24 Haziran 2009
İRAN'daki olaylar bölge ve dünya politikalarını nasıl etkileyecek? Bunun yanıtı kuşkusuz İran'daki durumun nasıl gelişeceğine ve sonuçta Tahran'da kimin veya hangi güçlerin yönetimi elinde tutacağına bağlı.
Seçimler sırasında sıkça vurgulanan hususlardan biri, Ahmedinecad'ın veya rakibi Mir Hüseyin Musevi'nin seçilmesinin İran'ın dış politikasında köklü bir değişikliğe yol açmayacağı yönündeydi. Örneğin, İran'ın nükleer programının ilk adımları daha 1980'lerde, Musevi Başbakan iken atılmıştı.
Ancak, Musevi'nin tekrar siyaset sahnesine çıkmasından sonra belirtilen diğer bir husus da, kendisinin -eleştirdiği Ahmedinecad'ın aksine- dış ilişkilerde daha pragmatik davranacağı, dünyayla daha barışık olmaya ve özellikle Batı ile diyalog kurmaya çalışacağıydı...
İran karışık...
BUGÜNKÜ belirsizlik ortamında seçimlerin yenilenip Musevi'nin iktidara gelme şansı pek parlak görünmediğine göre, "yüce lider" Ayetullah Hamaney'in himayesindeki Ahmedinecad hükümetinin politikasında herhangi bir değişiklik beklenebilir mi?
Temelde hayır, Ahmedinecad bu yeni konjonktürde, dış politikasını aynı sertlikle sürdürebilir, özellikle ABD'ye, Batı'ya ve İsrail'e meydan okumaya ve bölgedeki nüfuzunu yaymaya özen gösterebilir. Böyle bir popülist politika, Ahmedinecad'ın, daha önce olduğu gibi, içeride de destek kazanmasını sağlayabilir.
Bu yaygın görüşe karşılık, Ahmedinecad'ın içeride olup bitenlerden sonra, meşruiyetini ve itibarını sağlamlaştırmak için Batı'ya açılmak ve özellikle kendisine elini uzatan Başkan Obama ile diyalog kurmaya yönelebileceğini düşünenler var. Ne var ki, bu esneklik, Hamaney-Ahmedinecad ikilisinin esas stratejisini değiştireceği anlamına gelmiyor.
Bu yönetimin devam etmesi halinde, ABD'nin ve Batı'nın İran politikasının ne olacağı da önemli bir soru işareti. Obama, bu olanlardan sonra -hele göstericilere karşı güç kullanılır ve daha fazla kan dökülürse ve ayrıca muhalifler tutuklanırsa- Ahmedinecad ile görüşmek ve uzlaşmak isteyecek mi?
Dünya kaygılı...
OBAMA seçimlerden önce Tahran'a diyalog önerisinde bulunmuş ve böylece ABD'nin İran'la sorunları müzakere yoluyla çözümlemek istediği mesajını vermişti. Eğer seçimler şu sırada yapılsaydı ve bugünkü karışıklık çıkmasaydı, belki bu yönde ilk adımlar atılacaktı. Şimdiki halde böyle bir yakınlaşma beklemek imkânsız.
Bu arada Tahran'da olup bitenler, Batı (ve genelde dış dünya) ile İran rejiminin arasını daha da açıyor. İran yöneticileri ABD'nin ve İngiltere'nin aleyhinde bir kampanya açarken, Batılı liderler de İran yönetimine karşı sert tepkiler gösteriyor. Bu bağlamda dün BM Genel Sekreteri Ban ki-moon'un İran yönetimine muhaliflere karşı güç kullanmasına sor vermesi ve insan haklarına saygılı davranması çağrısında bulunması da anlamlıdır.
Türkiye ketum...
GEÇEN hafta bu sütunda, Türkiye'nin tartışma konusu olan "resmi" seçim sonuçlarının Tahran'da ilan edilmesinden hemen sonra, Ahmedinecad'ı alelacele tebrik ettiğini bildirmiştik. Şimdi İran hâlâ bu şaibeli sonuçları tartışıyor, yönetimle muhalefet ve halkın geniş bir kesimi arasındaki kavga büyüyor...
Ankara bu konuda suskun kalmayı yeğliyor. Kuşkusuz bu İran'ın iç sorunudur ve bunu halletmek de İranlıların işidir. Ama bu, Türkiye'nin yakın komşusunda olup bitenler hakkında düşündüklerini açıklamasına, ilgi ve kaygılarını dile getirmesine engel olmamalıdır.