Hikayeye göre, Shennong hastaları tedavi etmek için sık sık dağlara çıkarak şifalı bitkiler toplamaya gidermiş. Shennong sadece uzun yol katetmekle kalmayıp aynı zamanda topladığı biktileri bizzat tadar, bu bitkilerin işlevini tespit edermiş. Shennong bir gün yine dağa çıkmış. Yol kenarında topladığı zehirli bir bitkiyi tadınca, ağzı hemen kurumuş ve dili uyuşmuş. Shennong hemen bir ağaca yanaşmış, sonra ona dayanarak yere oturmuş, gözünü kapatarak dinlenmeye başlamış. Tam bu sırada bir rüzgar esmiş ve ağaçtan birkaç yeşil ve güzel kokulu yaprak dökülmüş. Shennong rastgele iki yaprak alıp, ağzına koymuş. Yaprakları çiğneyince ağzında çok güzel bir koku hissetmiş ve rahatsızlığı da hemen geçmiş. Bunu merak eden Shennong, birkaç yaprağı avucuna alıp incelemeye başlamış. Shennong, bu ağacın yapraklarının dış görünüşünün, damarlarının ve kenarlarının diğer ağaçlarınkinden çok değişik olduğunu fark etmiş. O nedenle, bu yapraklardan biraz toplayıp eve getirmiş. İncelemelerden sonra bu bitkiye "çay" ismi koymuş. Bu, çayın keşfiymiş. Ondan sonra çay bitkisi dikilmeye, ilaç, sunu, yemek malzemesi ve içecek malzemesi olarak kullanılmaya başlamış.
Çayın keşfiyle ilgili bir başka hikaye daha var. Bu hikayeye göre, Tanrı çayı Shennong'a bizzat hediye etmiş. Özelliklerini de Shennong keşfetmiş. Shennong, hastaları tedavi etmek için dağlara tırmanır, şifalı bitkiler toplar, eve gelince suda haşlar ve ilaç suyunu bizzat tadıp şifalı bitkilerin özelliklerini tespit edermiş. Bir gün Shennong yine dağdan bir miktar şifalı bitki toplamış ve bildiği özelliklerine göre birkaç bölüğe ayırmış, ilaç suyu haşlamak için ağacın altında bir ateş yakıp pınar suyunu tencerenin içine dökmüş. Su kaynayınca Shennong tencerenin kapağını açmış, tam bitki yapraklarını koyacakken suyun içinde birkaç yaprak görmüş, burnuna da güzel bir koku gelmiş. Shennong başını eğerek, yaprakları incelemeye başlamış: Yapraklar yavaş yavaş su yüzüne çıkıyor, suyun rengi sarı-yeşil oluyor, buharın yükselmesiyle güzel kokusu da yayılıyormuş... Shennong, bir kâseyle bu sudan biraz almış, tadının azıcık acı olduğunu hissetmiş, ancak içtikten sonra ağzında hoş tad kaldığını farketmiş. Susuzluğu ve yorgunluğu gitmiş, zihni daha açık olmuş. Shennong, tencereden yaprakları çıkarıp incelemiş, ancak tencerenin etrafında bu tür bir bitki bulunmadığını görmüş ve bunu tanrının hediye ettiği sonucuna varmış. Shennong bu yaprakların tıbbi etkisini incelemeye devam etmiş. Aynı zamanda dağlarda aynı bitkiyi aramaya başlamış. Shennong bir gün nihayet birkaç yabani çay bitkisi keşfetmiş. Tadı, yaprak şekilleri ve renginin daha önce tattığı suyla aynı olduğunu görünce bu bitkiye "Cha" ismi koymuş. Çayın insan sağlığına yararlı bir şifalı bitkisi olduğu kabul edilmiş.
Yunnan gibi bölgelerde bugün hâlâ, bin yıldan yaşlı yabani çay bitkileri bulunuyor. Tang ve Song hanedanlarından Yuan, Ming ve Qing hanedanlarına kadar, Çin'deki çay üretim bölgesi durmadan genişledi ve yavaş yavaş tüm dünyaya yayıldı. Çay, medeniyetin gelişmesine önemli katkılar yaptı.
Çayın yayılışı
Rize çayı, filiz çayı, tomurcuk çayı... Türkiye'de en çok içilen birkaç sıcak içecek türünü sıraladık. Ancak eskiden Türkiye'de çay var mıydı, yok muydu? Türk çayının menşei Türkiye mi? Bilmiyorum, acaba izleyicilerimizin arasında bu iki soruyu cevaplayabilecek olan var mı?
