Beijing'e gelmiş olan her yabancı arkadaş, yaz günlerinde Beijing'deki sıcak havada kendini yanıp kavuruluyor gibi hisseder. Bu, hiç de abartlı değil.
Xiazhi sezonu henüz başlamadan önce hava iyice ısınır, genç kızlar mini etek giyerken genç erkekler de kısa pantolonu tercih eder. Xiazhi sezonu ise en sıcak günlerin başlangıcını simgeler. Çinliler gerçek yaz mevsiminin ancak Xiazhi sezonuyla başladığını savunuyor.
Xiazhi, Çin Ay Takvimi'ne göre, yılın 24 sezonundan biridir ve her yılın 21 veya 22 Haziran gününe rastlar. Bu yılki Xiazhi sezonu, 22 Haziran günü kutlandı.
Astronomlar, Xiazhi'yi kuzey yarımkürede yaz mevsiminin başlangıcı olarak belirlerken, meteoroloji uzmanları ise ortalama hava sıcaklığının üst üste 5 gün 22 dereceyi aşmasını yaz mevsiminin başlangıcı olarak görür. Xiazhi gününden sonraki dönemde hava sıcaklığı yükselmeye devam eder, ancak yılın en sıcak günlerine 20-30 gün sonra rastlamak mümkündür. Buna göre, kuzey yarımküredeki en sıcak günleri yaşamaya yeni başladık.
Kavurucu sıcak hava dalgasına dayanmaya çalıştığımız bugünlerde bazen merak ediyorum: Bugün vantilatör, klima ve buzdolabı var, ama yine de "dayanamıyorum" diyoruz. Acaba bu araçların olmadığı eski zamanlarda insanlar kavurucu sıcak havaya nasıl dayanmışlar?
Eskiden Çinliler de sıcak havadan pek şikayetçiymiş. Qing Hanedanı imparatorlarından Qianlong, "sıcak" başlıklı şiirinde Beijing'in sıcak yaz günlerini şöyle tasvir etmişti: "…sıcaktan yanıp kavuruluyorum yatakta, yüreğim ise halkımın yanında." Bakın, imparator Qianlong hem sıcak havadan şikâyetini yazdı, hem de halkına olan sempatisini anlattı. Bir taşla iki kuş vurmuş, değil mi?
Şimdi de konuya dönelim. Buldolapsız, vantilatörsüz ve klimasız eski çağlarda imparatorlar ve sıradan insanlar kendilerini kavurucu sıcak havadan koruma yöntemleri var mıydı?
Bunun cevabı, tarihi kayıtlar ve arkeolojik keşiflere göre, evet. Örneğin Yazlık Saray'da her yaz mevsiminde hizmetkârlar mutlaka çeşit çeşit yöntem kullanırmış. Bu yöntemler bugünkü teknolojik ürünler gibi o kadar da kuvvetli bir etki yapmazmış, ancak yine de doğadaki araçlar akılcı şekilde değerlendirilirmiş. Şimdi bakalım ne gibi yöntemler vardı...
*
Çinlilerin ataları çok önceleri mimari tarzdan başlayarak sıcak havanın etkisini azaltırmış. Çin'de Ming Hanedanı'ndan (1368-1644) sonraki dönemlerde mimari yapıların saçak açıları gibi unsurlarıyla ilgili sıkı kurallar söz konusuydu. Bu kuralların bir sırrı var.
Çinlilerin ataları, kış mevsiminde gündüz ve gecenin eşit uzunlukta olduğu ve en soğuk günlerin başladığı Dongzhi sezonunda güneş ışığının yükseklik açısının 27 derece olduğunu keşfetmişler. Bu açının yaz mevsiminde gündüz ve gecenin eşit uzunlukta olduğu, ancak en sıcak günlerin başladığı Xiazhi sezonunda 76 dereceye yükseldiğini de o zamanlar saptamışlar. Çinlilerin ataları binanın saçak açısını işte bu keşfi değerlendirerek tasarlarmış. Böylece Yasak Şehir'de güneye bakan ve bu keşfe uygun açısı olan her salonun saçağı Xiazhi sezonu döneminde güneş ışınlarının girmesini önler. Dongzhi sezonu civarında ise salonda bol güneş ışını olur. Yani burdaki salonlar kışın ılımlı, yazın serin his verirmiş.
*
Sarayda suni serinletme yöntemleri de az değilmiş. Örneğin saçak önlerine perde asılması gibi. Perde bir yandan güneş ışınlarını önleyebilir, diğer yandan perdenin arasından taze hava da sızabilir. Perdenin ne zaman asılacağı ve ne zaman kaldırılıp saklanacağını belirlemek için de belli kurallar varmış.
