26/04/2009
ABD Başkanı Barack Obama'nın bir tek 'soykırım' demediği açıklama geldiğinde, bir grup gazeteci arkadaş ile birlikte Adnan ve Şule Bucak'ın evinde CHP lideri Deniz Baykal için verdiği yemekteydik.
Zaten açıklama gelmeden de sohbet bu konu üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştı. Baykal'ın, bir trafik kazasını önleyebilmek için geçtiğimiz hafta boyunca Ankara, Bakü ve Erivan arasında mekik dokuyan Amerikalı diplomat Matt Bryza ve diğer Amerikalı yetkililerle bu konuda görüşmüş olduğunu da bu sırada öğrendik. Baykal, CHP'nin konumunu Amerikalılara net ifadelerle söylemişti.
Baykal'ın ABD makamlarıyla teması, aslında bir yıldan fazla süredir (Ermenistan'la görüşmelere paralel olarak başlayan) diplomatik çabanın bir parçasıydı. Örneğin mart başında Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Ünal Çeviköz'ün, ardından Başbakan Baş Danışmanı Ahmet Davutoğlu'nun Vaşington'daki temaslarının asıl odak noktası bu olmuştu. Davutoğlu neredeyse son saate dek Obama'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jim Jones ve Özel Kalem Müdürü Rahm Emanuel ile telefon görüşmeleri yapmıştı. Karargâhı, aynı zamanda İsviçre gözlemciliğinde Ermenistan ile görüşmeleri yürüten Dışişleri Müsteşarı Ertuğrul Apakan tutuyordu. 22 Nisan gecesi geç saatlerde Türkiye-Ermenistan-İsviçre tarafından yapılan 'normalleşme için yol haritası' açıklaması bu gelişmeler ışığında Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın Başbakan Tayyip Erdoğan ile yaptığı üç saatlik bir toplantı ardından mümkün olmuştu. Dışişleri kaynakları, Obama'nın 'soykırım' sözcüğünü kullanmamış olmasında, bu son açıklamanın kilit önemde olduğuna inanıyorlar. Amerikan diplomasi kaynakları da aynı fikirde.
Baykal: Ne olacaksa olsun
Madalyonun diğer yüzü de var. Obama, İngilizce 'soykırım' demedi, ama Ermenilerin 'soykırım' ile eş anlamlı kullandığı 'Medz Yeghern-Büyük Felaket' ifadesine Ermenice yer verdi açıklamasında.
Haber Baykal ile yemek sohbetine düştüğünde ilk yorumlar 'İngilizce dememiş, Ermenice demiş, fark yok' şeklinde oldu. Sonra diğer bilgiler gelmeye başladı. Örneğin ABD'nin etkili AP haber ajansı, acil koduyla verdiği haberi, 'Obama sözünde durmadı' diye vermişti. Çünkü Obama, seçim kampanyasında iktidar olduğu takdirde 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak ilan edeceğini defalarca söylemişti. Amerikalı Ermeni cemaati öfke içindeydi. Çünkü Obama'nın kullandığı ifade George Bush'un 2004 yılı 24 Nisan konuşmasında da yer almış, Ermeni cemaatince kınanmıştı.
Baykal, "Bu sonucu bir başarı saymak mümkün değil" diye tepki gösterdi. Ermenistan'la ilişkiler ve soykırım iddiaları konusundaki tutumunu da şöyle ortaya koydu:
"Her yıl aynı sıkıntıyı yaşamak bıkkınlık verdi. Zaten birçok eyalette soykırım tanınmış. Bu boyunduruktan kurtulalım. Başkan Obama söylese ne olacak, söylemese ne olacak? Soykırımı Avrupa'da bazı ülkeler kabul etti. Ne oldu? Şimdi ABD'de kabul edildiğinde sanki Ermeniler Türkiye'den tazminat mı alacaklar? Bir kuruş alamazlar. Aksine Ermenistan ile Türkiye'nin düzelecek ilişkilerine zarar verirler. Ne olacaksa olsun artık, hiç değilse bir kere olur ve her yıl yaşanan bu sıkıntıdan kurtuluruz."
İktidar da tepkili
Baykal, NATO Genel Sekreterliği'ne Rasmussen'in seçimi ardından bu sonucun da hükümetin çaresizliğini gösterdiğini, Ermenistan'la sürecin durdurulup kapının açılmaması gerektiğini söylüyor.
Hükümet kaynakları aynı kanıda değil.
Ermenistan ile süreç, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Yukarı Karabağ görüşmelerine paralel olarak devam edecek.
Bununla birlikte yalnız muhalefet değil, iktidar da Obama'nın açıklamasına tepkili. Cumhurbaşkanı Abduşlah Gül'ün Sofya'dan yaptığı açıklamanın, neredeyse muhalefet tepkilerinden daha sert olduğu, Obama'nın 1915 olaylarında ölen Türk ve Müslümanları hiç anmamasından duyduğu rahatsızlığı ifade etmesi önemli. Keza Dışişleri'nden gelen resmi açıklama da bu memnuniyetsizliği yansıtıyor. Resmi açıklama böyle olsa da Dışişleri üst yönetiminde hem ABD ile, hem de bölge ülkeleriyle ilişkilerin geleceğinin Obama'nın 'soykırım' sözcüğünü kullanmamasıyla 'direkten döndüğü' kanısı hâlim.
Obama'nın açıklaması, açıkçası kimseyi tatmin etmedi. Ne ABD'li seçmenleri, ne Türkiye, ne Ermenistanı, ne Azerbaycan bu açıklamada aradığını buldu. Diğer yandan bu formül ile halen memnuniyetsizlikle de olsa yüzmeye devam eden gemi, karaya oturmaktan kurtuldu. Siyaset bazen orta noktay herkesin mutluluğunda değil, herkesin mutsuzluğunda buluyor.