Çin'deki araştırmalar, Türkiye'nin 1888 yılında Japonya'dan getirdiği çay tohumları ekmeyi denediğini ve 1937 yılında tekrar Gürcistan'dan çay tohumları ithal ettiğini gösteriyor. O zaman çayın memleketi Japonya ve Gürcistan mı? Bunun kesin cevabı, hayır!
Çayın memleketi Çin'dir. Çin, çay bitkilerinin özgün olarak yetiştiği ülkedir. Fakat Çin'in çaycılığa yaptığı en büyük katkı, çay bitkisini keşfedip değerlendirmesi ve Çin'e, Doğu'ya, hatta tüm dünyaya özgü çay kültürünü oluşturmasıdır.
Çin'de çaycılık, bugün Sichuan eyaletinde kalan Ba Shu bölgesinde ortaya çıktı, sonra doğuya ve güneye yayılarak bütün ülkeye yayıldı. Tang Hanedanı dönemine gelince çaycılık Japonya'ya ve Kore'ye, 16. yüzyılda da Batı'ya yayıldı.
Çayın Çin genelindeki yayılışı
Çay Dahisi olarak adlandırılan Lu Yu'nun yazdığı Cha Jin adlı kitabın ilk cümlesi şöyle: Çin'in güneyinde çok iyi bir çalı çeşidi vardır. Çalıyı andıran bu bitkinin, çay bitkisi olduğu sanılıyor. Buna göre, Çin'de çaycılık, ülkenin güney kesimde doğup gelişti.
Cha Jin ve Tang Hanedanı dönemindeki diğer kayıtlar, bu dönemde çay üretiminin aralarında Sichuan, Sha'anxi, Hubei, Fujian, Jiangxi, Zhejiang ve Jiangsu'nun da bulunduğu 14 bölgede yapıldığını ve bu çeşitliliğin bugünkü çay üretimindeki çeşit yelpazesine yaklaştığını gösteriyor.
Song Hanedanı'nın ilk yıllarında iklim değişikliği nedeniyle hava soğudu, bunun sonucunda Çin'in güney kesimindeki çaycılık, kuzeydekine göre daha hızlı şekilde gelişti, adım adım Yangtze Nehri'nin aşağı kesimindeki çay üretim bölgesinin yerine geçerek, çay sektörünün esas alanını oluşturdu.
Ming ve Qing Hanedanları döneminde ise sadece çay yapım yöntemlerinde değişiklik oldu.
Çayın yurt dışındaki yayılışı
Dünyada bugün yaygın olan çay ekimi, yapımı ve içme alışkanlığı, başka ülkelere Çin'den yayıldı. Bu yayılmanın geçmişi 2 bin yıl öncesine kadar gidiyor.
5. yüzyılda Güney-Kuzey Hanedanları döneminde çay, Güneydoğu Asya ülkelerine ve Asya'nın diğer bölgelerine yayılmaya başladı.
805-806 yıllarında Japonya'dan iki ünlü rahip Çin'de eğitim gördü ve yurtlarına dönerken çay tohumları götürdü. Song Hanedanı döneminde yine Japonya'dan bir Budist rahip Çin'den Japonya'ya çay tohumları götürdü. Japon çaycılığı eski Çin'de olduğu gibi, çayı buharlayarak kurutma yöntemini devam ettirdi, bu nedenle Japon çayındaki çay yaprakları kaynar suyun içine atılır ve açılır, rengi de yeşil olur.
10. yüzyılda Moğol kervanları ticaret için Çin'e gelip giderken, Çin'deki tuğla çayı Sibirya üzerinden Orta Asya'ya, hatta daha uzaklara götürülürdü.
15. yüzyılda Portekiz ticaret gemilerinin Çin'e gelmesiyle, Batı'ya çay satışı başladı.
Hollandalılar 1610 yılında çayı Batı Avrupa'ya götürdü, 1650 yılında Doğu Avrupa'ya, daha sonra da Rusya ve Fransa gibi ülkelere götürüldü. Çay 17. yüzyılda da Latin Amerika ülkelerine ulaştırıldı.
Endonezya, ilk defa 1684 yılında Çin'den çay tohumlarını ülkesine getirdi, ama çay üretimi ancak 19. yüzyılın sonlarında belli bir miktara ulaşabildi. İkinci Dünya Savaşı'na gelindiğinde Endonezya çayı uluslararası piyasada artık belli bir yer tutmaya başlamıştı.
18. yüzyılda, kırmızı çay içmek, İngiltere'de moda oldu, hatta zarif bir davranış olarak görülmeye başladı. Çay, üst tabakadan isimlerin birbirlerine verdiği lüks bir hediye oldu.
