"Çin liderleri, ABD ve Avrupa'nın başarısızlığını vurgulayarak, G20 zirvesinin gündemini belirleyecekler. Çin bunu başardığı ölçüde Zirve'yi yararlı hale getirebilir ve o ölçüde de uluslararası itibar kazanır."
G-20 Liderler Zirvesi, 15-16 Kasım günlerinde Antalya'da yapılacak. Türkiye'nin dönem başkanlığında gerçekleşecek zirveye, Çin, ABD, İngiltere, Rusya, Japonya, Kanada, Almanya, Fransa, İtalya, Avustralya, Brezilya, Arjantin, Hindistan, Türkiye, Endonezya, Meksika, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Güney Kore ve Avrupa Birliği Komisyonu liderleri katılacak. Zirveye, işadamları, uzmanlar ve gazetecilerle birlikte yaklaşık 13 bin kişinin gelmesi bekleniyor.
G-20 Liderler Zirvesi'nde tartışılacak konular için zirve öncesi ülke temsilcileriyle görüşmeler yapılacak. Zirve, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi Çin'in gündeminin de en önemli maddelerinden birini oluşturuyor.
Global Times gazetesinin 11 Şubat 2015 tarihli sayısında, Yu Yongding ve Domenico Lombardi imzasıyla yayımlanan bir yazıda da bu konuya yer verildi. Yu Yongding, Çin Dünya Ekonomileri Derneği eski Başkanı. Domenico Lombardi ise Uluslararası Yenilik Yönetim Merkezi, Küresel Ekonomi Programı Müdürü.
"Çin, bu fırsatı iyi değerlendirebilecek mi?" başlıklı yazıda, gelişmekte olan ülkelerin temsilcisi olarak Çin'in konumu ele alındı. Yazının üst başlığında da şu ifade yer alıyordu: "Üstün olan grup, parasal ve finansal gündemi değiştirmek istiyor." Bugünkü programımızda, söz konusu yazıdan da yararlanarak, G20'nin gündemini ele almak istiyoruz.
Obama, "G7 yönetemiyor" demişti
Yu Yongding ve Domenico Lombardi, özetle, Çin'in, bu yılın, özellikle de gelecek yılın G20 gündemini belirleyeceğini savunuyorlar. Yazarlar, G20'nin doğuş hikayesinin, Batılı ülkelerin dünya ekonomisini artık yönetemediğinin kanıtı olarak niteliyorlar. Yazı, şu satırlarla başlıyor:
"Global mali krizde, 2009 yılında bir fırsat yakalandı. G20 adı verilen, dünyanın en büyük gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomileri; - bugüne kadar dünyayı ciddi bir biçimde temsil etmede başarısız olan G7'nin Pittsburgh toplantısında- küresel mali krizin etkisiyle formüle edildi. ABD Başkanı Barack Obama, G7'nin artık küresel ekonomiyi denetlemekte başarısız olduğunu, küresel ekonomik politikanın eşgüdümü için G20'nin kurulacağını duyurdu. Amerikan liderliğinin bu tutumu, büyük destek buldu."
Gelecek yıl evsahibi Çin
Dünyanın diğer ekonomik süper gücü, 2016'da yıllık G20 zirvesine ev sahipliği yapacak ve G20 başkanlığını üstlenecek. Çin liderliğinin, 2009'da yakalanan ancak kaçırılan fırsatı değerlendirmesi, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping'in G20 zirvesine ağırlığını koyması bekleniyor. Tıpkı geçen yılki Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği zirvesine ev sahipliği yaparken olduğu gibi. Çin, o zirvede, Asya-Pasifik ticaret anlaşması hedefinde ilerleme fırsatını çok iyi değerlendirmişti.
Xi Jinping, Türkiye'nin başkanlığında yürütülen 2015 G20 zirvesine ilişkin önceliklerini, büyük olasılıkla henüz belirlemedi. Ancak bazı potansiyel konular zaten belirgin. G20 gündemi içinde özellikle altyapı konusu, Çin'in iç ekonomik hedefleriyle de uyumlu. Geçen yıl, G20 üyeleri, küresel altyapı girişiminin sürdürülmesine, küçük ve orta ölçekli işletmeler başta olmak üzere altyapı projelerine yönelik yatırımların kolaylaştırılmasına ve finansman desteğinin artırılmasına karar verdiler.
