2012 yılında Suriye'de çatışmalar sürekli olarak tırmandı. Arabuluculuk çabaları defalarca suya düştü. Buna rağmen, uluslararası toplum Suriye sorununu siyasi yolla çözmekten hiç vazgeçmedi.
2012 yılında, Suriye'nin başkenti Şam, ikinci büyük kenti Halep ve güneyindeki Deraa'da sürekli çatışmalar meydana geldi. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, çatışmaların kaynağının terörizm olduğunu savunarak şunları söyledi:
"Yeni tip bir savaş yaşıyoruz. Terörizm, yurtiçi ve yurtdışında vekilleri aracılığıyla bizimle savaşıyor."
Bu arada, muhalif güçler Kasım ayında Esad yönetimini değiştirmeyi amaçlayan "Suriye Devrimi Muhalefet Güçleri Ulusal Birliği"ni kurdu. Birlik Başkanı Moaz el Hatip şöyle konuştu:
"Birliğin en önemli görevi, kanlı çatışmaları durdurarak halkı kurtarmak. Ayrıca, bütün güçleri birleştirerek, totoliter rejimi değiştirip, adil bir toplum kurmayı amaçlıyoruz."
Çatışmalarda en çok mağdur olan masum halktır. Çatışmaların patlak vermesinden bu yana, Suriye'de sivillerin ölü sayısı devamlı olarak yükseldi. BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres, 2012 yılının sonuna kadar, yurtdışına kaçan Suriyeli mülteci sayısının 710 bine ulaşmasının beklendiğini belirtti.
Uluslararası toplum, Suriye sorununun barışçıl yolla çözülmesi için büyük çaba gösterdi. Birleşmiş Milletler (BM) eski Genel Sekreteri Kofi Annan, Şubat ayında Suriye krizi ortak elçiliğine atandıktan sonra, altı maddelik öneri sundu ve Suriye'deki çeşitli taraflardan ateşkes uygulamasını istedi. Ancak Annan, arabuluculuk çabalarının sonuçsuz olduğunu görünce, Ağustos ayında, görevinden istifa etti.
Annan'ın yerine Eylül ayında, Cezayir eski Dışişleri Bakanı Lahdar Brahimi geçti. Brahimi de, Ramazan Bayramı sırasında ateşkes çağrısında bulundu. Ancak ateşkes anlaşması ilk gün bozuldu. Buna karşın Brahimi, Suriye sorununu siyasi yolla çözüme bağlamak için hâlâ çaba harcamakta.
Öte yandan, dış güçler de Suriye'ye yönelik müdahaleyi hızlandırdı. Bu yılın sonunda, Batılı ülkeler önderliğindeki "Suriye'nin Dostları Konferansı"nda, "Suriye Devrimi Muhalefet Güçleri Ulusal Birliği" Suriye halkının yasal temsilcisi olarak açıklandı. ABD'nin "Eisenhower" isimli uçak gemisi Suriye'ye yakın sulara ulaşırken, NATO da Türkiye'nin Suriye sınırına "Patriot" füzeleri konuşlandırma kararı verdi. Bütün bunlar, Batılı ülkelerin Suriye'ye askeri müdahalede bulunacağı anlamı mı taşıyor? Çin Çağdaş Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkan yardımcısı Li Shaoxian, Batılı ülkelerin silah kullanma olasılığının yüksek olmadığına işaret ederek şunları söyledi:
"Suriye sorununda, ABD, NATO veya Batılı ülkelerin niyetleri, Suriye krizini yurtiçinde kontrol ederek, başka bölgeleri etkilemesini engellemek. Ancak kriz artık Türkiye ve Lübnan'ı etkilemeye başladı. Gelecekte bu etkinin Ürdün ve İsrail'e ulaşması, Batılı ülkelerin çıklarlarına büyük tehdit oluşturacak. Bence Batılı ülkeler için en acil görev, askeri müdahale değil, Suriye krizinin başka bölgelere yayılmasını engellemek."
Suriye krizinin bir süre daha devam edeceğini belirten Li Shaoxian, üç unsurun Suriye'deki durumun gelişme yönünü belirleyeceğini söyledi. Li Shaoxian, bu üç unsuru şöyle açıkladı:
"Birincisi, Suriye hükümetinin bölünüp bölünmemesi ve ordunun içerden çöküp çökmemesi. İkincisi, muhalif güçlerin iç savaşta üstün hale geçip, hükümet ordusunu yenebilecek bir güç olup olmaması. Üçüncüsü ise dış müdahale olup olmaması. Şu anki duruma göre, kısa süre içinde hatta bir yıl içinde Suriye durumunda öze ilişkin değişiklik olmayacak."
Suriye sorununun siyasi yolla çözülmesini hızlandırmak üzere dört öneri sunan Çin, uluslararası toplumla ortaklaşa çaba harcamaya hazır olduğunu belirtti. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hong Lei şöyle konuştu:
"Çin'in önerileri, uluslararası toplumun fikir birliği temelinde Brahimi'nin çabalarını destekleyerek, Suriye sorununun siyasi yolla çözülmesini hızlandırmayı, Suriye'deki çeşitli tarafların ateşkesi bir an önce uygulamasını sağlamayı ve Suriye halkı önderliğindeki siyasi süreci başlatmayı amaçlıyor."
