Her gün ağaçların ortasında taze havayı soluyarak kuş cıvıltılarıyla uyanmak, galiba dünyadaki herkesin rüyasıdır. Böyle bir rüyayı gerçekleştirmek zor, ama herkesin böyle bir rüya kurma hakkı var.
Kuş, güzel görünüşü ve insanlığa sağladığı yararlardan dolayı insanlığın dostu olarak kabul ediliyor. Herhalde kuşlardan nefret eden bir insan yoktur.
Uzun bir tarihe sahip olan Çin milletinin de öteden beri kuşları koruma geleneği vardır. Eski hikâyelerde, Çin milletinin atalarından biri olan Shun ve diğer kahraman karakterleri, "siyah kuş" anlamındaki Xuan Niao'nun (genellikle kırlangıç olduğu savunuluyor) doğurduğu söylenir. Bir diğer hikâyeye göre, Shang Krallığı'nın kurucusu Shang Tang, bir keresinde bir ağ ile kuş avlayan birini görünce çık kızmış, kuşların korunması gerektiği gerekçesiyle, ağın atılmasını istemiş. Bu olay diğer beylerin övgüsünü kazanmış. İşte Shang Tang'ın böylesine "ahlâklı olması", Shang Krallığı tahtına oturan ilk kral olmasını destekleyen nedenlerden de biri olmuş.
Çin'deki tarihi kayıtlarda, değişik hanedanlarda kuşların değişik yöntemlerle korunduğu hikâyeleri yazılı.
Örneğin, M.Ö. 11 yüzyılda hüküm süren Zhou Krallığı döneminde merkezi hükümette ormanlar, dağlar ve nehirlerden sorumlu bir görevli bulundurulmuş. Bu dönemde, kuş yumurtası toplanması ve yavru kuşların avlanması yasaklanmış. "Li Ji" (Protokol Kayıtları) adlı tarihi eserde, kuşların üreme mevsimi olan ilkbaharda kuş yuvası yıkarak yavru kuş yakalanmasını önleyen bir hüküm yer aldı. Hükme göre, ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde Qi Krallığı'nın veziri Guan Zhong'un talimatıyla, kuş yumurtasının gelişigüzel toplanması ve yavru kuş avlanması yasaklanmıştı. M.Ö. 63 yılında Han İmparatoru Xuandi, bizzat kendi adıyla bir emir yayınlayarak, ilkbahar ve yaz mevsimlerinde kuş yuvası yıkarak veya sapanla kuş avlanmasını yasaklamıştı. Bu, Çin tarihinde doğal çevreyi koruyan ilk yasa oldu. Han'ı izleyen hanedanlarda da benzer hükümler yayınlanmıştı. Tang Hanedanı'nın imparatoru Gaozu 618 yılında, tükenmek riskiyle karşı karşıya olan soylarını korumak amacıyla, nadir görülen değerli kuş ve diğer hayvanların hediye olarak saraya getirilmesini yasaklamıştı. Yine Tang Hanedanı'nda Xuanzong, sarayda kuş tüyüyle dikilen tüm elbiselerin toplu halde imha edilmesini emretmişti. Çin tarihinde Mançular, Shanhaigun Geçidi'ni geçip Qing Hanedanı'nı kurduktan sonra da memleketlerini unutmadı, Çin'in kuzeydoğu bölgesindeki ormanlarda avlanmayı yasakladı, avlanma yasağını ağır şekilde ihlal edenler idam cezasına çarptırıldı.
*
Kuşları sevenler, kuşların doğadaki büyük rolünü anlar. Kuşların böcekleri yok ederek insanlığa yaptığı katkıyı öven çok sayıda tarihi kayıt bulunuyor. Örneğin "Tang Kayıtları"nda "737 yılında Beizhou bölgesine (bugünkü Shandong eyaletinde yer alır) sayısız çekirge geldi, binlerce onbinlerce beyaz kuş uçup yedi, bir gece tüm çekirgeler yok edildi, tahıllar ise hiç zarar görmedi" diye yazılıyor. Güvercinin mektup göndererek insana yardım ettiği hikâyeleri herkes mutlaka duymuştur.
Eskiden Çinliler kuşları sevmenin yanısıra, kuşları sevmeyenleri kınar, onları kuşları korumaya ikna etmeye çalışırdı. Savaşan Devletler dönemine ait ünlü düşünür Xunzi, insanların ot, ağaç ve kuşların ürediği dönemde onları toplamaması veya avlamaması gerektiği uyarısında bulunmuştu. "İlhbaharın kuşlarını avlamayın, yavru yuvada annesini bekliyor" şeklinde şiir dizeleri, tarihten bugüne kadar korunduğu, insanların kuşları korumasını teşvik eden ve en sıkça duyulan iki cümle oldu.
