Çin'in İç Moğolistan Özerk Bölgesi'nde Moğol etnik grubu yaşar. Moğollar, Çin'de ve dünyada müzik ve şarkılarıyla ünlü bir etnik gruptur. Bugün Moğollara özgü "Changdiao" adıyla anılan halk türküsünü, Moğolların çok sevdiği "huobushi" adlı çalgıyı ve Moğol besteci Siçinçokt'u tanıtacağız.
Çin'deki çoban türküleri uzun bir geçmişe sahiptir. Bu türkü türü Çin'in Batı Han Hanedanı döneminde ülkenin kuzeyindeki yaylada yaşayan Hunlar tarafından yaratıldı.
Kuzey Wei Hanedanı döneminde, saraydaki müzik arşivine Xianbei etnik grubunun birçok çoban türküsü kaydedilmişti. Bugünlere kadar gelen ünlü "Chile" türküsü, çoban türkülerinin gelişim tarihinde bir kilometre taşı oldu. Moğol etnik grubu, Çin'in kuzeyinde yaşayan göçebe etnik grupların çoban türkülerinden seçkileri alarak çoban türküsü türünü zirveye çıkardı.
Qin ve Han Hanedanları döneminde yaşayan Donghu aşiretler birliğinden çıkan Moğol etnik grubu, Xianbei ve Qidan etnik gruplarıyla yakın ilişki içindeydi. Moğollar, Moğolistan Yaylası'na yerleşmeden önce, Çin'in kuzeydoğusunda bulunan Daxing'anling Dağları'nın eteğindeki Erguna Nehri havzasında balıkçılık ve avcılıkla geçinirdi. Moğollar, M.S. 840 yılında Moğolistan Yaylası'na girdikten sonra göçebe yaşamına başladı. "Changdiao" halk türküsü, Moğolların Moğolistan Yaylası'na yerleşmesinden sonra yaratılıp geliştirildi.
"Changdiao" halk türküsünün sesi, Çin'in kuzeyindeki Xilingguole, Ke'erqin, Zhaowuda, Hulunber ve Erduosi Yaylaları, Alaşan Çölü ile Qinhai eyaleti ve Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Moğolların toplu halde yaşadığı bölgelerde duyulur.
"Changdiao" halk türkülerinin en seçkinleri Xilinguole Yaylası'nda doğdu. On üçüncü yüzyıldan itibaren, verimli bir otlak haline gelen Xilinguole Yaylası, gelişmiş hayvancılık ve ileri medeniyet düzeyine erişti. Yuan İmparatorluğu, Xilinguole Yaylası'ndaki başkentlerinden biri olan Shangdu kentini kurdu. Bir zamanlar Çin'in siyasi ve kültür merkezi olan Shangdu kentinde çok sayıda saray müziği eseri yaratıldı. Bugün bile, Xilinguole Yaylası'nda yaratılan bazı "Changdiao" türküleri hâlâ saray müziğin olarak rağbet görüyor. Xilinguole'deki "Changdiao" türküleri, romantik ve zariftir.
İç Moğolistan Özerk Bölgesi'nin doğusundaki Hulunber Yaylası'nda doğan "Changdiao" halk türküleri, coşkulu ve heyecanlı bir karaktere sahip. Hulunber Yaylası'nın tanınmış "Changdiao" halk türkücüsü Baoyin Deliger, 1950'lı yıllarda düzenlenen bir uluslararası müzik yarışmasında ilk altın ödülü alarak anavatanın gururu oldu.
Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra, "Changdiao" halk türküleri yeniden gelişme olanağı buldu. İç Moğolistan Sanat Okulu, 1957 yılında kuruluşundan kısa bir süre sonra "Changdiao Halk Türküleri" bölümünü açtı. Okulun birçok mezunu, uluslararası ve ulusal müzik yarışmalarında ödüller aldı. "Changdiao" halk türküsünün müzik teorisini inceleyen araştırmalarda da büyük başarılar kaydedildi.
