Almanya Başbakanı Angela Merkel, dün öğleden sonra Çin'in Shenyang kentinden özel uçakla Berlin'e dönerek üç gün süren Çin ziyaretini noktaladı.
Bu ziyaret, Merkel'in başbakanlık görevine geldikten sonra yaptığı dokuzuncu Çin ziyareti. Aslında ziyaret başladığı ilk günden beri, özel ikili ilişkileri gösteren bazı konularla gündeme geliyor: "Yarım kabineyle ziyaret", "Çin'i en çok ziyaret eden Batılı lider", "Çin Başbakanı Li Keqiang'la Yazlık Saray'da yapılan 'eski arkadaş görüşmesi' " gibi...
Merkel'in Çin ziyaretinin son durağı Shenyang şehri, Çin'de, hatta Kuzeydoğu Asya bölgesinde, en büyük sanayi kenti niteliğini taşıyor ve "Doğu'nun Ruhr'u" olarak adlandırılıyor. Almanya'da kömür ve çelik sanayileriyle bilinen, eski sanayi bölgesi Ruhr, bugün artık yüksek ve yeni teknoloji sektörüne dayanan yeni tip ekonomik bir bölge haline geldi. Merkel'in Shenyang'a merağının arkasında, Çin'in yapısal reformuna duyduğu ilgi ve Almanya'nın "sanayi 4.0" stratejisi ile "Çin Üretimi 2025" stratejisinin kenetlenmesini hızlandırma kararlılığı bulunuyor. Merkel konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Çin'in yapısal reformuna katılmak ve elverişli yatırım ortağı haline gelmek istiyoruz. Çinli işletmelerin Almanya'da yatırım yapmasını bekliyoruz. Çin'in kalkınmasına katkıda bulunmak ve Çin'e yapısal düzenleme alanındaki tecrübelerimizle destek vermek istiyoruz."
Aslında Merkel'in geçen Ekim'deki Çin ziyareti sırasında, iki taraf, Çin'in kuzeydoğu bölgesinde iki ülkenin işletmelerinin "Çin-Almanya (Shenyang) Donatım İmalatı Parkı'nın inşasına katılması kararı almıştı. Şu an Çin-Almanya Donatım İmalatı Parkı'nda yer alan 144 Alman şirketin arasında BMW, Siemens ve KUKA gibi tanınmış markalar bulunuyor.
Öte yandan, bu süreçte Alman firmalar da kendi endişelerini ifade ediyor. Çinli Midea Grubu'nun, KUKA şirketini satın alma planı kısa bir süre önce Almanya hükümeti tarafından engellendi. Bu durum, Almanya'nın, Çinli işletmelerin yüksek ve yeni teknoloji sektörüne girmesine dair endişelerini yeterince gösteriyor. Çin Başbakanı Li Keqiang Merkel'le Beijing'deki görüşmesinden sonra düzenlenen basın toplantısında, yoğun bir şekilde dikkatini çeken söz konusu satın alım hakkında açıklamalarda bulundu.
"Bence bu, işletmeler arasındaki piyasa davranışları. Dolayısıyla, piyasalaşma yöntemi ve uluslararası arenada kabul edilen hukuki kurallara göre işbirliği yapılması gerekiyor. Burada şunu vurgulamak istiyorum; Almanya'nın Çin'de yatırımları son yıllarda sürekli ilk sırada yer alıyor. On binlerce Alman işletme Çin'e geldi. Gerçekler, Çin piyasasının açık olduğunu doğruladı. İlgili tarafların Çin'in kalkınmasına sakin bir tavırla yaklaşabilmesini temenni ediyorum. Çin'in kalkınması, diğer ülkelerin gelişiminden ayrı düşünülemez."
Aslında Alman firmalarının endişeleri bu kadarla sınırlı değil. Kısa bir süre önce, Çin Avrupa Birliği (AB) Ticaret Odası tarafından yayımlanan bir raporda, Avrupalı işletmelerin Çin'deki ticaret ortamına güvenmedikleri ifade edildi. Alman şirketlerin bu tür endişelerine karşı, Çin Başbakanı Li Keqiang şu açıklamada bulundu:
"Çin dışa açılmayı daha da genişletecek ve yabancı sermeye çekmek için daha başka önlemler alacak. Şuna vurgu yapmak istiyorum; Çin'de kayıtlı olan ortak sermayeli veya yabancı sermayeli işletmeler, Çin hükümeti tarafından diğer Çinli işletmeler gibi, yurtiçi işletmeler olarak görülüyorlar, bu nedenle ticaret ortamından eşit ve adil olarak yararlanabilirler."