Eski çağlarda perdelerin de değişik kategorileri varmış. En kaliteli perde Çin'in ender bölgelerinde yetişen ve nadir görülen bambudan olur, üzerinde çeşitli desenler vardır. Düşük kategorideki perde ise kamış hasırından olur. Daha büyük bir proje ise gölgelik kurmak! Bu yöntem gereği, saraydaki salon veya avlulara serin hava sağlanması için üzerlerine birer gölgelik kurulurmuş. Zanaatkarlar basit kütükleri dayanak olarak kullanıp üzerine kamış hasır serper, sonra da iple sabitleştirirmiş. Kamış hasır gündüz saatlerinde açılıp insanları güneş ışınlarından korur, sabah ve gece saatlerinde ise sıkışıp taze havanın geçmesine imkân sağlarmış. Gölgelik genellikle, Çin Ay Takvimi'ne göre yılın 4. ayında, yani miladi takvime göre aşağı yukarı 5. ayda kurulurmuş.
*
"Kıpkırmızı güneş ateş gibi, diri diri yanıyor." Çinlilerin ataları buna benzer çok sayıda atasözü yarattı. Elektriksiz ve klimasız eski çağlarda insanlar sıcak havadan nasıl korunurmuş? Tarihi kitaplarda buzlarla sıcaklığı düşürmek, en çok kullanılan yöntemlerden biriymiş.
Çin kültüründeki ünlü Ying-Yang sembolünü bilirsiniz. Biri siyah (Ying) biri beyaz (Yang) ya da biri batı (Ying) biri doğu (Yang) ama her daim birbirlerini tamamlar, aralarında denge ve ahenk sağlarlar. Biri diğeri olmadan olmaz. İşte Çinliler bu Ying-Yang dengesinden mevsim değişikliklerine ve coğrafi koşullara uygun olarak bir kez daha yararlanmış. Bir dağ düşünün: Dağın bir yanı, yani "Ying" tarafı kuzeye bakıyor, diğer yanı güneye bakıyor. Çinliler tabii bu tarafı da "Yang" olarak kabul etmiş. Doğal olarak dağın Yang tarafı güneş ışığı ve ısısı aldığı için dağın bu tarafındaki eteklerinde su sıcak oluyor. Öte yandan dağın Ying tarafındaki eteğinde sular daha serin, hele ki kış aylarında ısı oldukça düşük. Çinliler bu durumdan yararlanmış ve Ying tarafında yer altı sarnıçlarında buz biriktirip saklamışlar, böylece yaz sıcaklarına karşı serinlik depolamışlar.
M.Ö. 7. yüzyılda ortaya çıkan Çin'in ilk şiir antolojisi olan Shi Jing'in (Şiir Klasiği) Feng (Rüzgâr) adlı bölümünde dönemin 15 krallığından bir olan Bin Krallığı dönemine ait 7 şiirden birinde şu iki dize yazılı: "La ayında buzlar kazılır, Zheng ayında güneş ışınlarının vurmadığı dağın yan tarafındaki eteğinde yer altı sarnıcında saklanır." Bu, Çinlilerin atalarının buz sarnıçlarıyla serinlik depolamasına bir örnektir.
Bin Krallığı döneminde kullanılan Xia Takvimi'ne göre, La ayı, yılın son ayı; Zheng ayı, yılın ilk ayı. İkisi de yılın en soğuk mevsimine rastlar. Buna göre, en soğuk kış günlerinde insanlar, nehirlerdeki buzları parçaladıktan sonra yer altı sarnıçlarına koyup saklar ve ertesi yılın yaz mevsimindeki ihtiyaçları karşılarmış.
*
Buzların saklanmasıyla ilgili kayıtlar sadece Shi Jing'de değil, Zuo Zhuan gibi ünlü tarihi eserlerde de geçiyor. Tarihi kayıtlara göre, eskiden Çinliler buzları saklamak için "buz kuyusu" veya "buz odası" gibi mekânlar açarmış. "Buz kuyusu" veya "buz "odası" genellikle güneş ışınlarının vurmadığı soğuk yerlede olurmuş.
Zhou Hanedanı'ndan (M.Ö.1046-M.Ö. 256) itibaren, her hanedanda buz işlerinden sorumlu yönetim birimi kurulmuş.
