Ji Xianlin, 1980'li yılların ortalarında Beijing Üniversitesi rektörlüğünden ve yine 1980'li yılların sonlarında Çin Ulusal Halk Meclisi Daimi Komitesi üyeliğinden ayrıldı. Ancak aktif görevlerden ayrılmasını izleyen günlerde Ji'nin evi yine her zaman konuklar ve ziyaretçilerle doluyor, masasında henüz bitirilmemiş makaleler ve eserler bulunuyordu... Bunlar, 70 yaşını geçmiş bir adam için çok ağır bir yüktü. Ancak Ji, ileri yaşlarda sıkça görülen nefes darlığı ve katarakt hariç tutulursa, hızlı bir tempo içinde çalışarak sağlığını koruyabildi. Sabah saat 03:00-04:00 gibi kalkan Ji'nin evindeki lambalar, üniversite kampüsünde kesinlikle en erken saatte yakılan lambalar olurdu. Ji, ancak akşam saat 22:00'ye gelince yatardı. 90 yaşına gelince de yine aynı tempoyu korudu ve herkesi şaşırttı. O zaman Ji'nin sağlığını korumasının sırrı neydi? Bu sırı üç "yok" ile özetleyebiliriz. Üç "yok" şunlardı: Spor yapmak yok, yemek konusunda seçici olmak yok, kendi kendine psikolojik yük getirmek yok.
Spor yapmak yok denince, bu insanlara şaşırtıcı gelebilir. Aslında Prof. Ji sadece "sırf spor yapmak için spor yapanlara" karşı çıkıyordu. Ji'ye göre, insanın hayatı boyunca en önemli iş, çalışmaktı. Eğer büyük miktarda zaman harcanarak, spor yapılırsa bu yanlıştır. Aslında Ji günlük yaşamında spor yapmaktan nefret etmiyordu, gençken yüzmeyi ve masa tenisi oynamayı seviyordu. Belli yaşlara geldikten sonra Ji, ağır çalışmalardan sonra zaman bulup, kampus içindeki Weimin Gölü'nün kenarında yürüyüş yapıyordu. Bu, hayatı boyunca çok şeyler düşünüp, devamlı makale yazan Ji'nin beynini de çalıştıran iyi bir spor yöntemi oldu. "Spor yapmak yok" düşüncesi, Ji'nin kendisini çalışmalara adamasının bir sonucuydu.
Yemek konusunda seçici olmamak, Ji'nin diğer kuralıydı. Ji ailesinin basit bir yaşam tarzı vardı ve her öğün sıradan ev yemekleri pişirilirdi. Ji, büyük kentte yaşamasına rağmen memleketinin yemeklerine düşkündü. Kahvaltıda birkaç parça ekmek veya haşlanmış ekmek parçası, azcık yerfıstığı yer ve bir bardak çay içerdi; öğle ve akşam yemeklerinde de sofrada en çok sebze bulunur, et ise az yenirdi. Ji'nin yengesi bazen üniversite kampüsünde bulduğu yabani sebzeleri yıkar, mantı yapardı. O zaman Ji bu süprize sevinirdi. Shandonglu olan Ji, bazen bir biber ve bir taze soğan isterdi. Ji'nin ailesi de sık sık kızartılmış ekmek parçalarını Ji'nin çalışma odasındaki bir bisküvi kutusunun içine koyardı. Böylece, Ji her acıktığında karnını doyurabileceği bir şeyi hemen bulabilirdi. Seçici olmadığı için, her çeşit yemek yiyip, besin dengesini koruyabiliyordu. Bu da, Ji'nin uzun ömürlü oluşunun diğer bir sırrı.
Prof. Ji, yüreği açık birisi olarak, hiç bir zaman kendi kendine psikolojik yük getirmezdi. Kendi sağlığı için şundan bundan korkmazdı. Ji, bazı kişilerin günlük yaşamında kendine tabu koymasına karşı idi: Kimileri, yumurta yerken kolesterolden, et yerken yağdan ve pilav yerken de kalori miktarından korkar, hatta meyve yerken de birkaç kere dezenfekte ettikten sonra ancak çiğner... Ji, "kalbimde yük yok, bu nedenle iştahım iyi. Yediğim yemekler iyi şekilde sindirilebilir ve değerlendirilebilir. Ayrıca bacaklarım, ellerim ve beyinim çalışıyor, o nedenle doğal olarak hastalanmam" diyordu. Bunun yanı sıra Ji, ömrünün uzun mu yoksa kısa mı olacağını hiç düşünmüyordu, en çok anavatana ve halka yararlı çalışmaları bitirmeyi diliyordu. Bu da Ji'nin uzun yaşamasının diğer sırrıydı.
Prof. Ji'nin düzenli yaşam temposu vardı. Sabah 03:00-04:00 gibi kalktıktan sonra akademik araştırma yapıyor veya makale yazıyordu. 07:00'de kahvaltıdan sonra Ji'nin günü resmen başlıyordu. Öğle yemeğinden sonra, çalışma odasındaki kamıştan sandalyeye oturur, bu sırada sevdiği kedi de dizinin üstünde olurdu. Birlikte kısa bir süre dinlenirlerdi. Çalışma sırasında kendini yorgun hissederse, evdeki çiçekleri sular, toprağı eşeler ve yeşil yapraklarda huzur ve dinamizmi arardı. Kısa dinlenme, Ji'ye çok yararlı olurdu. Akşam yemeğinden sonra genellikle televizyondaki haberleri izler, gazeteleri ve yeni aldığı kitapları okur, elektronik postaları cevaplardı. Saat 22:00'ye gelince mutlaka yatağa girerdi. Bubir düzen hiç bir zaman bozulmadı.
Böylece, uzun ömürlülük yöntemi arayışında bulunmayan Ji Xianlin, yoğun çalışma temposunda kendine özgü bir sağlık koruma yöntemini oluşturdu. Bu yöntemden biz de faydalanabiliriz, ne dersiniz?