Bir kadın 35 yaşına girdikten sonra vücuttaki kadınlık hormonu azalmaya başlar. Bunun için çok sayıda kadın östrojen takviyesine ihtiyaç duyar. Ancak kadınlık hormonu sanki iki taraflı bir kılıç gibidir: Hem yararlı, hem de zararlı olabilir. Kadınlık hormonu takviyesi nasıl yapılmalı? Şimdi Çin Zhenzhou Üniversitesi'ne bağlı Kamu Sağlık Fakültesi'nden Prof. Han Ping'in önerisini dinleyelim:
Yıllar önce Avrupa ülkelerinde kadınlık hormonu yetersizliğinin tedavisi için östrojen enjeksiyonu yapılıyordu. Ancak bu tedavi yöntemi, meme kanseri gibi ciddi hastalıkların oranını yükseltti. Bunun üzerine, Avrupalı kadınlar ilaçla kadınlık hormonu takviyesi yapma yolunu terk ederek, gözlerini günlük yemeklere dikti.
Tıbbi araştırmalara göre, baklagillere ait soya gibi bitkiler zengin kadınlık hormonu içerir. Bu tür kadınlık hormonu vücuda alındıktan sonra, eğer bu hormon yetersizse, hemen bu hormonun işlevini görür; vücut ihtiyaç duymadığı takdirde başka protein maddesine dönüştürür, ilaçla yapılan takviyenin riskleri önlenmiş olur.
Prof. Han, baklagillerde zengin bitkisel kadınlık hormonu bulunmasına rağmen, bütün baklagil ürünlerinde bitkisel kadınlık hormonu bulunduğunu söylemenin yanlış olduğuna dikkat çekerek, örneğin Doufu'da bitkisel kadınlık hormonu bulunmadığını veya az bulunduğunu söyledi. Prof. Han, soya sütü içmenin daha yararlı olduğunu sözlerine ekledi.
Doufu, insan vücuduna yararlı bir yemek olarak tüm dünyada benimseniyor. Doufu'da kadınlık hormonu neden yoktur veya neden azdır? Prof. Han'ın açıklamasını dinleyelim.
Prof. Han, bitkisel kadınlık hormonunun suda eridiğini, soyayla Doufu yapılırken, bitkisel kadınlık hormonunun basma yöntemiyle çıkarılan suyla kaybedildiğini söyledi. Prof. Han, soyayı ezerek soya sütü yapmanın ise kadınlık hormonunun kaybolmasını önlediğini vurguladı. Prof. Han'a göre, soya sütü içerek bitkisel kadınlık hormonu takviyesi yapmak isteyen birisi, günde 50 gram soyadan yapılan soya sütü içmeli. Tabii, soya sütünü günlük içecek olarak içmek, en akıllıca seçenektir.
"En güzel kadın, aşık kadındır!" Bu cümleyi mutlaka duymuşsunuzdur. Aslında bu cümle doğrudur. Tıp uzmanları, aşık olan bir kadının vücudunda kadınlık hormonu salgısının fazla olduğunu ve bu fazla hormonun aşık olan bir kadının cildini daha yumuşak ve güzel yaptığını saptadı.
Her kadının vücudundaki kadınlık hormonu seviyesi her ay bir hareket kuralı gösterir: Hormon düzeyi adetten sonra yavaş yavaş yükselir, bir sonraki adetten 14 gün önce doruğa ulaşır, sonra yavaş yavaş düşer, iki hafta sonra en düşük seviyeye iner, tekrar adet görülür.
Kadınlık hormonu "güzellik hormonu" olarak adlandırılıyor. Ancak bir kadın 35 yaşına girdikten sonra kadınlık hormonu salgısı azalır. Böylece kadınlarda yaşlanma, cildin gevşek olması, adet düzensizliği gibi sağlıksız durumlar görülür, vücudun biçimindeki değişiklikler dışında bazı hastalıklar da olur. En ciddi olan ise kadınlarda öldürücü tümör oranının yükselmesidir. Bunun bilincinde olan bazı kadınlar, doktor tavsiyesi olmadan ve muayeneden geçmeden, kadınlık hormonu içeren ilaçlar kullanıyor. Aslında bu zararlıdır. Bir kadın, östrojen takviyesi yapmaya karar vermeden önce veya takviye yaparken, doktora gidip önce bir test yaptırmalı, ondan sonra doktorun önerisiyle takviye yapmaya başlamalıdır.
35 yaş, östrojen salgısı için önemli bir sınırdır. Ancak her kadında 35 yaşından sonra kadınlık hormonu salgısının azalacağı kesin değildir.
Kadınlık hormonundaki düşüş uzun bir süreçtir. Başlangıçta açık belirtiler olmaz. Belirtiler açık olduğu takdirde, hastalıklar görülür. O zaman tedavi yoluna gidilir, ancak tedavi zor olur. Bu nedenle kadınlar, kadınlık hormonu sorununa önem vermeli, 35 yaşından sonra bol kadınlık hormonu içeren yemekler yemeli, vücutta nedensiz rahatsızlık olunca doktora gitmeli.
