Çay, dünyada çok tüketilen bir sıcak içecek türüdür. Kendini "özgür ansiklopedi" olarak tanımlayan Vikipedi'nin internet sitesinde çayın tanıtımı şöyle veriliyor: "Çay, işlenmiş yapraklarının kaynatılmasıyla veya haşlanmasıyla içecek elde edilen bir bitki türüdür. Bir içecek olarak çay, çalı özelikleri taşıyan çay bitkisinin yapraklarının fermantasyonu, ısıtılması, kurutulması ve bazen başka bitkilerle veya meyvelerle karıştırılması sonucunda elde edilir. Dünya dillerinde çay anlamı taşıyan iki sözcüğün kökeni, Çin'e dayanır. Avrupa'da çaydan ilk kez 1559 yılında söz edilir. 1606 yılı ise Avrupa'nın çayla tanıştığı yıl olarak tarihe geçer. 1635 yılından sonra, Hollanda ve Fransa, Avrupa'da çay üretimine öncülük eden ülkeler olurlar. Çin'den ilk demlik örneklerinin Avrupa'ya ulaşması 1650'li yıllarda gerçekleşir..."
Vikipedi'ye ve dünyadaki tarihi kayıtlara göre, çayın memleketi Çin'dir. Çayı en erken keşfeden ve değerlendiren Çinliler olmuştur. Ne var ki, çay ilk zamanlarda yiyecek ve ilaç olarak kullanılıyordu; daha sonra, zamanla içecek olarak yararlanılmaya başladı.
Öyleyse, Çinlilerin ataları ne zaman çay içmeye başladı, çay içme geleneği ne zaman yaygınlaştı, Çin'de çay töreni nasıldır? Şimdi bu soruları yanıtlayacağız.
Çay içmeye ne zaman başlandı
Çin milletinin çayı ne zamandan beri içtiğine ilişkin değişiklik görüşler var; bu sorunun kesin bir cevabı yok. Bazıları Qin hanedanının ilk döneminde çay içilmeye başlandığını savunurken, bazıları da çay içme alışkanlığının Batı Han (M.Ö 206-M.S 8) veya Üç Krallık döneminde (189-265) ortaya çıktığı görüşünde.
Çin'de şimdiye kadar bulunan en eski eczacılık kitabı olan ve M.Ö. 1. yüzyıl civarında yazıldığı sanılan "Shennong Bencaojing"de "çay uzun süre içilirse insanı güçlendirir ve neşelendirir" yazılı. Tang hanedanı döneminde yaşamış ünlü bir yazar ve "Çay Dahisi" olarak kabul edilen Lu Yu, bu kitabı inceledikten sonra, Çin tarihinde çay içmenin en azından 5000 yıl önceki Shennong döneminde görüldüğü sonucuna vardı. Çin'de "Çaycılığın Atası" olarak kabul edilen Lu Yu'nun düşüncesi tabii inandırıcı bulunur, değil mi?
Bu noktada belki merak ederseniz; Acaba Shennong kimdir? Şimdi bunu anlatalım.
Aslında Shennong'un daha çok Yandi ismiyle tanınıyor. Yandi, Huangdi ile birlikte Çin milletinin iki atasından biri olarak kabul ediliyor. Çinliler bugün hala kendilerini "Yandi ve Huangdi'nin ahfadı" olarak tanımlar.
Ancak bugünkü bazı araştırmacılar, "Shennong Bencaojing"i inceledikten sonra kitabın Han hanedanından sonra yazıldığı ve çay içmenin ilkel zamanlarda başlayan bir alışkanlık olduğunun sadece bir iddiadan öteye geçmediği sonucuna vardı.
"Ri Zhi Lu" adlı tarihi kitabın "Çay" başlıklı cildinde "Qinler Sichuan'ı birleştirdikten sonra, çay içme geleneği Sichuan'dan diğer bölgelere yayıldı" yazılıdır. Ancak Çin'in son imparatorluğu Qing hanedanından felsefeci ve sinolog Gu Yanwu, "Ri Zhi Lu"daki cümlelerin de bir tür tahmin olduğu ve onları destekleyen herhangi bir kanıt bulunmadığı sonucuna vardı.
