…
Mayıs ayına gelinmesine rağmen, Tibet Yaylası'nda bahar havası hissedilmiyor. İliklere kadar işleyen soğuk rüzgârda, arabayla bir saat süren yolculuktan sonra, Kharsicer'in yayladaki evine ulaştık.
Kharsicer'in evi Qinghai Gölü'nün kuzey kıyısındaki Xinfutan çayırında yer alıyor. Burası, deniz seviyesinden üç bin metre yüksekte olduğu için çok soğuk. Baharlaşmanın başlamasına rağmen, gölün üstüne hâlâ kalın bir buz tabakası var. Çayırdaki otlar ise, henüz yeşillenmemiş…
Araba, Kharsicer'in evinin kapısına geldiğinde, misafirperver ev sahibi, Tibetlilerin misafirlerine hediye ettiği "Hada" adlı uzun beyaz kumaşı elinde tuturak, kapıda bizi bekliyordu.
"Taze sebze yemeye başladık"
Kharsicer'in evi, toplam dokuz odadan oluşuyor. Tüm odaların dış tarafları (duvarları) camla kapatılmış. Dışarda esen şiddetli rüzgâr ve soğuk havadan sonra, ev sıcacık geldi bize.
Geniş ve aydınlık salonda, lüks elektrikli eşyaların yanı sıra modern mobilyalar da göze çarpıyor. Yemek masası ise çeşitli yiyecek ve içeceklerle dolu. Bunları görünce, kendimizi sanki kentteki bir eve konuk olmuş gibi hissettik. Kharsicer, bizi oturmaya davet ettikten sonra, evinde son yıllarda yaptıkları değişiklikleri anlattı:
"Buraya yerleşeli birkaç sene oldu. Nesillerdir çadır içinde göçebe bir yaşam sürdürmüştük. Başlangıçta buradaki yaşama alışmamız kolay olmadı. Fakat şimdi yerleşik yaşamın tadına vardık. Yerleşik yaşama geçtikten sonra yemek tarzımızda büyük değişiklik oldu. Yaşam kalitemiz çok hızlı yükseldi. Geçmişte üç öğün dana veya koyun eti ile hamur işi yiyorduk. Şimdi taze sebze yemeye başladık."
"Elektrik ve içme suyu sıkıntımız da çözüldü"
Mutfakta bize yemek pişirmekle meşgul olan Kharsicer'in gelini 30 yaşındaki Lhamotso, mikrofonumuza şöyle konuştu:
"Son yıllarda yaylada yaşayan çobanların yaşamında büyük değişiklik oldu. Daha önce evimiz, çok uzaklardaki dağlar arasındaydı ve çobanlarımız çok dağınık oturuyordu. Yerel hükümetin yardımları ve kendi çabalarıyla, çobanların hepsi yerleşik yaşama geçti. Geçen yıl devletin ayırdığı bütçeyle, elektrik ve içme suyu sıkıntımız da çözüldü."
Lhamotso'nun söylediği gibi, onlarca yıldır, yayladaki iklim koşullarının kötü olmasından, çobanların dağınık bir yaşam sürdürmesinden dolayı, çok sayıda köylü, elektrik ve içme suyu sıkıntısı çekiyordu. Hatta bazı yerlerde açlık ve ısınma sorunu yaşanıyordu. Günümüzde çobanlar yerleşik yaşama geçti, yaşam tarzlarında büyük değişiklik oldu. Yerel hükümetin yardımı ve kendi çabalarıyla, çobanların yaşam kalitesi büyük ölçüde yükseldi.
Müzik ve spor
Günümüzde Kharsicer ailesi, maddi koşulların iyileşmesiyle birlikte sosyal ve kültürel yaşamlarını da zenginleştirme arayışına girmiş.
Kharsicer'in oğlu ve damadı, kasabanın binicilik ekibinin üyeleri. İki genç, çayırda düzenlenen etkinliklerin hepsine katılıyor. Kharsicer'in kızı ve gelini de, müzik aleti çalmayı ve şarkı söylemeyi öğrenmiş. Boş zamanlarında bir araya gelen tüm aile üyelerinden bazıları şarkı söylüyor, bazılarıysa müzik yapıyor...