Etkinliğe katılan Türk, Afgan ve Mısırlı gazeteci ve araştırmacılar, eski İpek Yolu'nun başlangıcı olan Xi'an kentinden başlayarak, Sha'anxi eyaletini kültürel, sosyal, ekonomik ve dini açılardan tanıdı, yerel halkla ve Çinli meslektaşlarıyla temaslarda bulundu. Katılımcılar, 25 Mayıs'a kadar sürecek gezinin ikinci etabında Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşayan etnik azınlıkların hayatını ve kendilerine has kültürlerini tanımakla beraber, bölgede yer alan birçok önemli ekonomik, kültürel ve dini merkeze ziyarette bulunacak.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkan Yardımcılığı ve Asya-Pasifik Araştırmalar Merkezi Başkanlığı görevlerini yürüten Prof. Selçuk Çolakoğlu, Sha'anxi eyaleti ve Xi'an kentinin Türkiye'de yeterince tanınmadığını ifade etti. Türk halkının gözünde Çin'in tek standart çerçevesinde ele alındığını, ülkenin kültürel ve ekonomik farklılıkları ve fırsatlarının bilinmediğine dikkati çekti.
Türk halkının gözünde Çin'in yalnızca Beijing ve Shanghai'dan ibaret bir yer olarak görüldüğünü belirten Çolakoğlu, "Xi'an'ın Türkiye'deki kültüre doğrudan dokunabilecek bir özelliği var, yani İpek Yolu'nun başlangıç noktası Xi'an ise, önemli bir bitiş noktası da Türkiye, Anadolu coğrafyası. Dolayısıyla bu anlamda iki ülke arasında kültürel bir köprü kurulması, buradaki çok kültürlülüğün ve ekonomik fırsatların tanıtılması Türkiye açısından önem taşıyor. Tabi bunu tüm Çin için yapmak lazım. Çin'in farklı eyaletlerinin değişik yönleriyle, fırsatlarıyla, özellikleriyle Türk toplumuna anlatılması gerekiyor." diye konuştu.
Öte yandan, Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanı Muhammet Çakmak, etkinliğin Sha'anxi eyaletinde gerçekleştirilen bölümünde en çok Shimen Yolu'ndan etkilendiğini ve Xi'an Ulu Camii'nde Çinli Müslümanlarla birlikte Cuma namazı kılmanın kendisini çok heyecanlandırdığını belirterek, şunları ekledi:
"Bu kadar görkemli bir camide bin yılı aşkın bir süredir dini hoşgörüyü ve çoğulculuğu içerisinde barındıran Çin toplumunun Müslüman üyeleri arasında Cuma namazı kılmak da beni çok heyecanlandırdı. Bu durum, aynı zamanda Çin topraklarında insanların nasıl özgürce inançlarına sahip çıktığını ve ibadet edebildiğini de açıkça ortaya koymuştur. Çinli Müslümanlarla birlikte Cuma namazında okunan dualar ve gerçekleştirilen ritüeller büyük heyecan vericiydi ve dilimiz farklı olsa da o kardeşliği, o duygudaşlığı ve o manevi havayı bütün içtenliğimle yaşadım."