Çin Devlet Konseyi Şubat 1982'de Orman Bakanlığı'nın da aralarında bulunduğu 8 kurumun kuşların korunmasıyla ilgili olarak hazırladığı raporu onayladıktan sonra, ülkenin her idari bölgesi için "Kuş Sevme Haftası" veya "Kuş Sevme Ayı" belirlendi. Örneğin Hong Kong Özel İdari Bölgesi'nde 29 Ekim günü "Kuş Sevme Günü" olarak kutlanıyor.
*
2001 yılında Beijing'de düzenlenen Dünya Üniversite Oyunları'nın açılış törenine sporcular, üzerinde katılımcı ülkenin devlet kuşu veya temsili kuşu çizilmiş levhaların rehberliğinde stadyuma girdi. Bu manzara tüm izleyicilerde derin izler bıraktığı gibi bir başka açıdan da Çinlilerin tabiatı sevme, hayata değer verme ve çevre korumaya duyarlılık gibi özellikleri ifade etti. Bugün de uluslararası toplumun medeniyet seviyesini yansıtan önemli ölçütlerden biri olarak görülüyor. 1960 yılında düzenlenen 12. Uluslararası Kuşları Koruma Konferansı'ndan sonra, dünya çapında her ülkede devlet kuşu seçme dalgası yükseldi. Çok sayıda ülke, konferansın önerisine göre kendi devlet kuşunu belirledi.
Aslında 12. Uluslararası Kuşları Koruma Konferansı'ndan önce ABD dünyada ilk olarak kendi devlet kuşunu belirledi. ABD Kongresi 1782 yılında Kel Kartal'ı devlet kuşu ve ulusal amblemindeki ana motif olarak belirledi. Onun ardından çok sayıda ülke de devlet kuşu motifini ulusal amblemine koydu.
Dünya ülkelerinin seçtiği devlet kuşlarını incelediğimizde, bir kuş türünün devlet kuşu olarak seçilmesinin kuşun imajı ve karakterinin temsili anlamına bağlı olduğunu görebiliriz. Barış, uğur, mutluluk ve cesareti temsil eden kuşlar insanların ana gövdesini oluşturdu. Örneğin Trinidad ve Tobago'nun devlet kuşu, dünyadaki en küçük kuş olan kolibridir. Kolibri küçük olmasına rağmen kendinden daha büyük kuşlarla boğuşmaya cesaret eder. Bu, Güney Amerika'daki küçük ülke olan Trinidad ve Tobago için iyi bir dileği ifade eder.
Çin'deki durum nasıl? Şimdi anlatacağız.
*
Çin'in kendi devlet kuşu henüz belirlenmedi. Ancak halk arasında devlet kuşu seçme talebi her geçen gün yükseliyor.
2002 yılında 36 temsilcinin 9. Çin Ulusal Halk Meclisi (ÇUHM) 5. Toplantısı'na sunduğu önergede, devlet kuşu olarak "kırmızı taçlı turna" önerildi.
"Kırmızı taçlı turna", uzun boynu ile bacakları, hafif adımları ve şık görünüşü nedeniyle, Çin'de "aziz turna" olarak adlandırılıyor. Uğur, mutluluk ve uzun ömrün simgesi olarak kabul edilir.
Dünyada bugün hâlâ 1500 "kırmızı taçlı turna" bulunuyor. Bu kuşlar esas olarak Doğu Asya'da yer alan Çin, Japonya, Rusya, Kore Dekomratik Halk Cumhuriyeti ve Kore Cumhuriyeti'nde yaşıyor, en büyük kısmı ise Çin'de bulunuyor. Çin'de ise 1000'den fazla "kırmızı taçlı turna" yaşıyor.
ÇUHM'ye sunulan önergede, gelişmekte olan Çin'in gitgide ekolojik ortamın korunmasına daha büyük önem verdiğine ve çevre korumayı devletin temel politikalarından biri olarak uyguladığına işaret edildi. Önergede Çin'in kendi devlet kuşunu seçmesinin bu konuda aldığı somut önlemlerin bir göstergesi olacağı belirtildi.
ÇUHM'ye önerge sunulmasından sonra ülkede devlet kuşuyla ilgili tartışmalar hiç durmadı. Kimileri kırlangıcı tavsiye ederken, kimileri altın sülün veya ardıç gibi kuşları seçti. Benim seçeneğim ise anka kuşu.
"Anka", yaşadığımız bu dünyada bulunmayan bir kuş imajı olmasına rağmen, Çinlilerin yüreğinde son derece somut bir imajdır. Psikolojik açıdan da çok zaman önce Çinlilerin "devlet kuşu" oldu. Bugün gördüğümüz "anka" imajı, Çin milletinin binlerce yıldır yaratıp, tekrar yenilik yapabildiğini simgeleyen bir yaratıktır.
