eko
|
Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping konuşmalarında her zaman "İpek Yolu Ruhu"nu canlandırmaktan söz ediyor... İpek Yolu, bir fiziki yoldan çok, bir felsefeyi ifade ediyor. İşte "İpek Yolu ruhu"ndan kasıt, o felsefenin geliştirilip yaygınlaştırılması.
O ruhu, Xi'an'daki Batı Çarşısı'na yaptığımız gezi sırasında gördük. Batı Çarşısı, bugünkü haliyle de İpek Yolu'nun hangi "ruh"un üzerinde kurulu olduğunu anlatıyor: Hoşgörü ve güvenli ortam...
1 milyonluk kent
Tarihi İpek Yolu'nun Çin'deki başlangıcında, Chang'an'da (Xi'an) iki çarşı vardı: Batı Çarşısı ve Doğu Çarşısı. Doğu çarşısında yerli mallar satılıyordu. Batı Çarşısı ise çoğunlukla İpek Yolu'ndan gelen yabancı malların satıldığı, aynı zamanda yabancıların yaşadığı bir bölgeydi. Batı Çarşısı'nda yiyeceklerin yanı sıra gem, eyer gibi deri eşyalar, Avrasya'nın dört bir köşesinden değerli taşlar ve mücevherler satılırdı.
Resmi Tang tarihine göre başkent Chang'an'da 300 bin aile ve 1 milyon kişi yaşıyordu. Chang'an'da azımsanmayacak bir yabancı nüfus vardı ve Batı Çarşısı çevresinde yaşarlardı. Bunlar arasında Tang Hanedanlığına teslim olmuş, ya da değişik bölgelerden kaçarak Hanedanlığa sığınmış yabancılar ağırlıktaydı.
Tüccarlar ve gezginler, Batı Çarşısı'nın lokantalarında, şaraphanelerinde eğlenir, mallarını depolara, paralarını banka benzeri merkezlere teslim eder, hanlarda kalırlardı.
Tang Hanedanı'nın yabancılar hukuku
Anlaşmazlıklar mahkemelerde çözülürdü. Bir Çinli ile bir yabancı arasında anlaşmazlık olursa Çin yasaları uygulanırdı. Tang Hanedanı'nın yabancılar hukukuna göre iki yabancı arasında anlaşmazlık çıkarsa, yargılama, yabancılar aynı ülkedense kendi ülkelerinin yasalarına göre yapılır, farklı ülkedense Çin yasalarına göre yapılırdı.
Tang Hanedanı'nın sonunun başlangıcı, 860 yılından sonra ademimerkezi yönetim ve ayaklanmalarla başladı. Ayaklanmalar sırasında aralarında yabancıların, tüccarların ve din adamlarının da bulunduğu binlerce insan katledildi... Bu olay, İpek Yolu'nun da sonunu getirdi. Chang'an'da 881 yılındaki yangında tıka basa dolu dükkanlarla birlikte tam 4 bin mesken de yerle bir oldu.
Kervanın önündeki yabancı
Çin Halk Cumhuriyeti, Batı Çarşısı'nın bulunduğu yere 1987 yılında, taştan oyma bir heykel dikmiş. Kocaman. Bir deve kervanını canlandıran bu heybetli heykel, Tang Hanedanı döneminin hoşgörü ve güvenli ortamının yeniden kurulduğunu müjdeler gibi.
Kervanın en önünde bir Çinli değil, bir yabancı var. Orta yaşın üzerinde, hafif göbekli, takkeli bir tüccar. Güleç yüzlü, çenesi öne doğru sivriliyor, belki de hafif sakallı. Sol ayağını öne atmış, rahat, dimdik, güvenle yürüyor... İşte, İpek Yolu'nun yarattığı tüccar!
Kervanda 6 insan, 14 deve, 2 at ve 3 köpek yer alıyor. İpek, çay ve porselen taşıyarak batıya gidiyorlar. Rehberimiz, heykeldeki insan figürlerinden üçünün Çinli, üçünün Pers olduğunu söylüyor. Ama üç yabancının da tipleri birbirinden farklı.
İkinci sırada, devenin üstünde giden tüccar da bir yabancı. Onun başında konik bir şapka var; belki de Asya'nın güneyinden. Arkasına, Çinli tüccara dönmüş, belli ki bir şey soruyor. İkisinin de yüzü gülüyor... Arkada, yine bir yabancı ile Çinli dostça bakışıyor. En arkadaki Çinli gururla çevresine bakıyor.
