7 Mart 2009
SUDAN... Suriye... Hamas... İran... Bunlar öteden beri uluslararası camianın ve özellikle Batı dünyasının uzak durmaya veya dışlamaya çalıştığı ülkeler.
Türkiye'nin son zamanlarda izlediği dış politikanın göze çarpan özelliklerinden biri de, bu ülkelerle yakın ilişkiler kurması...
Hükümetin bu yeni yaklaşımı, şu iki argümana dayanıyor:
1) Türkiye artık çok boyutlu ve çok eksenli bir dış politika izliyor. Dış ilişkilerini kendi ulusal çıkarlarına göre yönlendiriyor. Bu zaman zaman Batılı dost ve müttefiklerinin tutumundan farklı çizgide olabilir; ama Batılılar da her zaman birlikte hareket etmiyorlar.
2) Bu ülkelerin rejimleri ve izledikleri politikalar muzır veya tehlikeli sayılabilir. Ama onları yola getirmenin çaresi dışlamak, izole etmek değil, aksine, onlarla bir şekilde diyalog kurmak, yani onları bir uzlaşma sürecine "angaje" etmektir.
Hükümetin yeni yaklaşımındaki esas mantık bu olmakla beraber, bunda AKP'nin ideolojik eğiliminin de bir ölçüde payının olduğunu eklemek gerek...
Dört örnek
PRATİKTE bu politikanın nasıl uygulandığını yukarıda saydığımız dört örnekte görmek mümkün.
SUDAN: Afrika'nın bu önemli ülkesi, Ankara'nın Siyah Kıta'ya açılma politikasının temel taşlarından biri. Türkiye'nin Sudan ile özellikle ekonomik çıkarları var. Türk hükümeti Sudan'a açılırken, devlet başkanı Ömer el Beşir'e de özel bir ilgi gösterdi. Oysa El Beşir Darfur'daki kanlı olayların sorumlusu olarak kabul ediliyor. Bu hafta da Lahey Mahkemesi onun aleyhinde tutuklama kararı aldı.
Bu konuda Türkiye'nin tutumu, Afrika Birliği'nin ve Arap Ligi'nin paralelinde. Ankara şimdi "dışlama yerine angaje etme", yani meseleyi diyalogla halletme tezini savunuyor. Aksi halde Sudan'ın iç savaşa, hatta bölünmeye sürüklenebileceği uyarısında bulunuyor...
SURİYE: Türkiye, bu ülkenin ABD'nin kara listesinde yer aldığı dönemde Beşar el Esad yönetimiyle yakın ilişkiler kurmaya başladı. Bugün Ankara ile Şam arasında sıkı bir işbirliği var. Tür diplomasisi bu ortamdan yararlanarak, Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk misyonunu üstlendi...
Son haftalarda ABD ve diğer Batı ülkelerinin Suriye'ye yaklaştığı görülüyor. Yani şimdi onlar da bir ara eleştirdikleri Türkiye'nin yolunu izlemeye başlıyor.
HAMAS: Türkiye'nin bu örgüt ile başta AKP vasıtasıyla başlayan temasları, Batı'da sert tepkilere yol açmıştı. Türk yetkililer, bu ilişkinin Gazze'de ateşkes için harcadığı çabaların işe yaradığını belirtiyor.
Ankara'nın Hamas ile ilgili görüşü de onun izole edilmesi yerine, bir barış sürecine dahil edilmesi yönündedir. Şimdi Batı'da da bazı çevreler bu görüşe meylediyor.
İRAN: Ankara ile Tahran arasında son zamanlarda yakın ilişkiler kuruldu. Nükleer programla ilgili krizde Türkiye gene diyalog tezini savundu ve bir ara "kolaylaştırıcı" rolünü de oynadı. Şimdi Obama yönetiminin de İran'a karşı bir "açılma politikası" izlemeye hazırlandığı görülüyor...
Önceliklere dikkat...
TÜRKİYE'nin saydığımız bu ülkelerle ilgili politikasının başarılı olması, genel stratejisi içindeki ilişkileri dikkate alarak, dengeli ve gerçekçi bir yol izlemesine bağlıdır.
Bu ülkelerle ilgili anlaşmazlıkların çözümünde bir rol oynamak için de tarafsız ve ilkeli bir tutum sergilemek, olaylara bulaşmadan, gerektiğinde mesafeli davranmak gerekir.
Bir de, çok boyutlu ve çok eksenli dış politikada, Türkiye'nin temel çıkarlarına ve vizyonuna dayalı önceliklerinin göz önünde tutulmasında yarar vardır...