"Üç Krallığın Dosyası" adlı kitabın Wu Devletiyle ilgili cildinde, içki seven kralın vezirleri sık sık ziyafete davet ettiği, her zaman çok içmelerini istediği, ancak vezirler arasında içki içemeyen birine saygı gösterip içki yerine gizlice başka bir içecek verdiği yazılıdır. Buradaki içeceğin çay olduğu sanılıyor. Buna göre, Wu Devleti'nde artık çay içme alışkanlığı varmış. Bu nedenle çay içmenin en geç Üç Krallık Dönemi'nde (189-265) başladığı savunuluyor.
Ancak çay içeme alışkanlığının Üç Krallık Dönemi'nden daha önce başladığı görüşünü destekleyenlerin sayısı daha fazla. Çünkü Wu Devleti'nde çay içme alışkanlığının bulunduğu saptanmıştır; fakat Wu'daki çayların Sichuan'dan getirilmiş olması gerekir, çünkü Sichuan'da çay içme alışkanlığı Wu Devleti'nden kesinlikle daha erken başlamıştı. O nedenle Çin'deki çay içme alışkanlığının Üç Krallık Dönemi'nden daha erken olduğu da kesindir.
Aslında Han (M.Ö. 206-M.S. 220) hanedanının imparatoru Xuandi döneminde Sichuanlı Wang Bao'nun yazdığı çay konulu "Tong Yue" adlı kitapta bölgedeki bir ilçeden söz edilir. Bu ilçe, bugünkü Pengshan ilçesi sınırları içinde kalıyor. Kitaba göre, Qin (M.Ö. 221-M.Ö. 206) ve Han hanedanlarında Sichuan'daki çay üretimi büyük ölçülere ulaşmıştı.
Kısacası, Çin'de çay içme alışkanlığının Batı Han (M.Ö 206 ile M.S 8 arası) hanedanından itibaren başladığı, çayın yiyecek ve ilaç olarak kullanımının ise Batı Han hanedanından önceye dayandığı, genel kabul gören bir kanıdır.
Çay içme, Tang hanedanının ortalarında gelenek haline geldi
Tang (618-907) hanedanının ortalarında yaşayan Fen Yan'ın "Fen'in Duydukları ve Gördükleri" kitabının 6. cildinde şu bilgilere yer verilir: "Güneyliler çayı sever, kuzeyliler ise ilk zamanlarda fazla içmezdi. Kaiyuan döneminde Taishan dağında Linyan adlı bir tapınak vardır, tapınaktaki Budist rahipler Budizmin Zen mezhebini yaymaya çalıştı. Rahiplerin uyumamaları ve az yemeleri için, çay içmelerine izin verildi. Çay her yerde demlendiği için, çay içme moda oldu ve gelenek haline geldi... yavaş yavaş Çay Töreni ortaya çıktı..." Fen Yan de çay içme alışkanlığının ülkenin kuzey kesimine Zen Budizmi sayesinde yerleştiğini ve daha sonra Çin Seddi'nin dışına yayıldığını savunuyor.
Tang hanedanının sonlarında yaşamış olan Yang Hua'nın kitabında Fen Yan'ı destekleyen satırlar yer alır: "Kaiyuan ve Tianbao dönemlerinde çay azdı; Zhide ve Dali dönemlerinde çoğaldı, Jianzhong döneminden sonra ise doruğa ulaştı..."
Tang hanedanının orta döneminde yaşamış olan "Çay Dahisi" Lu Yu'nun hanedanın ortalarında yazdığı "Cha Jing" ve diğer kitaplarda benzer ifadeler yer alır. Bu kitaplara göre, çay içme alışkanlığı halk arasında da yayılmaya başladı. Dönemin doğu başkenti Luoyang ve batı başkenti Chang'an'da, MS 780 yılından sonra, çay soylular kadar sıradan insanların da içtiği bir içecek oldu. Ayrıca sadece imparatorluğun orta kesiminde değil, sınır bölgelerinde yaşayan azınlık etnik gruplara mensup insanlar da çay içmeye başladı ve çayhaneler ortaya çıktı. O zamanki insanlar, çayın pirinç ve tuz gibi günlük yaşamdaki ihtiyaç maddelerinden biri olduğunu savundu.