Ancak, Moğolistan Yaylası'ndaki ekolojik çevrenin kötüleşmesi sonucu Moğolların göçebe yaşamının gittikçe değişmesine yol açtı ve eski kuşak "Changdiao" türkücülerinin dünyaya veda etmesiyle "Changdiao" halk türkülerinin kuşaktan kuşağa aktarılması zorlaştı. "Changdiao" halk türkülerinin yaşatılması için, İç MOğolistan Özerk Bölgesi'nin ilgili kuruluşları ve Çin Kültür Bakanlığı'nın çağrısında Çin ve Moğolistan, "Changdiao" halk türkülerinin sözel dünya mirasları listesine alınması için Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'ne (UNESCO) başvurdular. "Changdiao" türküleri, 2005 yılında Sözlü Dünya Mirasları Listesi'ne alındı. Bu adım, türkülerin korunmasına büyük yarar sağladı.
*
Yaylı bir müzik aleti olan huobusi, Moğol etnik grubuna mensup halk tarafından çok beğeniliyor. "Haobisi", "hebisi" ve "hupoci" olarak da adlandırılıyor. Bu isimlerin hepsi, "çalgı" anlamına gelmektedir. Çin'in kuzeyindeki etnik gruplar, M.Ö. 1. yüzyılda Han etnik grubunun müzik aletlerinden Guzheng ve Konghou'dan esinlenerek bu tür bir çalgı geliştirmişlerdir.
Geleneksel huobusi, kaşık şeklindedir. 90 santim uzunluğundaki huobusi'nin başı bükük, sapı düzdür. Sesi şiddetlendiren kutu, yılan derisiyle kaplıdır. Üç dört yayı bulunan huobusi'nin tonu, yoğun kuzey yayla havasını yansıtır. Huobusi çalma yöntemi, diğer yaylı müzik aletleriyle hemen hemen aynıdır. Çalgıcı, sol elle yaylara basar, sağ elin baş ve işaret parmaklarıyla yayları çalar. Huobusi'nin sesi açık, berrak; tonunun güzel ve yumuşak olmasından dolayı, tek başına ve diğer müzik aletleriyle birlikte çalınır.
Huobusi adına, ilk olarak 13-14. yüzyıla ait Çin'in tarih kitabı olan "Yuan Hanedanı Tarihi-Lilezhi"de rastlanıyor. O zamanlar huobusi, devlet düzeyinde Kabul edilen müzik aletleri listesine alınmıştı ve daha çok muhteşem şölenlerde çalınıyordu. Sonraları halk arasında yayıldı. Yuan Hanedanı'nın çöküşüyle, ardından gelen Ming Hanedanı'nın Han yöneticileri, Moğol etnik grubunun gelenek ve göreneklerini devam ettirdi. Ne var ki huobusi, devlet düzeyindeki müzik aletlerinin dışında bırakıldı. 17. yüzyılda hüküm süren Qing Hanedanı döneminde, Moğol etnik grubunun gelenek ve görenekleri bir kez daha yaygınlaştırıldı. Huobusi, devlet düzeyindeki müzik aletleri arasına tekrar girebildi. Huobusi, ziyafetlerde çalınmakla kalmayıp imparator ailesinin üyelerinin toplandığı günlerde yani Çin Ay Takvimi'ne göre her yılın birinci ve beşinci gününde de çalınırdı.