Dağ gibi, kaya gibi!
Heykel, Çin Güzel Sanatlar Üniversitesi Heykel Bölümü'nden Ma Kaihu liderliğinde bir ekip tarafından 1984 yılında tasarlanıp yapılmaya başlamış. Kum renginde bir taş oyma. Taşın bölgeye özgü çok sert bir taş olduğunu belirttiler. Dağ gibi, kaya gibi zeminle bütünleşmiş...
Batı Çarşısı, Tang Hanedanı döneminde dünyanın en büyük ticaret merkezi ve İpek Yolu'nun başlangıcıydı. İpek Yolu'nun Çin'den çıkış kapısı ise o dönem Gansu eyaletinin Yangguan sınır kapısı.
Batı Çarşısı, bugün de büyük bir ticaret merkezi. Geleneksel Çin mimarisiyle yapılmış binalarla modern binalar iç içe, yan yana.
İpek Yolu'nun sonu yok!
Çok modern bir binanın önünde Heykeltıraş Luo Xie'nin bakırdan yapılmış soyut bir heykeli var. Adı "Starting Point of Silk Road" ya da "İpek Yolu'nun Başlangıcı". Bu bir yol, dairesel; başı, sonu yok. Karşıdan bakıyorsunuz, kalbi çağrıştırıyor, yandan bakıyorsunuz dünyayı. Sonunda hep başlanan yere dönülüyor. İlknur başlığı yapıştırıyor: İpek Yolu'nun sonu yok!
Üzerinde tarihi durakların adları var, Chang'an ortada. Yazılar, desene; desenler yazıya dönüşüyor, Çince, belki Sogdianca... Heykeltıraş, eserinin bir yerine bir deve çanı iliştirmiş!
"İpek Yolu Ruhu" tarihte nasıl oluşmuştu? Kısaca İpek Yolu'nun tarihini de özetleyelim.
Ticarette düzen
İpek Yolu'nun tarihi MÖ 200. yıldan başlatılır. MS 1200 yılına kadar devam ettiği kabul edilen İpek Yolu ticareti, bugünkü ölçülerle düşünebileceğimiz bir büyüklüğe sahip değildi. "2 deve 5 öküz ve eşekle" yapılan ticaretti. Özellikle ilk zamanlar Semerkant ve Roma'dan çok İran'la ticaretten söz edilebilir.
7. yüzyılda Çin Hanedanlığının gücü, bölgesel üretimi, bölgesel ticareti, dolayısıyla İpek Yolu'nu da geliştirdi. İpek Yolu havzasında Çin askeri birliklerinin varlığı, ticarette düzenin, hukukun uygulanmasını sağladı.
Han Hanedanlığı ve Tang Hanedanlığı
Taklamakan Çölü'ndeki kasabalar, yarı bağımsız devletler konumundaydı. Han Hanedanlığı (MÖ 206- MS 220) ve Tang Hanedanlığı (618-907) dönemlerinde bölgeye gönderilen yöneticiler ve askerler, hem mal ve hizmet alıcıları olarak önemli işlev gördüler, hem ticari kuralların uygulanmasında. Merkezi hükümet, askerler için büyük harcamalar yapıyordu. Askeri alımların arttığı dönemlerde ticaret de patlama yapıyordu...
Yeteri kadar bronz para basmanın mümkün olmadığı o tarihlerde, ipek ve tahıl, para gibi kullanılıyordu...
Bir ticaret hukukunun uygulandığını, 1300 yıl sonra Turfan yakınlarında günışığına çıkarılan antik mezarlar sayesinde öğrendik. Bölgenin kumlu ve kuru toprakları, anlaşmalardan, kararlardan, kargo talimatlarından ve medikal reçetelerden oluşan yazılı metinleri yüzyıllarca bozulmadan saklamıştı. Metinlerin yazıldığı kağıtlar, zamanı gelince atık olarak ayakkabı, heykel veya faninin öbür dünyada kullanması için üretilen diğer bazı eşyaların yapımında kullanılıyordu. Sadece kağıt ve kumaş değil, ahşap, ipek, deri ve diğer yazılı malzemeler de bulundu.