Çay içme alışkanlığı, Tang hanedanına göre Song hanedanı döneminde daha fazla yaygınlaştı. Bu dönemde bir atasözü yayıldı: "Her ailede 7 gereksinim vardır: Odun, pirinç, yağ, tuz, soya sosu, sirke ve çay." Bugün bu atasözü halkın dilinden hâlâ düşmedi. Song hanedanı döneminde çayhaneler daha zarifleşti. İçlerinde sadece masa ve sandalye değil, üzerine bonzai konan çiçek rafları da vardı ve çayhanelerin girişi çok süslü olurdu. Akşamları seyyar satıcılar da sokağa çıkıp çay satardı.
Çin'deki Çay Töreni
Çay Töreni anlamına gelen "Cha Dao" deyimi Budist ve Daoist uygulamalara başvurarak, Budizm veya Daoizm öğretilerine yaklaşmayı amaçlayan bir çay içme sanatıdır. Çay Töreni'nde, çay takımı, su ve ateş gibi unsurların yanı sıra, çay içme protokolüne ve çayın içildiği mekânlara da özen gösterilir. Tabii Çay Töreni'nin en önemli öğesi Budizm veya Daoizm öğretilerinin kavranmasıdır.
Çin felsefesinde en yüksek konumu olan "Dao", varoluşun kuralları, yaratıkların genel hareket kuralı, yaratıkların özü veya kaynağı demektir. Budizm'in, Daoizm'in ve Konfüçyüsçülüğün kendi Dao anlayışları vardır.
Sui ve Tang hanedanlarından sonra soylular ve bilginler, adı geçen bu üç dinin öğretilerini uygulardı. Genel olarak insanlar dini öğretilere uyarak, sağlıklarını koruma, varoluşun kurallarını doğru kavrama, böylece göğü ve insanları birleştirme arayışında bulunurdu. Çay Töreni'ne göre, bir insanın kalbi onun Dao'sudur. İnsan, "gök ve yer benimle birlikte yaşar, her şey benimle tek bir nesne olur" düşüncesi benimsemeli. Buna göre, bir insan en doğru varoluş kuralını, kendi kalbinde keşfedebilir. Gerektiği zaman hareket edilir, gerektiği zaman hareket durdurulur.
Lu Yu'nun yazdığı "Cha Jing" adlı kitap, Çay Töreni için zemin hazırladı. Daha sonra Çay Töreni'nin değişik çay içme tarzlarına uygun olan farklı biçimleri ortaya çıktı.
Çinliler, çay suyunun nereden getirildiğine fevkalade önem veriyordu. En kaliteli su, dağdaki pınar suyu; orta kalitedeki su, nehir suyu; en kalitesiz su ise kuyu suyu olarak kabul ediliyordu.
Güzel bir çay demlemek için ateş de önemlidir. "Cha Jing"de, ateşin en iyisinin mangal kömürüyle veya odunla yakıldığı yazılıdır. Çay kısık ateşte yavaş yavaş demlenir.
Çayın içildiği mekân da çok önemlidir. Klasik edebi yapıtlardaki romantik şairler ve bilginler, en çok dağdaki çam ağaçları arasında bir taşın üzerine oturup karşılarındaki şelaleye veya pınara bakıp çay içer, veya bambu ağaçlarının altında, ya da dağdaki mağarada çay içerdi. Tabii evde özellikle çay için özel bir odanın ayrılması sıradan bir uygulamaydı. Odanın iç duvarlarına kaligrafi yapıtları asılırdı. Çay içilirken yan tarafta birinin müzik çalması hoş bir katkı olarak görülürdü.
Kısacası, çayın içildiği ortam çok önemlidir, yoksa çayın tadı kaçar.
Bugün hızlı bir yaşam temposu içindeki insanlar, zihinlerini huzura kavuşturmak için giderek çay içme gibi geleneksel kültür öğelerine yöneliyor. Çay Töreni yeniden sıradan vatandaşların ilgisini çekiyor. Çay Töreni'nin iyi korunduğu bazı bölgelerde bir gelenek hâlâ sürüyor: Yeni evlenen gelin, düğün gecesinde ve ertesi sabah çay hazırlayıp kayınvalidesine ve kayınpederine sunar. Kayınpeder de düğün gecesi gelininden çay alırken ona, içine para konan kırmızı bir zarf verir, mutlu yıllar diler...
Çay Töreni, Tang hanedanından başlayıp, daha sonraki birkaç hanedanda Japonya'ya girdi ve Japonlar tarafından daha da geliştirilerek, Japonya'ya özgü Sado oluşturuldu. Bugün dünyada Japonya'nın Sado'su Çin'deki Çay Töreni'nden daha çok tanınıyor.