Asya'nın yatırım ihtiyacını Çin karşılayabilir
Çin, Asya bağlantılarını, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ile eşit düzeyde artırmak istiyor. Asya Kalkınma Bankası (AKB)'nın 2009 yılı tahminine göre Asya'nın gelişmekte olan ekonomilerinin 2020 yılına kadar 8 trilyon dolar yatırıma ihtiyacı var. AKB şu anda bu miktarın sadece yaklaşık yüzde 1,5'ini ödünç veriyor. Yu Yongding ve Domenico Lombardi, "Asya'nın en gelişmiş ülkesi olarak Çin, AKB'nin tahmin ettiği yatırım ihtiyacını karşılayabilecek bir ülke" diyor; "Döviz rezervleri 4 trilyon dolara yaklaşan Çin'in G20 başkanlığı bu bakımdam da önemli."
Öte yandan Çin, altyapı planlama, inşaat ve yurt dışında proje finansmanı konularında önemli bir deneyime sahip. Maliye Bakanı Lou Jiwei, Çin Kalkınma Bankası'nın ticari altyapı kredilerinin, Dünya Bankası ve AKB kredilerinin toplamından çok daha büyük olduğunu söylemişti.
Altyapı ile ilgili diğer fırsatların da eli kulağında! Çin'in önderlik ettiği finansman kanallarından biri, Asya Altyapı Yatırım Bankası (AAYB). Çin en son, İpek Yolu Fonu'nun kuruluşunu açıklandı. Çin Yatırım Anonim Şirketi, Çin İhracat ve İthalat Bankası ve Devlet Kalkınma Bankası tarafından yatırım yapılarak oluşturulan fon, İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ve Deniz İpek Yolu inşasının ilerlemesiyle, yatırım fırsatları arayarak finansman hizmeti sunacak.
İpek Yolu Fonu, uluslararası ekonomik ve finansal kurallara uygun olarak, altyapı tesisleri inşası, doğal kaynakların keşfedilip geliştirilmesi, sektörel işbirliği ve finansal işbirliği alanlarında yatırım yapmayı planlıyor.
Gelişmekte olan güçler rahatsız
Yu Yongding ve Domenico Lombardi, "Ayrıca G20, Çin'in önemli bir jeopolitik hedefinde, Uluslararası Para Fonu (IMF) oy hakkı reformunda ilerlemesine olanak sağlayabilir" diyor ve yazıyı şu satırlarla sürdürüyorlar: "Obama, bugüne kadar G20 liderliğine öngörülmüş olabilir. Ancak gelişmekte olan güçler ABD'nin sergilediği taraflı tutumdan, artan ekonomik ağırlıklarının kurumlarda temsil edilmemesinden ve taleplerinin gözardı edilmesinden dolayı, bariz bir hoşnutsuzluk gösteriyorlar."
Çin, Hindistan ve Brezilya gibi yükselen ekonomik güçler, uzun zamandır, Dünya Bankası (DB), Uluslararası Para Fonu (IMF) ve AKB gibi çok taraflı kalkınma kurumlarında, oy haklarının güçleri oranında artırılmasını talep ediyor. Dünyanın ikinci ekonomisi Çin'in Bretton Woods kurumlarındaki oy hakkı yalnızca yüzde 3,72. ABD için bu oran yüzde 17,4.
Mevcut durum, gelişmekte olan ekonomilerin tepkisini topluyor. Çünkü daha az oy gücü, bu kurumlarda biriken fonların nereye gideceği konusunda karar verilirken daha az söz hakkı demek. Gelişmekte olan ülkeler, Batılı güçler tarafından kendilerine dayatılan haksızlıklardan rahatsız. Ama başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler, eleştirileri kabul etmek istemiyor.
Nitekim, ABD Kongresi 2010 yılında Çin gibi ülkelere daha fazla söz hakkı verilmesi gerektiğini kabul ettiği halde IMF reform paketinin onaylanması sürekli ertelendi, statükodan en çok yararlanan Batı Avrupa ülkelerini koruyan bir politika yürütüldü.
"Gelişmekte olanların haklarını da kazanır"
Çin Dünya Ekonomileri Derneği eski Başkanı Yu Yongding ile Uluslararası Yenilik Yönetim Merkezi Küresel Ekonomi Programı Müdürü Domenico Lombardi, ortak imzayla yayınladıkları yazıda şöyle diyorlar: "Eğer Çin, G20 liderliğini bu durumu değiştirmek için aktif bir biçimde kullanabilirse, IMF üzerinde kendi yetki hakkını kazanmakla kalmaz, ABD (ve Avrupa) tarafından hayal kırıklığına uğratılan diğer gelişmekte olan ekonomilerin haklarını da kazanmalarını sağlar."
Çin açısından bir başka konu, ABD ve Avrupa'nın hakim olduğu başka bir etki alanında liderlik rolünü üstlenmesidir: Küresel finans sisteminin. Yine Yu ve Lombardini'nin yazısından aktaralım: "Çin, sık sık eleştirdiği, ABD dolarının baskın rolünü, küresel finans sisteminde yarattığı dengesizliği ve dünyanın tek uluslararası rezervi olarak kabul edilen, IMF'nin Özel Çekme Hakları (SDR) üzerindeki rolünü, G20 başkanlığı döneminde çözebilir."
