ABD'nin parasal genişleme politikası dünyanın dört bir tarafında, özellikle yeni kalkınan ülkelerin başına bela olmaya devam ediyor. ABD dolarlarının yarattığı bolluk içinde sınırsız borçlanan ülkeler, bu para karşılığında büyük bedeller ödediler. Şimdi de paranın kıtlaşmaya başlamasının yarattığı sıkıntılarla karşı karşıyalar.
ABD Merkez Bankası Federal Rezerv parasal genişleme politikasını yumuşatma adımlarını sürdürüyor. Aralık ayında tahvil satın alım miktarını azaltan Federal Rezerv, Ocak ayında alım miktarını 65 milyar dolara indirdi.
Asya'da gelişmekte olan ekonomiler, ABD'nin parasal genişlemede ters yönde attığı adımlara karşı konumlanmaya çalışıyorlar. Asya ekonomileri, 2013 ortalarında sergiledikleri tepkiye göre daha sakin durumdalar. Varlık fiyatları sürekli düşen ve büyüme görünümü sönen Hindistan ve Endonezya, tepkinin en yoğun olduğu ülkelerdi.
Yerel para cinsinden borçlanma daha yüksek
Ancak Asya'nın gelişmekte olan ekonomilerinin temelleri artık 1990'lardan daha sağlam. Yerel para cinsinden borçların toplam borçlar içindeki payı bugün daha yüksek. Bu nedenle söz konusu ülkelerde devalüasyonun, yerel bilançolara daha az zarar vereceği belirtiliyor. Çoğu ekonominin dış finansman ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri büyük döviz rezervleri ve genel olarak döviz likiditeleri var. Dış borçlar iyi yapılandırılmış ve dış şoklara karşı savunma kapasiteleri daha yüksek. İkili ve çok taraflı döviz swap anlaşmaları da riskleri azaltıcı bir başka etken.
ABD parasal genişlemeyi azaltmaya başladığından beri, Asya'nın gelişmekte olan ekonomilerinde kurlar yükseldi, buna rağmen bazı hisse senedi piyasaları (Güneydoğu Asya ve Shanghai), 2013 sonundan itibaren kazanç elde etti. Deutsche Bank Asya - Pasifik Bölgesi Ekonomisti Syetarn Hansakul "Bu iyi başlangıca rağmen, Asya'nın gelişmekte olan piyasalarında kırılganlıklar devam etmektedir ve potansiyel tuzakların farkında olup bunlardan kaçınmak gerekir" diyor. Hansakul, şöyle söylüyor:
"ABD'nin yeni uygulamaya koyduğu politikanın meydan okuyuşunu karşılamada en önemli faktör, Asya'nın gelişmekte olan piyasalarında yatırımcı güvenini muhafaza etmektir. Bunun için tutarlı politikalar ve açık piyasa iletişimi ile büyüme ve makroekonomik istikrar arasında bir denge kurmak gerekir."
Henüz zaman var
Uzmanlar ABD Merkez Bankası FED'in piyasaya sürdüğü paranın hâlâ yüksek olduğu konusunda hemfikirler. Parasal genişlemenin azaltılması, 2014 yılında belli bir tempoda devam edecektir. Dolayısıyla küresel faiz oranları daha uzun bir süre düşük kalacaktır.
Bu durumda, Asya'nın gelişmekte olan ekonomileri bir bütün olarak, büyük bir karışıklığa izin vermeden ABD'nin yeni politikasıyla başa çıkabilirler. Ancak, ABD'nin uygulamayı beklenenden daha hızlı yapabileceğine dair herhangi bir sinyal bile, gelişmekte olan piyasaları alt üst edebilir.
Söz konusu piyasalardan hızlı ve büyük sermaye çıkışları olursa, finansal varlık fiyatlarıyla, döviz kurlarıyla ilgili riskler yükselir. Bu durum, Asya'nın gelişmekte olan piyasaları ve borçlu ekonomileri üzerinde geniş bir etki yaratır ve kredibiliteleri düşer.
En riskli ülkeler
ABD'nin parasal genişlemeyi azaltması likiditeyi azaltacak ve borçlanma maliyetlerini yükseltecek. Hindistan, Endonezya, Tayland, Pakistan ve Sri Lanka, Asya'nın ikiz açıklara sahip ülkeleri. Hem bütçe açığı hem dış ticaret açığı veren bu ülkeler, borçlanma maliyetlerinde beklenen yükselme nedeniyle en yüksek risk altındaki ülkeler.
Sermaye piyasalarında yabancı yatırımcıların en yoğun olduğu Malezya, Endonezya, Tayland ve Kore Cumhuriyeti ise kur ve faiz oynaklığına, portföy fon akışlarında ani bir değişikliğe karşı daha savunmasız durumdalar.
BRICS çözüm üretiyor
Burada BRICS ülkeleri Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Birliği'nin, bir sıcak para krizine karşı aldıkları önlemlerden söz etmeden geçmek olmaz. BRICS liderleri geçen eylül ayında, St Petersburg'daki G20 zirvesinde ayrı bir toplantı yaptılar. O toplantıda, 100 milyar dolarlık "döviz rezervi ödeneği"ne son biçimi verildi.
Ödenek, gelişmekte olan ekonomiler için bir "finansal güvenlik duvarı" olarak tasarlandı. İnşa çalışmaları devam eden ödeneğin, bu aşamada da yerel devalüasyon krizlerinde, acil durumlar için kullanılabileceği belirtiliyor. Döviz Rezervi Ödeneği'nin, BRICS ülkeleri arasındaki ticaretin güvenliğini garanti altına almaya da yardımcı olacağı ve ticari maliyetleri düşüreceği belirtiliyor.
Finansal bağlar güçlendiriliyor
BRICS ülkeleri arasında ayrıca şu önlemler gündemde: Karşılıklı yatırımları artırarak finansal bağları güçlendirmek, döviz takasını genişletmek, sermaye kaçışından korunmak için yerel para cinsinden ticareti teşvik etmek ve kendi para birimleri arasında akışkanlığı artırmak.
1990'ların sonlarında Asya mali krizi ihracata dayalı büyümeyle aşılmıştı. Bugün, daha az fırsat var. Bu nedenle gelişmekte olan ülkeler arasında korumacılık çabalarının önlenmesi, serbest ticaret bölgeleri kurulması savunuluyor.
BRICS Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Komitesi ise ekonomi politikalarını görüşmeye ve ortak sorunlara ortak çözümler aramaya uygun bir yapılanma. Orada, diğer gelişmekte olan ülkelerle de işbirliği yapılabileceği ifade ediliyor.