Çin'in Kuzey Song (960-1127) dönemine ait edebiyatçı Fan Zhongyan ve yapıtı Yueyang Köşkü, klasik Çin edebiyat tarihinde önemli bir yer tutar. Bugün Fan Zhongyan ve Yueyang Köşkü'nü tanıtacağım.
Fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Fan Zhongyan (989-1052), üvey annesi tarafından büyütüldü. Her zaman yaşam sıkıntısını çeken Fan, küçüklüğünden itibaren kitap okumayı büyük bir tutkuyla sevdi. Fan kendi amacına ulaşmak için, sık sık evin yakınında bulunan bir dağdaki tapınağa gidip burada bir süre kalarak kitap okuyordu. Çok çetin koşullarla karşı karşıya bulunan Fan, günde bir tencere lapa haşlayıp, soğuyuncaya kadar dörde bölüyordu. Sabah ve akşam ikişer parça alıp, içine azcık turşu koyuyor, sonra yarım kase sirke hazırlayıp birlikte yiyordu. Böyle son derece basit bir öğün yemek yedikten sonra, hemen kitaplarına dönen Fan okumaya devam ediyordu. Basit yaşamdan hiç şikayetçi olmayan Fan, bütün zamanını kitaplara vererek kendi zevki aldığı bir uğraşta değerlendiriyordu.
Uzun yıllar süren okumalardan sonra Fan Zhongyan, 26 yaşındayken sınavla devlet memuru oldu. Kamu işlerini kendi görevi olarak gören Fan aynı zamanda, devlet görevleri hakkında cesur tekliflerde bulunmuş, hatta zamanın başbakanını şikayet etmişti. Bu nedenle Fan Zhongyan üç defa görevden alınmıştı. Sonunda başbakan yardımcılığına getirilen ve devlet yönetiminde gördüğü yolsuzluklara çok uzulen Fan, daha sıkı bir yönetim sisteminin oluşturularak, tarıma özen gösterilmesi, hukuk sisteminin yaygınlaştırılması ve vergi yükünün hafifletilmesi gibi önerilerde bulundu. Ancak muhafazakarların karşı çıkması nedeniyle önerileri uygulanamadı, hatta önerilerinden dolayı rütbesi düşürüldü ve yeni görevine giderken yolda hastalanarak öldü.
Şiir ve deneme üstadı olan Fan Zhongyan'ın yazdığı yapıtlar siyasi düşüncelerle doludur. Yazdığı Yueyang Köşkü, bugüne kadar korunan simge niteliğindeki yapıtı olarak, onun yurtseverliğini yansıtıyor.
Yueyang Köşkü, Fan Zhongyan'ın rütbesi indirilerek küçük bir yerde çalışmak zorunda bırakıldığı bir sırada yazıldı. M.Ö. 220 yılı civarında inşa edilen Yueyang Köşkü'nün onarımı o sıralarda yeni bitirilmişti. Fan Zhongyan bir arkadaşının isteği üzerine Yueyang Köşkü için bir anı yazısı yazmaya karar vermiş. Fan Zhongyan, köşkün resmine bakarak, hayal gücünü çalıştırmaya başlamış. Yueyang Köşkü yapıtında, köşkün manzarasının güzelliğinin, önündeki uçsuz bucaksız Dongting Gölü'ne bağlı olduğu ifade edilir. "Dongting Gölü, köşkü uzaktaki dağlara bağlıyor, yakınlarda Yantze Nehri'ni yutuyor. Yueyang Köşkü hakkında bir çok şiir ve makale yazılmış. Ancak uzak yere atananlar, rütbesi indirilenler ve şairler hep Yueyang Köşkü'nde buluşuyor. Onların duyguları farklı mı acaba? İnsanlar, bulutlu ve sisli günde Yueyang Köşkü'ne çıkınca memleketine ve yurduna olan özlemi aniden ortaya çıkar, yolsuzluktan yakınır, acı hisseder; fakat güneşli bir günde köşke çıkınca insanlar kendilerini rahat hisseder, gururu da utançları da unutur..." İşte bunlar, Yueyang Köşkü'ne ün kazandıran manzaralar
Fan Zhongyan, Yueyang Köşkü'nün manzarasını tasvir ederken, derin felsefi düşünceler ortaya koydu. Fan, yüce hedefi olan insanlar ile sıradan insanlar arasındaki en büyük farkın, duygularının manzaralarla birlikte değişmemesi olduğu görüşündedir. Fan'a göre, yüce hedefi olan insanın duygusu, nesnelerin iyi veya kötü olmasından ve kendi kazancı veya kayıbından dolayı değişmez. Rütbesi yükselirken veya para kazanırken, bundan dolayı sarhoş olmaz; sıkıntı çekerken fazla üzülmez; eğer hükümette bir görevi üstlenirse, mutlaka halkın, görevi olmazsa imparatorun acılarını paylaşır, yani her zaman acıları paylaşır. Belki merak ediyorsunuzdur: Acısız gün olmazsa, sevincin tadı ne zaman çıkar? Bu soruya Fan Zhongyan'ın cevabı şöyle: "Önce tüm toplumun acılarını paylaşalım, tüm toplum sevindikten sonra sevinelim."
Bu cümle, şimdiye kadar sıkça tekrarlanan bir cümle oldu, ülkenin ve dünyanın kaderi için düşünenlerin dilinden hiç düşmedi. Bu felsefi düşünce, Fan'ın hayat boyunca ısrarla bağlı kaldığı bir davranış ilkesiydi. Fan Zhongyan'ın çalışkanlığı, dürüstlüğü ve halk için çalışma ruhu, daha sonraki nesilleri ülkeye hizmet etmeye teşvik etti. Ortaya koyduğu "Önce acı, sonra sevinç" düşüncesi, Çin milletinin geleneği haline gelerek, daha sonraki nesilleri derin şekilde etkiledi.