Çin'in Ranminbi talebi ve IMF
IMF, 2011 yılında SDR değerini belirleyen para sepetine Çin para birimi Renminbi (RMB)'nin eklenmesi önerisini, "Renminbi henüz konvertibil para kriterlerine uygun değil" gerekçesiyle reddetmişti. Ancak IMF, SDR'nin klasik bir rezerv varlık olduğunu, kurların "yeterince akışkan ve derin piyasalar" tarafından belirlendiğini ifade ederek, Çin'in talebinin yerindeliğini de çıtlatmış oldu.
Ayrıca Çin yönetimi, son birkaç yıldır, RMB'nin giderek küresel ödemelerde beşinci en popüler para birimi haline gelmesini sağlayan, sermaye akımlarını gevşeten adımlar attı. Bugün en az 60 merkez bankası, yabancı rezervleri arasına Renminbi'yi dahil etti. Kısacası gelecek yıl, Çin'in dünya para sistemini yeniden şekillendirme hedefine ilerlemesi bakımından da ideal bir fırsat sunabilir.
Doların rezerv para olması ve petrol fiyatlarının dolar üzerinden belirlenmesi sayesinde, dünyada iki trilyona yakın para ABD'nin hizmetinde Petrolden altına, demirdışı metalden tarım ürünlerine kadar dünya hammadde ticaretinde yakın zamana kadar dolar belirleyici oluyordu; gerek nakitte, gerek vadeli işlemlerde.
"Petrodolar" düzenine son vermek...
"Petrodolar" düzeni adı verilen bu kurulu sistem, Petrol tedarikçilerini bile fiyatlar üzerinde söz söyleyemez hale getirdi. Amerika Birleşik Devletleri'ni ise büyük bir fiyatlama gücüyle donattı ve Washington, Petrodolar düzeni sayesinde uluslararası petrol kârından aslan payını almayı sürdürüyor.
İstatistiklere göre Petrodolar piyasasında dönen para; 1,4 trilyon ile 1,8 trilyon dolar arasında bir büyüklüğe ulaştı. Bu para tamamen ABD'nin açıklarını kapatmaya hizmet ediyor. Doların uluslararası petrol ve enerji ticaretindeki rolü, döviz kuru dalgalanmaları nedeniyle petrol ihracatçılarını da, tedarikçilerini de olumsuz etkiliyor.
Çin, Afrika, Ortadoğu ve Güneydoğu Asya'yla müzakere ederek enerji, hammadde ve tahıl ticaretinde ulusal para kullanımını adım adım yükseltiyor. Çin ayrıca proje finansmanında, işgücü ödemelerinde ve uluslararası yardım amaçlı transferlerde Renminbi üzerinden ödemeleri artırıyor.
RMB 2014 yılı sonunda, Kanada Doları ve Avustralya Doları'nı geçerek beşinci büyük para birimi haline geldi. Singapur Kalkınma Bankası, RMB'nin bu yıl Japon para birimi Yen'i geçerek dış ticaret ödemelerinde dördüncü büyük para birimi olabileceğini tahmin etti. Bugün en büyük üç para birimi sırasıyla ABD Doları, Avro ve Pound. Söz konusu para birimlerinin, dünya piyasasındaki payı yüzde 80. Singapur Kalkınma Bankası Ekonomi Araştırma Dairesi Başkan Yardımcısı ve ekonomist Zhou Hongli, Çin'in uyguladığı gevşek para politikası nedeniyle ticarette RMB kullanımının artacağını söyledi.
Finansal kurallar yeniden düzenlenmeli
Yu ve Lombardini, Global Times gazetesinde yayımlanan yazılarında, "G20 zirvesinde Çin, aynı zamanda, uluslararası finansal kuralların yeniden düzenlenmesi hedefine dinamizm kazandırabilir" diyorlar. "Son 20 yıldır uluslararası standartları dikte eden G7 ekonomileri, gelişmekte olan ekonomilerin dikte edilen normlara uymak istememelerinden pek rahatsızlık duymuyorlar!"
Dünyanın en büyük döviz rezervlerine sahip olan Çin, uluslararası ekonomik ve finansal dalgalanmalardan büyük ölçüde etkilenmektedir. Yu ve Lombardini, yazılarını şu satırlarla noktalıyorlar: "Çin liderleri, ABD ve Avrupa'nın başarısızlığını vurgulayarak, G20 zirvesinin gündemini belirleyecekler. Çin bunu başardığı ölçüde Zirve'yi yararlı hale getirebilir ve o ölçüde de uluslararası itibar kazanır."