Kültürleri yaydı, kaynaştırdı, dönüştürdü
İpek Yolu boyunca yaşayan insanlar, tüccardan çok tarımla uğraşan çiftçilerdi. Orada doğup orada ölüyorlardı. Ticaret ise değişmekle birlikte çoğunlukla yereldi ve alışverişte paradan çok mal kullanılıyordu. Kıtada yaşanan savaşlar ve politik karışıklık dönemlerinde, İpek Yolu, büyük göç alıyordu.
Göçenler, inançlarıyla dillerini de İpek Yolu'na taşıyordu. Hindistan'da doğan Budizm, Çin'de bu yolla yayıldı. Hıristiyanlık, Maniheizm ve Zerdüşt dinlerinin, daha sonra da İslam'ın yayıldığı İpek Yolu, bugün bir kültürel alışveriş ve dinlerarası hoşgörü simgesi olarak da öne çıkıyor. İpek Yolu, kültürleri, inanç sistemlerini, dilleri bir toplumdan diğerine yayan, kaynaştıran ve dönüştüren bir işlev gördü.
İpek Yolu kültürüne katkıda bulunanlar arasında, bugün Özbekistan sınırları içinde yer alan Semerkant havzasında yaşayan Sogdianların ağırlıklı yeri vardır. Çin ile Sogdian ülkesi arasındaki ticaret, MS 500 ile 800 yılları arasında en parlak dönemini yaşadı.
"İpek" değil, "yol" değil!
İpek Yolu, aslında bir "yol" değildi. Çok geniş susuz çöllerin ortasından, dağlar, tepeler aşılarak yapılan tehlikeli yolculuklar söz konusuydu. Yüzlerce yıl sonra bile arkeologlar, gelişmiş olanaklarla bölgeye yaptıkları yolculuklarda büyük zorluklarla, tehlikelerle karşılaştılar... Ancak bu "yol" olmayan mütevazı yol, fikirlerin, teknolojilerin ve sanatın iletildiği, yayıldığı ve kaynaştığı bir hat olduğu için, insanlık tarihinin en büyük, en yüksek düzeyli ulaşım hattı haline geldi.
Adındaki "ipek" de yanıltıcıdır. İpek, ticareti yapılan mallardan sadece biridir. Baharat, kimyasallar, metal eşya, eyerler ve deri ürünler, cam ve kağıt ticareti, ipek kadar ağırlıklı yer tutmaktadır. Hatta, bulunan kimi kargo talimat listelerinde yer alan, oksitlenme önleyici amonyum klorid, ağırlıklı ticari malın deri olduğunu düşündürmektedir.
Kağıt: Avrupa'dan 16 yüzyıl önce!
İpek Yolu araştırmalarında uzman tarihçi Valerie Hansen, İpek Yolu'na ticari mallar arasından bir isim verilecekse buna en uygun şeyin kağıt olduğunu söylüyor. Bölgede MÖ 200 yılında icat edilen kağıt, insanlık tarihinde ipekten daha ağırlıklı bir yer tutuyor. Kağıt, İpek Yolu aracılığıyla 8. yüzyılda önce İslam dünyasına, daha sonra Sicilya ve İspanya üzerinden Avrupa'ya ulaşıyor. Alp'lerde yaşayan insanlar, ancak 14. yüzyılın sonlarında kendi kağıtlarını üretmeye başlayabiliyorlar.
"İpek Yolları"
O zamanki tüccarlar veya gezginler, yola çıkarken "Semerkant'a" ya da "Taklamakan Çölü'nün güneyine" ya da "kuzeyine" gittiğini söylüyor. Baron Ferdinand von Richthofen adlı coğrafyacı, 1877'de yayınlanan atlasında, İmparatorluk kayıtlarından yararlanarak, Çin-Avrupa arasındaki ticaret yolunu kabataslak çizip "İpek Yolu" adını veriyor...
İşte o yol, Xi'an'dan başlayıp Almanya'ya uzanıyor. Ancak bugünkü Xinjiang bölgesinin dolambaçlı, inişli çıkışlı coğrafi yapısı ve zorlu çölleri, yani "İpek Yolları", Baron Ferdinand von Richthofen'in haritasında yer almıyor... Çin Halk Cumhuriyeti bugün, o zorlu coğrafyada, gerçekten "İpek Yolları" inşa ediyor...