Çeşitli nedenlerle huobusi, Qing Hanedanı'ndan sonra kayboldu. Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra, müzisyenler, yapılan kazılarda çıkartılan tarihi eserlere göre yeni tip huobusi'yi geliştirdi. Yeni tip huobusi, yüksek, orta ve alçak tonlu olarak üçe ayrılır. Dış görünümü, tam anlamıyla Moğol etnik grubunun geleneklerine göre tasarlanan yeni tip huobusi'nin başı, bu nedenle ok kılıfını andırır. Üzerine bir ok oyulmuştur. Yeni tip huobusi'nin düz ve geniş su kabağı şeklindeki sesi şiddetlendiren kutusu, eskisine göre iki misli büyümüştür. Üzeri yılan derisi yerine tung ağacı levhasıyla kaplanır. Sesi daha yüksek ve kalın olan yeni tip huobusi, diğer yaylı müzik aletlerinin tasarımlarından yararlanılarak geliştirilmiştir. Milli özellikler taşıyan Huobusi'nin dört oktavlık ses ölçüsü vardır.
Genç ve ünlü Moğol müzisyen Siçinçokt
Ses 1
Biraz önce dinlediğimiz bu parça, "Otlakla bir randevum var" adlı şarkıdan alındı. Şarkının bestesini Siçinçokt adlı genç bir Moğol yaptı. Şarkının güzel melodisi ve duygu yüklü şiirsel sözleri, bir Moğol'un otlağa olan bağlılığını tasvir ederek sayısız dinleyiciyi etkiliyor. Her dinleyen şarkının melodisine hayran kalıyor. Ancak Siçinçokt ismini duyduğu zaman genelde bu isim yabancı geliyor. Aslında Siçinçokt'un besteleri arasında "Mavi Moğol Yaylası", "Budist Yüreği Anne" ve "Yüreğin Arayışı" adlarıyla bilinen şarkıları, artık Çin halkının dilinde dolaşıyor. Gelin biz de bugün Moğol besteci Siçinçokt'la tanışalım.
Siçinçokt'un doğduğu yer Balin Otlağı'nda. Burası, İç Moğolistan Özerk Bölgesi'nde "şarkı ve dansların ülkesi" olarak kabul ediliyor. Milli sanatın beşiğinde büyüyen Siçinçokt küçük yaşından beri folk müzik türüne yakın ilgi gösterdi, ileride de hep bir müzisyen olmayı düşlemişti. 1988 yılında, Siçinçokt, İç Moğolistan Pedagoji Üniversitesi'nin Müzik Bölümü'ne girdi, mezun olunca da bölümde hocalık yapmaya başladı. Siçinçokt'un bestelediği "Mavi Moğol Yaylası", müzik çevrelerinde oldukça sıcak karşılandı. Şarkıyı, Siçinçokt, bir süreliğine meslek içi eğitim almak için gittiği Çin Müzik Akademisi'nde yazdı. İlk kez otlaktan ayrılan Siçinçokt, kısa bir süre sonra, doğup büyüdüğü otlağı özledi. Siçinçokt, özlemini ve bağlılığını notalarla özdeşleştirdi. Siçinçokt, ilk müzik yaptını bugün hâlâ hatırlıyor. Ses 2
"Memleketimi o kadar özledim ki... Biz, otlağın çocuklarıyız, otlakta büyüdük, otlakla aramızda ayrılmaz bir kader var."
Siçinçokt, otlağın daima yüreğinin kutsal şarkısı olduğuna dikkat çekerek, yaşam sevgisini ve coşkun duygularını notalara dönüştürmek, şarkılarıyla memleketine ve yakınlarına duyduğu içten minnettarlığı ifade etmek istediğini söyledi.
"Mavi Moğol Yaylası" adlı şarkısını ilk ünlü Moğol şarkıcı olan Dedema seslendirdi. Dedema, şarkının notalarından Siçinçokt'un memleketine ve otlağa olan derin bağlılığı hissettiğini belirtti. Dedema, "Şarkının melodisi çok hoş, her dizesi ve her kelimesi insanın yüreğini ısıtıyor. Siçinçokt, Moğol etnik grubunun çok seçkin bir üyesi olan genç bir besteci," diye konuştu.