Çin'deki kuşlar hakkında bilginiz var mı? Hangi çeşit kuş Çin'in devlet kuşu olsun sizce? Fikrinizi bize gönderin.
Çin'de devlet kuşuyla ilgili tartışmalar devam ederken, kuşlar bir yandan da pul konusu olmaya devam ediyor. Çin Posta İdaresi kuş temalı çok sayıda pul bastı. Sadece 1962 ile 1997 yılları arasında 11 seri pul yayınlandı. "Çin'deki Kuşlar" adlı serilerin sayısı ise 5'e ulaştı.
*
Çin'deki tüm etnik gruplar, kuşları sever ve korur. Dong etnik grubu ise kuşlara saygı gösteren ve derin duygular besleyen bir örnektir.
Donglar, esas olarak Hunan, Guizhou ve Guangxi dahil 3 eyaletin buluştuğu dağlık bölgede yaşıyor. Burası Çin'in güneyindeki önemli ormanlık bölgelerden biridir, öteden beri çeşit çeşit kuş ve hayvan barındırıyor. Dongların kuşları sevme ve koruma geleneği uzun bir geçmişe dayanıyor. Dongların ilkel totemleri arasında kırmızı taçlı turna, altın horoz, ejder ve anka kuşu yer alıyor. Bu totem desenleri bugün hâlâ Dongların toplu halde yaşadığı bölgelerde davul kulesi gibi kamu yapılarında da görülüyor. Büyük çaplı sosyal etkinliklerde Lusheng dansı yapan genç erkekler, evcil hayvan ve kuş tüylerini baş aksesuarlarına katar, elbiselerin kenarını tüylerle süsler. Uğurun kuşlarda vücut bulması demek olduğunu savunan Dongların ataları, kuşları sevme ve korumayı bir hüküm olarak Dong etnik grubunun yasası olan "Dong Hükümleri"ne yazdı. Silahla kuş avlayan veya kasten kuş yuvasını yıkanlar mutlaka ağır bir şekilde cezalandırılırdı.
Kuş besleyen bir Dong vatandaşı, pazara ve akrabasına giderken veya tarım işleri için dağa çıkarken, yanında mutlaka kuş kafesini götürür. Çünkü böyle yapınca her an sevdiği kuşun ötüşünü dinleyebilir, her an böceği yakalayıp kuşa verebilir. Bir süre sonra kuş ile sahibi arasında yakın bir ilişki oluşur.
*
Dünyanın her yerinde kuşlarla ilgili hikâyeler dilden dile aktarılıyor. Çin'de de böyle... Şimdi bir Çin hikâyesini anlatağız.
Bir varmış, bir yokmuş. Geniş bir ormanda iyi yürekli bir delikanlı yaşıyormuş. Avcı olan delikanlı her gün ava gidermiş, ancak hiçbir zaman küçük hayvanlara zarar vermemiş.
Bir gün delikanlı büyük bir ağacın altında kıpkırmızı tüyleri olan bir kuş görmüş. Acı acı ötüşünü duyan delikanlı kuşa yanaşınca yaralandığını fark etmiş ve hemen kuşa sahip çıkmış. Kuş meğerse bir Cennet Kuşu'ymuş. Delikanlı kuşa ilaç verip yarasını sarmış. Kuş de her gün ona şarkılar söyleyerek minnetarlığını ifade edermiş. Cennet Kuşu'nun eşliğinde delikanlı çok mutlu olmuş.
15 gün sonra Cennet Kuşu'nun kanadı iyileşmiş, artık kuşu tabiata geri gönderme zamanı gelmiş. Delikanlı istememesine rağmen, kuşu uçurmuş.
Delikanlı gündoğumunda ava gitme ve günbatımında eve dönme günlerine dönmüş. Bu sırada hayatındaki başlıca değişim olarak sadece yakaladığı avların sayısının çok arttığını fark etmiş. Aslında kurtardığı Cennet Kuşu gizlice ona yardım etmiş.
Bir gün delikanlı eli boş şekilde eve gelmiş. Aslına bakılırsa, delikanlı ormanın öbür tarafındaki bir kıza aşık olmuş. Fakat kız, Cennet ancak Kuşu'nun kalbini yedikten sonra delikanlıyla evlenebileceğini söylemiş...
Cennet Kuşu ise kendisini adamaya hazır olmuş! Ertesi sabah delikanlı tekrar Cennet Kuşu'nu kurtardığı yere gelmiş ve ağaçta alev gibi kırmızı rengini görmüş. Onun, hayatını kurtardığı Cennet Kuşu olduğunu hemen anlamış. Kuş eskisi gibi güzel şarkı söylememiş, sanki vedalaşırcasına hüzünlü bir sesle ötmüş. Delikanlı tüfeğini kuşa yöneltmiş. Tüfek sesiyle birlikte Cennet Kuşu, delikanlının ayağının dibine düşmüş, gagasından kıpkırmızı kan akıyormuş.