Eski çağlarda buz küpleri saklama işi hiç de kolay değilmiş, ayrıca sıradan insanların buz küpleri saklamak için imkânları da yokmuş. Değişik hanedanlarda buz saklamaktan sorumlu özel kuruluşun oluşturulması, tarihte buz saklama içinin oldukça organize ve büyük çaplı kollektif bir eylem olduğunu gösteriyor. Buz saklamak işini yöneten yetkili "Lin Ren" (Buz Adamı) olarak adlandırılmış. Buz saklama işini yönetme görevini anlatan Lin kelimesi, zamanla Çinlilerin kullandığı soyadlar arasına girdi. Bu, Tang Hanedanı'na ait şair Liu Zongyuan'ın bir şiirinde geçiyor.
*
Buz küplerinin kullanılmasına ilişkin bilgiler M.Ö. 722-468 döneminin ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde meydana gelen toplumsal olayları yansıtan önemli bir kayıt olan Zuo Zhuan'da yer alıyor. Buna göre, buzlar öncelikle cesedin muhafaza edilmesi için kullanılırmış. Çok eskilerde bir kral ölünce cesedi 7 gün bekletilir, ancak 7 ay sonra toprağa verilirmiş. Bunu öğrenince, doğrusu çok şaşırdım. Kimbilir 7 ayda ne kadar buz tüketilmesi gerekirdi? Yoksa o zamanlarda hava çok mu soğukmuş... Neyse, dondurucu kış mevsiminde cesedin birkaç gün bekletilmesi hiç de zor değil, ama kavurucu yaz mevsiminde ceset hızla bozulur. Bu nedenle eski çağlarda itibarlı veya zengin bir insan öldükten sonra cesedi büyük miktarda buzlarla dondurulurmuş.
Cenaze töreni dışında, buzlar, kral veya imparator tarafından verilen ziyafette kullanılır veya vezirlere hediye edilirmiş. 2 bin 500 yıl önce yazılan "Yezhong Ji"de (Yezhong'un Kayıtları), "Yezhong adlı kentte 140 buz odası var, her odanın içinde 40 metreden derin birkaç kuyu var. Bu kuyular içinde saklanan buzlar, kavurucu yaz günlerinde vezirlere hediye olarak verilir" diye yazıyor. Diğer tarihi kayıtlarda da benzer ifadeler bulunuyor.
*
Soğuk içecek, Çin'de en azından 2 bin 500 yıl önce ortaya çıkmış. Soğuk içecek sözcüğü, ilk olarak Savaşan Devletler dönemine ait ünlü şair Qu Yuan'ın (M.Ö. 340-278) yazdığı "Chu Ci" (Chu'un Şarkıları) adlı eserde geçiyor. Tang Hanedanı'nda (618-907) buz artık pazarlarda satılmaya başlamış. Bir başka tarihi kayıtta da şöyle bir hikâye anlatılıyor: Buz satan birisi en sıcak saatte sokağa çıkıp buz satacakmış. Sıcağa dayanamayan insanlar derhal soğuk buzun tadına bir bakmak istemiş. Fakat satıcı buz az olduğu için pahalıya satmak istemiş. Kızan insanlar gitmişler. Satıcı müşteri beklemek zorunda kalırken, buzlar erimiş, satıcı da zarar görmüş. İşte böyle açık göz bir satıcının hikayesi aktarılmış.
Tang Hanedanı'nın son döneminde buz satıcıları, daha çok insan çekmek için buz içine şeker koymuşlar.
Song (960-1279) Hanedanı'na ait şair Yang Wanli bir şiirinde şunları yazdı: "Başkentte bir haziran gününün öğle saatleri, sokaklardaki insanlar buharlaşmış gibi terliyor. Aniden soğuk içecek dükkânından satıcının bağrışı geliyor, buza henüz dokunmadan yolcuların yürekleri dört göz açılıyor..." Bu, müşterilerin soğuk içecek görünce yüreklerinde duydukları neşeyi anlatıyor.
*
Buz saklamak ve yazın tüketmek, lüks bir yaşam tarzı sayılır ve en çok zengin ailelerde görülürdü. Örneğin, Çin tarihindeki son imparatorluk olan Qing Hanedanı döneminde Yasak Şehir içinde 5, kuzey tarafındaki Jingshan adlı suni tepenin batı eteğinde 6, ordunun savaşı kazanıp kente dönmek için kullandığı Deshengmen Kapısı dışında 3, Tian'anmen Meydanı'nın güney tarafındaki Zhenyangmen Kapısı dışında 2 tane buz sarnıcı bulunuyordu. Bu sarnıçlarda kışın kentteki nehirlerden çıkarılan buzlar saklanırmış.
