BRÜKSEL
KİMSE NATO toplantılarında veya koridorlarında Türkiye ile "pürüzler" den söz etmiyor. Ama iki hafta sonra 60. kuruluş yıldönümünü kutlayacak olan 26 üyeli ittifakın gündemindeki bazı konularda görüş farklılıklarının ortaya çıktığı açık...
Bunlar Türkiye ile NATO'nun yıllardan beri sürdürdüğü sıkı bağları bozacak ayrılıklar değil. Ancak bunların giderilmesi için yoğun dogmatik çabalara ihtiyaç olacak.
Bu farklılıklar, biraz da son zamanlarda Türkiye'nin dış politikada kendi çıkar ve görüşmeleri doğrultusunda daha dik durması sonucunda kendilerini belli ediyor.
"Pürüzler"den biri, Fransa'nın NATO askeri kanadına dönme kararıyla ilgili. Aslında buradaki NATO merkezinde bu karar büyük sevinç yarattı. Bizim de içinde bulunduğumuz bir grup gazeteciyle görüşen genel sekreter Joop de Hoop Scheffer'i göre bu karar ittifakın savunma kapasitesini güçlendireceği gibi, Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin arzuladığı şekilde NATO ile AB'nin güvenlik ve savunma sisteminin (AGSP) yakınlaşmasını veya örtüşmesini sağlayacak.
Fransa'nın dönüşü
TÜRKİYE aslında Fransa'nın bu dönüşünü NATO açısından "yararlı" görüyor. Fransa'nın bu kararının 2-3 Nisan'da yapılacak NATO zirvesinde resmiyet kazanması bekleniyor. Buna Türkiye'nin karşı çıkması söz konusu değil.
Ancak Fransa'nın bu dönüşünün "teknik" bir süreci olacak. Fransa'nın komuta ve savunma planlama sistemine yeniden dahil olmasının modalitesi ve koşulları görüşülürken, Türkiye bazı rezervler getirebilir, hatta itirazlarda bulunabilir.
Bir NATO yetkilisi bize sohbet sırasında bu olasılığın kendilerini düşündürdüğünü, ama sonuçta Türkiye'nin "engelleyen taraf" ya da "kötü kişi" (bad guy) durumuna düşmek istemeyeceğini umduğunu söyledi...
Belki de bu "pürüz"ü kaldırma çabası sonuçta Türkiye ile Fransa'nın birbiriyle yakınlaşmasına ve Sarkozy'nin de Türkiye'ye karşı AB konusundaki tutumunu yumuşatmasına yol açar...
Rasmussen'in adaylığı
NATO koridorlarında -biraz da söylenti olarak- konuşulan "pürüz"lerden biri de, örgütün başı durumundaki genel sekreter mevkiine kimin geleceğiyle ilintili...
Scheffer'in görev süresi bitmek üzere. Halefi için öne sürülen isimlerden biri Danimarka Başbakanı Rasmussen (Bulgaristan eski Dışişleri Bakanı S. Passy dahil başka ülkelerden de adaylar var). Rasmussen en güçlü aday olarak görünüyor, ama henüz niyetini "resmen" duyurmuş değil.
Ancak Danimarka basını Türkiye'nin buna itiraz edeceğini ısrarla bildiriyor. Sebebi de, Türkiye'de Danimarka liderine karşı "karikatür krizi" -ve de ROJ -TV- yüzünden duyulan kızgınlık ve güvensizlik...
Ankara "resmen" bu konuda bir tavır almıyor ve karar aşamasında bu isme karşı çıkıp çıkmayacağını açıklamıyor. Ne var ki NATO yetkilileri, bu konuda kaygılı olduklarını gizlemiyorlar...
Afganistan'a ek katkı
NATO'nun şu anda bir numaralı durumu, Afganistan ile ilgili. Bu ülkeden yeni dönen genel sekreterin deyişiyle, bu, NATO'nun "güvenirliğinin en büyük sınavı". Scheffer NATO üyelerinin ek kuvvet göndermesi çağrısını tekrarlıyor. Bu savaşın mutlaka kazanılması gerektiğini vurguluyor. Bu yaz yapılacak seçimlerin denetiminde 4 tabur askere ihtiyaç olduğunu söylüyor.
Türkiye'nin seçimlerin denetimi için -geçici görevle- bir millete askeri personel göndermeye "olumlu" baktığı anlaşılıyor...
Ama Taliban'a karşı savaşa girecek "muharip kuvvet" göndermek istemiyor, Ankara bu tutumunda kararlı.
Genel Sekreter ve yardımcıları NATO'nun, daha fazla asker gönderilmesi çağrılarına karşın, üye ülkelerin pozisyonlarına saygılı olmak gerektiğini de kabul ediyorlar. Hatta bazı üye ülkelerin Afganistan'da farklı alanlarda da çok yararlı katkılar yaptıklarını belirtiyorlar. Genel Sekreter Scheffer bu bağlamda Türkiye'nin oynadığı "önemli rol"den övgüyle söz etti.
Bu bakımdan Afganistan konusu, Türkiye ile NATO arasında, bir "pürüz" olmayabilir. Peki, ABD ile olabilir mi? Bunu Başkan Obama'nın NATO zirvesini izleyecek olan Türkiye ziyaretinden sonra daha iyi anlayacağız.