Otlağın verdiği ilham ve hassas müzik kulağıyla, Siçinçokt, son yıllarda folk müziğinden beslenen eserler yaratarak, dinleyenleri yürekten etkiledi. Siçinçokt, bugüne kadar 600'den fazla şarkının müziğini besteledi, bunlardan çoğu otlaklardan ülke geneline yayıldı. Siçinçokt'un her yapıtı ve her notasının yoğun otlak havası verdiği savunuluyor. Siçinçokt, şarkıların sesiyle otlak aşkını dile getirmek ve yüreğinde duyduğu şarkının sesiyle özlediği otlağı kucaklamak istiyor.
"Yüreğindeki Memleket"ten "Memleketimdeki bir Moğol Çadırı"na kadar, Siçinçokt'un çoğu şarkısı, otlağa olan bağlılığını ve otlakta yaşayan insanların memleket aşkını yansıtıyor. "Ufuktaki Memleket" gibi yapıtları ise yağlı boya tablolar gibi, masmavi gök altında yeşil otlaklar, nehirler, koyun-sığır sürüleri ve tabiatın serin rüzgârını tasvir ediyor. İnsanlar, otlak ruhunun Siçinçokt'un müziğiyle özdeşleştiğini söylüyorlar. Ses 3
"Halk arasında yaygın olan şarkılardan en çok üçünü sevdim. Bu üç şarkının hepsi 'anne' temalı. Bu üç şarkıyı gözyaşları içinde yazdım. Yapıtlarımın hepsinin mutlaka dinleyicileri duygulandırması gerektiğini düşünüyorum."
Siçinçokt'un başarısına Moğol söz yazarı Unaçin'in büyük katkısı oldu. El ele vermiş iki çalışma arkadaşı olan Siçinçokt ve Unaçin, birlikte çok sayıda beğenilen şarkılar yarattılar. Ses 4
"Beste kalitesi açısından olsun, mesleki bilgi açısından olsun, o, genç kuşak Moğol besteciler arasındaki zirve konumunu korudu."
Unaçin, Siçinçokt'un müziğinin cazibesinin sıradan insanların sıradan duygularını ifade etmesinden kaynaklandığını savunuyor. Unaçin'e göre, Siçinçokt'un müzik yapıtlarının melodileri sade ve doğaldır. Siçinçokt'un iç dünyası müziğine yansıyor. Yapıtları, bir bakıma sevgisinin ve milli duygularının ifadesidir.
Siçinçokt, 20 yıla yakın sürede milli, geleneksel ve çağdaş özellikleri birleştiren müzik diliyle kendi sanat tarzını oluşturdu. Siçinçokt, kendisini suskun ve aç bir keçi yavrusuna benzeterek, Moğol folk müziğinin "sütü"nü olanca gücüyle emmeye ve bölgenin milli müziğini yansıtmaya çalıştığını söyledi. Siçinçokt, yapıtlarıyla daha fazla insanın Moğol etnik grubunu ve İç Moğolistan Özerk Bölgesi'ni tanımasını istiyor. Bu arzusunu, Siçinçokt şöyle ifade ediyor. Ses 5
"Bence arayışta olmayan biri mükemmel değildir. Benim çok sayıda arkadaşım bana dedi ki: 'Konu üzerinde yeterince çalıştın. Artık dışarıya çıkıp eğitim almana gerek kalmadı.' Fakat biliyorsun, hasat toplamanın yanı sıra bir de geriye dönüp neler yaptığına bir bakmalısın. O zaman çok sayıda eksik göreceksin. İşte bu nedenle durmadan çalışıyorum ve çalışacağım."
Siçinçokt, çeşit çeşit ödülün sahibi. Ama sanat dünyasında arayış adımlarını hiç aksatmadı. Siçinçokt Çin Müzik Akademisi'ne gidip eğitim aldı, bestesi dalında doktor diploması aldı. Siçinçokt'un daha güzel müzik eserleri yaratacağına inanıyoruz.
Programın sonunda bestesi Siçinçokt'a ait olan "Yüreğin Arayışı" adlı şarkıda bir kez daha Siçinçokt'un otlak aşkını hissedelim…