Devrimin bu 30. yıldönümünde İran, en Amerikanvari seçimini yaşadı.
Ahmedinejad'a rakip çıkan Musavi, kampanyada bol bol Obama'dan esinlendiği "değişim" sloganını kullandı. Gençleri devreye sokmak adına -Obama'nın yaptığı gibi- "bloglar", "facebook" dahil; "web" ve "internet"in sağladığı tüm olanaklardan yararlandı. Cumhurbaşkanı adayları TV'lerde yüz yüze yarıştı.
Sade başkent Tahran'da değil, İran'ın belli başlı kentlerinde "reform yanlısı" seçmenler; kampanya sırasında sokaklara döküldü. "Bye bye Ahmedinejad" türünden, tasavvur edilebilecek en "Amerikanvari sloganları" attılar; internet, SMS ağları sayesinde meydanlarda, yollarda etkileyici "insan zincirleri"; kadınlı, erkekli kalabalıklar oluşturdular…
Bu yazıyı okuduğunuzda, -sonuçlar ikinci tura kalmadığı takdirde- belli olmuş olacak. Benim bu satırları kaleme aldığım saatlerdeyse oylama sürüyor. Bu durumda kazanan hakkında tahmin yürütmektense, İran'ın "nevi şahsına münhasır" değişimine ışık tutan ve de 2009 seçimlerine damga vuran "eğilimlerden" biraz bahsetmek istiyorum.
Siyasetin Dönüşü...
Sözünü ettiğim "eğilimlerin" ilki, girişte kısaca değindiğim "Amerikanvari kampanya" ki "Batılı Türkiye"de(!) dahi benzerine pek rastlamıyoruz.
İkinci büyük eğilim; "İslam devrimi ülkesi" İran'a "siyasetin dönüşü..."
İran'da uzun yıllar yaşayan bir dostum bunu, "2009 seçimlerinin özelliği" diyerek özetliyor. "İran'a siyasetin dönüşü olmuştur. 'Siyaset' İran'da bu güç ve ivmeyle ancak otuz yıl öncesinin devrim yıllarında ve de reformcu lider Hatemi'nin '97 seçimlerinde bu şekilde devreye girmişti. Seçmen nüfusunun yarısını oluşturan gençler arasında böyle bir ilgi ve coşku; yanlız o yıllarda yaşandı…"
İran'da "siyaset"ten anlaşılan şey başka deyişle, Batı'da anlaşılandan çok daha kalın çizgilerle belirlenmiş bir faaliyet….
"Siyaset"in devreye girebilmesi için ya "devrim" ya da "devrim hattında oynamalar" yani "reformların" söz konusu olması gerekiyor.
"Devrim" ve "reform" sözcükleriyle ifade edilen alanın arası İran'da nerdeyse bütünüyle boş, "siyasetten arındırılmış" oluyor.
"Siyaset yapmak" ya "devrim" ya "reform" atağına kalkmakla özdeşleştiriliyor ki; başlı başına bu "siyaset"in neden "kurulu düzenin" korkulu rüyasına dönüştüğünü anlatmaya yetiyor...
Reformun Acemcesi "Kişisel Özgürlükle" Sınırlı
Hal böyle olunca "devrim" sözcüğünü bir "geçmişe dönüş vaadi" olarak kullanan ülkede,"reform" ya da "reformculuk" ne anlama geliyor?
İran'ı çok içerden tanıyan dostum bunu; 2009 seçimleri bağlamında "İran'da reform ve reform yandaşlığı" diyerek özetliyor: "En fazla 'kişisel özgürlüklerde açılımla' eşanlamlıdır."
"Tabandan gelen 'değişim' taleplerini, 'kişisel özgürlükleri' genişletmek suretiyle rahatlatmakla sınırlarsınız. Ama bunu 'siyasal özgürlükler alanını genişletmeye' asla vardırmazsınız. Engellenmesi imkânsız 'kişisel özgürlükler' konusundaki taleplere karşı böylece ön alırken 'düzeni' sarsacak (sözgelimi 'laiklik' temelli seçenekleri gündeme getiren) 'siyasi özgürlüklere' değinmemiş olursunuz. Bu son derecede tipik bir 'doğu muhafazakârlığıdır.' İran'da zaman zaman gündeme gelen 'reform' sözcüğünden anlamanız gereken şey de bu; bahsettiğim doğu muhafazakârlığının olanak verdiği kişisel özgürlük alanının esnetilmesinden ibarettir. Bunun günlük yaşam ve pratikteki anlamı da, 'baskı eşiğinin' gevşetilmesiyle sınırlıdır…" Köktenci muhafazakârlar ne var ki, sistem sınırları içinde kalan bu küçük reformlara dahi tahammülsüz görünüyor.
Köktenciler; 'kişisel özgürlükler' listesinin genişletilmesiyle özgürlükler alanının önden kararlaştırılan sınırlarda tutulamayacağını ve kaçınılmaz olarak bunun "siyasi özgürlükler sınırına dayanacağını", "siyasi talepleri" kışkırtacağını savunuyorlar.
İran'da tüm "kavga" bunun üzerine kurulu.
'97'de Hatemi'yi iktidara taşıyan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana, alttan alta inişli çıkışlı biçimde süregiden bu çekişmeye şimdi bir de "Obama unsuru" eklenmiş durumda.
Obama göreve geldiği 7 ay boyunca her fırsatta Tahran'a , "zeytin dalı" uzattı…
Yazının başında sözünü ettiğim ABD'nin kampanya üzerindeki bariz etkileri de dahil olmak üzere, "İran'a normalleşme" öneren Obama bu seçimlerde başlı başına bir etmen…
Otuz yıllık İran devriminden bu yana ilk kez bir ABD Başkanı, komşu İran'a "dünya politikasına geri dönüş fırsatı" sunuyor…
Resmi söylemler hilafına, halk arasında had derecede ABD hayranlığının geçerli olduğu İran'da, bu kolayına kulak arkası edilmeyecek bir öneri…
İran usulü "reform özlemleri" ile "Obama faktörünün" sandıkta yaratacağı kimyayı hep birlikte göreceğiz.