Delikanlı zavallı Cennet Kuşu'nun ölüsünü elinde tutarak, eski mutlu günleri hatırlamış, gözyaşlarına boğulmuş! Delikanlı kuşun cesedini ağacın dibine gömmüş, bu arada gözyaşları toprağa dökülürken, topraklar içinden bir filiz çıkmış, hemen büyümüş ve Cennet Kuşu'na benzeyen kıpkırmızı bir çiçek haline dönüşmüş.
Bundan böyle delikanlı her sabah Cennet Kuşu Çiçeği'nin yanına gelip sularmış. Günler, yıllar geçmiş, delikanlının saçları artık bembeyaz olmuş... Yine çiçeği korumaya devam ediyormuş.
*
Kuşlar, Çin'e ün de kazandırdı.
Ağustos ayında Almanya'nın Köln kentinde düzenlenen 4. Köln Film Festivali'nde, Çin'den gelen genç yönetmen Sun Xian'ın çektiği "Cennet Bahçem" adlı film, medyanın dikkatini çekti. Çin'in "başrolü"nde bir kuş olan bu film, "İzleyiciler Tarafından En Beğenilen Film" ödülünü kazanarak süpriz oldu.
Çin temalı 4. Köln Film Festivali, son iki yılda Çin sinemasındaki gelişmeleri tartışmaya açtı. Festivalin organizasyon komitesine Çin'den değişik türde 100'den fazla film gönderildi. Festivalde sadece "Jüri Ödülü" ve "İzleyiciler Tarafından En Beğenilen Film" dahil iki ödül kondu. Çetin geçen bir yarıştan sonra Sun Xian ve "Cennet Bahçem" adlı eseri yoğun ilgi çekti.
Film, bir kuş adasındaki yapayalnız kara kuyruklu bir martının kaderle mücadele ettiği hikâyesini anlatıyor. Küçük kara kuyruklu martı doğumundan kısa süre sonra yamaçtan düşme tehlikesi atlatır, en kritik anda annesi onu kurtarır. Bir süre sonra babası deniz kıyısında balık oltasına takılır, bir daha dönmez. Büyük ağbeyi zehirli bir yılan tarafından ısırılarak ölür. Kendi yuvası vahşi komşu tarafından işgal edilir. Evsiz kalan küçük kara kuyruklu martı, annesinin boğuk sesi eşliğinde yalnız başına bir büyüme dönemi yaşar. Küçük martı kendinden geçerek uçma pratikleri yapar. Yine kritik bir anda annesi onu kurtarmak için gökten yıldırım gibi uçarak yanına gelir, yılanı kovalar, ancak kendisi yaralanır. Sonunda güneşin batışında aniden yağmaçtan kendini aşağıya atar. Küçük kara kuyruklu martı, artık kendi çabasıyla yaşamaya devam etmek zorunda kalır...
"Cennet Bahçem"in çekim masrafı sadece 7 milyon yuanı buldu. Yönetmeni Sun Xian Shandong'daki bir pedagoji fakültesinde yağlıboya branşından mezun oldu. Çocukluğundan beri kuş sevgisi olan Sun Xian en büyük hobisi olan kuş fotoğrafları çekmeyi büyüyünce de korudu. Televizyonda yabancıların çektiği "Hayvanlar Dünyası" adlı dizi programı izlerken, aklında hep aynı soru vardı: Çin'in "Hayvanlar Dünyası" nerede?
Sun Xian, festivalde yaptığı konuşmada, "Cennet Bahçem"in çekimlerinin yedi yıl sürdüğüne işaret ederek, yedi yılda dünyadaki varlıklara ve tabiata gösterilmesi gereken saygıyı tekrar keşfettiğini dile getirdi. Ses 4
"Filmin ana temasını kasten göstermeye çalışmadığım halde, film kendi gücüne dayanarak ayakta kalma ve çevreyi koruma fikrini işliyor. Film, çocukların anne babalarıyla birlikte seyretmesi için çok uygundur. Mücadele ve direnme! Bir kuştan hepimizin anlayabileceği bir şeyi öğrenebiliriz."
Film, bir dişi martının büyüme hikâyesini anlattı. Dünyaca ünlü belgesel film üstadı, Köln Film Festivali'nin jüri üyesi Volcker Nowak, belgesel film yöntemiyle hikâyeli film yaradılışının tamamlandığına işaret ederek, "Cennet Bahçem"in festivalin en güzel filmi olduğunu dile getirdi.