Tabii, zamanla buz saklamak, sıradan ailelerin de işi oldu.
Kış mevsiminde buzları saklayarak yazın kullanmak, Çin'in kuzeyindeki eski bir alışkanlık. Arkeolojik keşifler, Zhou Hanedanı'na ait buz sarnıcını ortaya çıkardı. Ming ve Qing Hanedanları döneminde buz sarnıçlarından bir kısmı imparatorluk ailesine, bir kısmı imparatorluk ailesinin yakınlarına, geri kalan kısmı ise halka aitmiş.
Sadece Yasak Şehir'deki 5 sarnıçta toplam 25 bin büyük boy buz küp saklanabiliyor. Bir buz sarnıcının yarısı yer altında 1.5 metre derinliğinde. 11 metre uzunluğunda ve 6 metre genişliğindeki sarnıcın kapasitesi 330 metrekübü buluyor. Her yılın en soğuk günlerinde etrafındaki Yasak Şehir'i çevirleyen kanaldan çıkarılan buzlar belli ölçülere getirildikten sonra ancak Yasak Şehir'deki 5 buz sarnıcına götürülüp saklanabilirmiş.
*
Qing Hanedanı'nda Yasak Şehir'deki buzları muhafaza eden buz kovası içinde genellikle kırmızı sandal ağacı, gülağacı veya erz ağacından yapılma iç bölümler varmış. Bu iç bölüm bazen de metaldan yapılırmış. Buz kovasının ağzı geniş, dibi ise dar olurmuş. Kapağı genelde kalın ahşap bir levhadan yapılırmış. Buz kovasının genellikle iki bronz halkası var, bu halkalar kovanın taşınmasına yardımcı olurmuş. Buz kovasının 4 bacağı varmış. Bacakları da doğrudan yerde değil, bir zemin üzerinde dururmuş. Bunun amacı, nemlilikten korunmak. Saraydaki bu tür "buzdolabı", bugün kullandığımız buzdolabına göre çok basit, ancak yapısı yine mantıklı ve kullanışlı.
Eski dönemlerdeki "buzdolabı"nın 2 işlevi var. Biri, içecek ve meyveleri soğutmak; öbürü ise, oda içindeki hava sıcaklığını düşürmek. Buz eridikten sonraki su bu "buzdolabı"nın dibindeki küçük deliklerden dışarıya sızabilir, kapağındaki deliklerden sızan soğuk hava, klima işlevini görürmüş.
*
Yaz mevsiminde soğuk içecekler imparatorluk ailesinin de favorisiymiş. Karpuz, üzüm ve armut gibi mevsim meyvelerinden başka, soğutulan tatlılar ve hafif yemekler de çok cazibeliymiş.
Ayrıca imparatorun doktoru yaz mevsiminde insanı ferahlatan reçeteler hazırlar, şifalı bitkilerin demlenmesiyle elde edilen suları içirirmiş.
Yasak Şehir'de Qing Hanedanı'na ait 2 "buzdolabı" bugün sergi eşyalarından biri olarak ziyaretçilerle buluşuyor. İkisi de 76 santim yükseklikte. Her dolabın zemini ve gövdesi dahil 2 bölümü var. Her biri 102 kilo ağırlığında. Buzdolabının dibindeki bir köşesinde erimiş suyun boşaltılması için yuvarlak bir delik görülüyor. Buzdolabının dış kısmında çiçek desenleri oyulu. İki buzdolabı da Qing Hanedanı'nın son imparatoru Pu Yi tarafından Yasak Şehir'den kaçarken gizlice götürülmüş ve Tianjin kentindeki apartmanında bir süre saklanmış. Eşyalar ağır ve büyük olduğu için, sonunda açık arttırma yoluyla satılmış. İki buzdolabını da Lu Guanhu satın almış. Kızı Lu Yi buzdolaplarını 1985 yılında tekrar Yasak Şehir'e bağışladı. İki buzdolabı şehir dışında 50 yıl geçirdikten sonra tekrar Yasak Şehir'e kavuştu.
Tabii, kavurucu sıcaklıktan kaçınmanın en kolay yöntemi serin bir yere gitmek. Örneğin, Qing Hanedanı'nda İmparator Kangxi'den itibaren her imparator yaz mevsiminde Yasak Şehir'den ayrılıp kent dışındaki Yazlık Sarayı'na, veya Yuanmingyuan ve Chende kentindeki diğer Yazlık Sarayı'na gidermiş. Bu yaz Çin'e gelirseniz, bu sarayları gezip görebilirsiniz...