Hindistan 1780 yılında İngiliz Doğu Hindistan Şirketi aracılığıyla Çin'den çay tohumları ithal etti. 19. yüzyılda Hindistan çayı artık bütün dünyada duyulmaya başladı. Bugün Hindistan, çay üretimi, iharacatı ve tüketimi bakımlarından önemli ülkelerden biridir.
Sri Lanka 17. yüzyılda Çin'den çay tohumları ithal etmeye ve deneme ekimi yapmaya başladı. 1780 yılında tekrar deneme amaçlı olarak ekti. 1824 yılında yine birçok kere Çin ve Hindistan'dan çay tohumları ithal etti, teknisyenleri davet etti. Böylece Sri Lanka'da üretilen yüksek kaliteli kırmızı çay, ülkeye döviz geiren önemli bir kaynak oldu.
Çin'in 1880 yılında İngiltere'ye ihraç ettiği çay, 725 tona ulaşarak, tüm çay ihracatının yüzde 60 ile 70'ini oluşturdu.
Rus Çarlığı 1833 yılında Çin'den çay tohumları aldı, 1848 yılında tekrar tohum alıp Karadeniz'e kıyısındaki bölgelerde ekti. 1893 yılında Çinli çay üstadı Liu Junzhou ve bir grup işçi şimdiki Gürcistan'a davet edildi.
Kenya, ilk defa 1903 yılında Hindistan'dan çay tohumları aldı ve Ekim 1920'de deneme ekimi yaptı. Fakat büyük boyutlu ekim ancak 1963 yılında ülkenin bağımsızlığa kavuşmasından sonra başlatıldı.
Arjantin 1924 yılında Çin'den çay tohumları ithal ederek, ülkenin güney kesminde yetiştirdi, ardından ekim alanı genişletildi. 1950'li yıllara gelince Arjantin artık Güney Amerika'daki belli başlı çay üretici ve tüketicilerinden biri oldu.
Pakistan 1958 yılında çay yetiştirmeye başladı, fakat üretim belli bir boyuta ulaşmadı. 1982 yılında Çin'den Pakistan'a uzmanlar gönderildi.
Afganistan da 1950'lerde çay yetiştirmeye başladı. 1968 yılında Afganistan hükümetinin daveti üzerine Çinli uzmanlar bu ülkeye gidip üretim için yardımcı oldu. Çinli uzmanlar sayesinde çay bitkisinin yaşayıp ürün verme oranı yüzde 90'ın üzerine çıktı.
Çin, 1962 yılında Afrika kıtasındaki Sahara Çölü'nün güneyinde bulunan Mali Cumhuriyeti'ne uzmanlar gönderdi. Uzmanlar, çetin denemelerden sonra çay yetiştirmeyi başardı. Çin, 1965 yılında bu ülkede 100 ton kapasiteli bir yeşil çay fabrikasının kuruluşuna katkı yaptı.
Çin, 1983 yılında Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ne çay tohumları sağlamaya başladı. Bu tohumlar KDHC'nin Sarı Deniz'e kıyısı olan bölgelerinde ekildi. Kore Cumhuriyeti'ndeki çay ekimi ise 920'lere dayanıyor.
Bugün, Çin'de üretilen çayın miktarı 3 milyon ton civarında, bunun üçte biri dünyada 100'den fazla ülkeye ve bölgeye satılıyor; 50'den fazla ülke Çin'den çay tohumları ve bitkileri ithal etmiş durumda; 160'tan fazla ülke ve bölgedeki halk çay içme alışkanlığına sahip; dünyada çay içen nüfus 2 milyarın üstünde...
Çayın dünyaya yayılışında Çin'in Guangdong ve Fujian eyaletlerinin önemli bir yeri var. Çay, Guangdong lehçesinde "Cha"; Fujian lehçesinde ise "Te" olarak telaffuz ediliyor. "Cha" karayoluyla Doğu Avrupa'ya, "Te" ise denizyoluyla Batı Avrupa'ya götürüldü. Şimdi çayın farklı dillerdeki isimlerini sıralayalım.
Gudong lehçesi: Cha
Standart Çince: Cha
Japonca: Cha
Moğolca: Chai
Tibetçe: Ja
Farsça: Cha
Türkçe: Çay
Yunanca: Te-ai
Arapça: Çay
Rusça: Çay
Polonyaca: Chai
Portekizce: Cha
Fujian: Te
Malayca: The
Sinhala (Sri Lanka): They
Hollandaca: Thee
İngilizce: Tea
Almanca: Tee
Fransızca: The
İtalyaca: Te
İspanyolca: Te
Danimarkaca: Te
Finlandiyaca: Tee