G-20 Zirvesi, dün (18 Haziran) Meksika'nın Los Cabos kentinde başladı.
Yeni kalkınan bir ülke olan Meksika'da düzenlenen zirvenin gündem maddeleri, küresel ekonomideki sorunların çözümünde, yeni kalkınan ekonomilerin katkısına ihtiyaç duyulduğu gerçeğini ortaya koydu.
G-20, 1997 yılında Asya'da meydana gelen finans krizi nedeniyle kuruldu. Uluslararası toplum ve özellikle de gelişmiş ülkeler, küresel finans krizinin ve dünya ekonomisindeki önemli sorunların çözülmesinde, yeni kalkınan piyasalara ihtiyaç duyulduğunu anladı.
21. yüzyıla girildikten sonra, yeni kalkınan ekonomiler de büyümeye başladı. Bu ülkelerin ortalama ekonomik büyüme hızı, küresel ekonominin büyüme hızının üstüne çıktı. Dünya ekonomisinin büyümesinde temel itici güç haline gelen bu ekonomiler, küresel ekonomik düzende, hatta dolayısıyla siyasi düzende önemli etkiler yarattı. Bu ülkelerle kıyaslandığında, ABD, Japonya ve AB ülkelerinin ekonomilerinin bir türlü toparlanamadığı görüldü.
G-20 niçin kuruldu?
ABD'de yaşanan mortgage krizi ve bu krizin etkisiyle küresel finans krizinin çıkması, gelişmiş ülkelerin ekonomilerine bir darbe daha vurdu. Gelişmiş ülkelerin güçleri, dünya ekonomisindeki önemli sorunları tek başlarına halletmek için artık yetersiz görünüyor. Gelişmiş ülkeler, yeni kalkınan ekonomiler ve gelişmekte olan ülkelerle temasların güçlendirilmesi gerektiğini anladı. G-20 de işte bu nedenlerle kuruldu.
G-20 üyesi ülkeler arasında giderek denge sağlanıyor. Üye ülkeler arasında, hem önemli gelişmiş ülkeler hem de yeni kalkınan ekonomiler yer alıyor. G-20 ülkelerinin yüzölçümü, dünyanın yüzde 60'ını; ticaret hacmi, dünya ticaretinin yüzde 80'ini ve gayri safi yurtiçi hasılaları ise, dünya toplamının yüzde 90'ını oluşturuyor. Dolayısıyla G-20, dünya ekonomisinin büyümesinde hayatî önem taşıyor.
Son yıllarda G-20, küresel finans krizine çözüm getirmenin yanında, dünya ekonomisinin toparlanmasını ve büyümesini hızlandırmada önemli bir rol oynadı. Bunun önemli bir sebebi de, yeni kalkınan ekonomiler ile gelişmiş ülkelerin, G-20 çerçevesinde eşit bir şekilde faaliyet gösterebilmeleri. Bu sayede, G-20 ülkelerinin vardıkları kararlar, artık dünya ekonomisi hakkındaki gerçekleri daha doğru yansıtıyor ve G-20'nin almayı kararlaştırdığı tedbirler artık daha çok ciddiye alınıyor.
G-20 ülkelerini bekleyen sorun çok
G-20, uluslararası finans krizini çözmek amacıyla kuruldu. Dolayısıyla, G-20 zirvelerinin gündem maddeleri arasında, mutlaka dünya ekonomisindeki önemli sorunlar yer alıyor. Bu sorunlardaki tartışmalara aktif bir şekilde katılan yeni kalkınan ekonomiler, kendi somut koşullarından hareketle, zirvede varılan uzlaşmaları yerine getirmeye çalışıyor. Yeni kalkınan ekonomiler, gelişmiş ülkelerle beraber enerji güvenliği, iklim değişikliği, yeşil büyüme, gıda güvenliği ve emtia fiyatlarındaki dalgalanma gibi konulardaki sorunları çözmek için çaba harcıyor. Bunun yanı sıra, yeni kalkınan ekonomiler, ortak ama farklı sorumluluk ilkesinde ısrar ederek, gelişmiş ülkeleri, finans krizinin gelişmekte olan ülkelerde ve özellikle de en az gelişmiş ülkelerde yarattığı etkileri azaltmaya çağırıyor.
Bu açılardan değerlendirildiğinde, dünyanın ikinci büyük ekonomisi ve gelişmekte olan ülkelerden biri konumundaki Çin, yeni kalkınan ekonomilerin ve gelişmekte olan ülkelerin taleplerini vurgulayarak, küresel büyümede daha eşit ve dengeli yeni bir ortaklık ilişkisi kurulması için çaba sarf ediyor.
G-20 Zirvesi'nin, Los Cabos kentinde başladığı bu günlerde, Avrupa'daki borç krizi de giderek kötüleşiyor. Dünya ekonomisinde istikrarsız ve belirsiz unsurlar bulunuyor. G-20 üyesi ülkeler arasından çok az ekonominin büyüme hızında artış görülüyor. Üye ülkelerin çoğunun ekonomileri geriliyor. Ayrıca, ekonomilerin birbirlerine olan negatif etkileri de günden güne artıyor. G-20 üyesi ülkelerin, zirvede, piyasaya olan güvenin yeniden sağlanması ve dünya ekonomisinin en kısa sürede çıkmazdan kurtarılması için somut tedbirler almaları bekleniyor.