Bugün (28 Şubat) Çin ile ABD arasındaki "Shanghai Bildirisi"nin yayınlanmasının 40. yıldönümü. Kırk yıl önce fırsatı değerlendirerek karar veren iki ülkenin liderleri, Çin'i ziyaret eden ilk ABD başkanı olan Richard Nixon ziyareti sırasında "Shanghai Bildirisi"ni yayımlayarak ikili ilişkilerde yeni bir sayfa açtı. Kırk yıl sonra, dünyada büyük değişikliklerin meydana gelmesinin ardından, "Shanghai Bildirisi"nin önemi bugün daha açık olarak görülebilir.
İlk olarak, Nixon'un başarılı Çin gezisi ve "Shanghai Bildirisi"nin yayınlanması, Çin-ABD ilişkilerinde dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Bildiriyle, ilişkilerde 20 yıllık zıtlaşma nokta koyuldu ve ilişkiler normalleşmeye başladı. ABD'nin önceki 20 yılda Çin'i çevreleme politikası uygulaması nedeniyle, iki ülke arasında yalnız diplomatik ilişki değil, ekonomik ve ticari temasların ile personel değişimi bile yoktu. 1972 yılında yayınlanan "Shanghai Bildirisi"nde iki ülkenin farklı yönetim biçimleri olduğu kabul edildi. Çin ve ABD, barış içinde bir arada yaşamanın beş ilkesi temelinde ikili ilişkilerin normalleşmesi, her alanı kapsayan temasların genişletilmesi ve ikili ticaretin geliştirilmesi konularında fikir birliğine ulaştı. Bu nedenle, Çin-ABD ilişkilerinin normalleşmesi sürecinin "Shanghai Bildirisi"nin yayınlanmasıyla başladığı söylenebilir. Bunun ardından, iki taraf arasında yayımlanan "Çin-ABD Ortak Bildirisi" ve "17 Ağustos Bildirisi", "Shanghai Bildirisi"nin devamı olarak görünür.
İkincisi, "Shanghai Bildirisi" uluslararası arenada "Tek Çin" ilkesinin tanınması açısından son derece kritik anlam taşıyor. Çin-ABD ilişkilerinin çekirdek problemi Taiwan sorunudur. Kore Savaşı'nın patlak vermesinden sonra, ABD bir yandan Taiwan'a ekonomik ve askeri yardım sağlayarak ve Çin'in içişlerine müdahale ederek Taiwan'ı, "çevreleme politikasının" temel taşı olarak kullanmıştı. Diğer yandan ise, uluslararası toplumda "Taiwan'ın belirsiz statüsü" teorisini ileri sürüp Taiwan sorununu muğlaklaştırmıştı.
"Shanghai Bildirisi"nde, ABD tarafı şunları açıkladı: "ABD, tek Çin politikasını benimsemiş ve Taiwan'ın Çin'in ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul ettimişti.
Bunun uluslararası arenada "Tek Çin" politikasının tanınması için son derece önemli olduğu şüphesiz. Nixon, Taiwan'la yakın bir ilişkilerde bulunan Japonya'yı "kontrol altına alacağını" ifade etmişti. Bu da önemli bir dönüm noktasıydı. Böylece, "Taiwan'ın belirsiz statüsü" politikası uluslararası toplumda geçerliliğini kaybetti. Dolayısıyla, sözde "Taiwan'ın Bağımsızlığı", "Bir Çin, Bir Taiwan", "İki Çin" gibi söylemler uluslararası toplumda etkisini kaybetti.
Önem verilmesi gereken diğer bir nokta, yukarıda bahsettiğimiz ABD'nin "Shanghai Bildirisi"nde açıkladığı cümleler, ABD'nin "Tek Çin" politikasına ilişkin klasik ifadesi haline geldi. Şimdiye kadar, ABD hükümeti "Tek Çin" politikasından söz edince yine "Shanghai Bildirisi"ne dönüyor. "Tek Çin" politikası, Çin-ABD ilişkilerinin siyasi temelini oluşurken, "Shanghai Bildirisi" ise ikili ilişkilerin siyasi zeminini hazırladı.
Üçüncüsü, "Shanghai Bildirisi"nin yayınlanması, Çin'in uluslararası ortamını iyileştirdi. Öncelikle, bildirinin yayınlanması Çin'in dış stratejisinde birçok düşmanın bulunması durumunu değiştirerek Çin'in güvenlik ortamını gözle görülür şekilde iyileştirdi. Bunun yanı sıra, 1971 yılının ikinci yarısında Çin'in Birleşmiş Milletler'deki yasal konumunu yeniden elde etmesi ve Çin-ABD ilişkilerinin yumuşatılması, Çin'in dışişlerini olumlu etkiledi. Bazı batılı ülkeler Çin'le ayrı ayrı diplomatik ilişkileri kurdular. "Nixon'un vurgusu"nun etkisiyle, Japonya, Eylül 1972'de Çin'le resmi diplomatik ilişkileri kurdu.
Dördüncüsü, Çin-ABD ilişkilerinin normale dönmesi, dünya barışının korunmasına katkıda bulundu. Çin-ABD ilişkilerinin normalleşmesi, Asya-Pasifik bölgesindeki durumu genel olarak yumuşattı. Bunun dışında, Soğuk Savaş'ın zirvesinde meydana gelen Çin-ABD açılımı, ABD-Sovyetler Birliği ilişkilerinde yumuşama yarattı. Moskova'yı Mayıs 1972'de ziyaret eden Nixon, Sovyetler Birliği liderleriyle "Anti-Balistik Füze Sistemlerinin Sınırlandırılması Antlaşması"na imza attı. Bu Soğuk Savaş döneminde ve sonrası dünyada stratejik dengede belirli rol oynadı.
Halen "Shanghai Bildirisi"nin yayınlanmasından bu yana 40 yıl geçti. Çin-ABD ilişkileri sorunsuz olmamasına rağmen, daha önce kimsenin tahmin edemeyeceğ bir seviyede bulunuyor. Geride kalan kırk yıl, Çin ile ABD arasındaki dostluk ve işbirliğinin gelişmesinin engellenemez olduğunu kanıtladı.