Çaylı yemekler
Çaylı yemekler, çayı yiyecek olarak pişirme ve yeme usullerinin birleşimi, yani yeni tür bir çay tüketim tarzıdır.
Anlattıklarımızdan da açıkça anlaşılabileceği gibi, çayın memleketi Çin'dir. Çinliler çay kullanmaya çok eskiden bu bitkiyi yiyerek başladı. Ünlü tarihi kayıt olan "Shi Jing"de, çay toplayan köylülerin sofrasında çay bulundurduğu belirtilir. Qing imparatoru Qianlong, çayın memleketi olan Hangzhou'da birkaç kez Longjin çayıyla pişirilen karidesi denemiş ve çok beğenmiş; ana imparatoriçe Cixi, vezirlerine çayla pişirilen ördek ikram etmeyi severmiş; Yunnan eyaletinde yaşayan Jinuo etnik grubuna mensup vatandaşlar, bugün hâlâ çay yapraklarının eklendiği soğuk meze yeme alışkanlığını koruyor.
1980'ler, özellikle 1990'lardan sonra, çay üretimi ve çay kültürünün gelişmesiyle, çaylı yemek de yeni bir gelişme aşamasına girdi. Guangdong eyaletindeki Sabah Çayı, ülkedeki büyük kentlere girdi; Taiwan adasında çaylı ziyafet, çay suyuyla haşlanan yumurta ve Wulong çayıyla pişirilen tavuk gibi yiyecekler ortaya çıktı; başkent Beijing'de değişik çaylı yemekler, ayrıca ülkenin çeşitli çay üslerinden getirilen çay türleri bulunabiliyor; çaylı yemeklerin sayısı 50'i aştı; Hong Kong'ta da çeşitli çaylı yemekler ve çayhaneler bulunuyor. En meşhur çaylı yemek lokantısının ismi Ming Yuan Ge.
Çaylı yemeklerin modern türü üç çeşide ayrılır. Bunlar, ailede yapılan, seyahatlerde yenen ve restoranlarda sunulan çaylı yemeklerdir. Restoranlarda sunulan çaylı yemeklerin sayısı genellikle daha fazla olur.
Çaylı yemekler, normal Çin yemekleri temelinde kaliteli çayla pişirilen yemek türleridir ve kendi özellikleri vardır.
1, Çay yemeklerinin dış görünüşüne özen gösterilir, tadı hafif olur. Çaylı bir yemekte en önemli bir unsur çay yapraklarının miktarı değil, kalitesidir. Örneğin Çaylı Soya Filizi yemeğine, o yılın baharında toplanan çay tomurcukları konur. Yeşil çay tomurcukları ile beyaz soya filizleri bir zarafet duygusu yaratır.
2, İnsan sağlığına yararlıdır. Çaylı yemekteki çay tohumcukları ve diğer birçok malzeme doğadan toplanır, organik bir madde değildir. Bu malzemeler insan sağlığına yararlı olan çeşitli vitaminler içerir.
3, Çaylı yemekler, lokantacılık ile kültürü birleştirir. Örneğin Neşeli Kırmızı ve Rahatlatıcı Yeşil adlı yemek Çin'deki en meşhur 4 klasik romandan biri olan "Kızıl Köşkün Rüyası"ndan kaynaklanır.
Çaylı yemekler için, genellikle dikdörtgen şeklinde geleneksel masa ve tahta sandalyeler kullanılır. Yemekler sunulurken misafirlerin önünde geleneksel sanat gösterisi yapılır gibi sunulur, tarihte çay için bestelenen müzikler çalınır. Böylece misafirler geleneksel milli kültür ve modern sanat tarzının birleştiği ortamda, hem karnını doyurur, hem de geleneksel kültürden zevk alır, lokantacılık da kültür tüketimi düzeyine yükselmiş olur.
4, Zenginler de, sıradan vatandaşlar da çaylı yemeklerden zevk alır. Çaylı yemek, insanların her geçen gün, basite dönme, sağlığa özen gösterme ve kültürün zevkine varma isteklerine uygundur. Ayrıca birkaç yuan değerindeki çaylı lapadan veya çay ezmesinden bin yuandan fazla fiyatı olan çaylı yemeklere kadar her çeşit çay yemek sunulur.