Çin Hükümeti, hava kirliliğini önlemek için çok yönlü önlemler alıyor. Acil önlemlerin yanı sıra uzun vadeli planlar yapılıyor. En son, Atmosferik Kirliliği Önleme Yasa taslağı hazırlandı. Taslağa göre yerel yönetimler hava kirliliğini çözmezlerse, para cezaları ve idari cezalarla karşı karşıya kalacaklar.
Çevre Koruma Bakanlığı tarafından önerilen taslağın Hükümete sunulduğu, ardından Ulusal Halk Kongresi'nde görüşüleceği belirtiliyor.
Yerel kontrolü güçlendirecek
Çin Çevre Bilimleri Araştırma Akademisi Başkan Yardımcısı Chai Fahe, "Önceki yasalar hükümetlerden çok işletmelerin ihtiyaçlarını dikkate alma eğilimindeydi" diyor. Taslak üzerinde çalışan isimlerden biri olan Chai, zayıf yönetimleri ceza baskısıyla güçlendirmeyi amaçladıklarını söylüyor.
Taslağa göre örneğin Beijing, Tianjin ve Hebei il yönetimleri, kirliliği 2012 seviyelerinden 2017 yılına kadar yüzde 25 azaltamazlarsa cezalandırılacaklar. Yerel yönetimlere ceza uygulamasının, şirketler üzerindeki yerel kontrolü güçlendirmesi bekleniyor.
"Cezanın büyük olması lazım"
Geçen Aralık ayı başlarında, sekiz kentte, Mayıs 2012 ve Ekim 2013 tarihleri arasında ulusal standartları aşan ölçüde kirlenmeye yol açan şirketler, 54,2 milyon yuan (8 milyon 960 bin dolar) ödemeye mahkum edildiler. Söz konusu kentlerden Liaoning il yönetimi, parayı hava kirliliği kontrolünde kullanacaklarını açıkladı.
Kirliliği Önleme ve Kontrol Dairesi Müdür Yardımcısı Wang Jian, önlem yerel yönetimler üzerinde olumlu bir etki yaratsa bile, bu tür önlemlerin, tartışma yaratacağını söylüyor. Ancak Wang, bunun doğru yönde atılmış bir adım olduğunu vurguluyor.
Bir sivil toplum kuruluşu olan Kamu ve Çevre İşleri Enstitüsü yöneticisi Ma Jun, ekonomik yaptırımların etkili bir yol olduğunu, cezanın büyük olması ve başka önlemlerle desteklenmesi gerektiğini belirtiyor.
Ma, "Miktar, Liaoning davasında yeterince büyük değil" diyor, "Yerel yönetimlerin çoğu, yatırım projelerini korumaya çalışıyor. Kirletenin yaptığı milyarlarca yuenlik yatırım ve elde edilen büyük kârla karşılaştırıldığında, cezalar devede kulak kalıyor."
Tasarıda neler var
Atmosferik Kirliliği Önleme Yasası 2000 yılında uygulamaya konuldu. 2006 yılında yasada değişiklik yapılarak kirletene yönelik cezalarda üst sınır kaldırıldı.
Yeni tasarının ilk bölümünde bireyler, sanayi işletmeleri ve hükümetler dahil olmak üzere, hava kirliliği ile mücadelede toplumun her biriminin rolleri, görevleri, sorumlulukları ve yükümlülükleri saptanıyor. Bireylerin, özellikle denetleme işlevi vurgulanıyor. Taslakta, ciddi kirlilik durumunda acil durum yönetimi ile ilgili bir bölüm de yer alıyor.
Sırada Temiz Su ve Toprak Planı var
2013 yılında çıkarılan en önemli çevresel belge "Hava Kirliliği Önleme ve Kontrol Eylem Planı", 2017 yılı sonuna kadar hava kalitesinde "gözle görülür değişiklikler" getirmeyi hedefliyor. 2014'te de su kirliliği ve toprak kirliliği konularında benzer iki eylem planı yürürlüğe girecek.
Temiz Su Eylem Planı'nın, bakanlık bünyesinde son bir tartışma turunun ardından incelenmesi ve onaylanması için Devlet Konseyi'ne sunulması bekleniyor.
Çevre Koruma Bakanı Zhou Shengxian, yılın başlarında bir toplantıda, "Su planının içme suyu kaynaklarının korunmasını ve başta en kirli sular olmak üzere tüm su kaynaklarının temizlenmesini hedeflediğini" söyledi.
Toprak Koruma ve Kirliliğin Kontrolü Eylem Planı'nın da üç ana hedefi var: Kirlenmiş arazi iyileştirme, kirliliği önleme ve deneme siteleri kurarak örnekler yaratma.
2040 yılında 160 gigawat kapasite
Hava kirliliğinin önlenmesinde kuşkusuz temiz enerji kaynaklarının kullanılması büyük önem taşıyor. Çin, temiz enerji konusunda büyük ilerleme kaydetti. En kirli kömür kaynakları kullanımı giderek azaltıldı, doğalgaz ve elektrik kullanımı artırıldı. Ancak Çin, uzun vadede enerjide dışa bağımlılık oranını da azaltmayı hedefliyor.
Hava kirliliği tartışmalarında uzmanlar ve yetkililer, ağız birliği etmişçesine çözümün nükleer enerjide olduğunu gündeme getiriyorlar. Ancak, tüm dünyada olduğu gibi Çin'de de halk nükleer enerjiye şüpheyle, hatta korkuyla yaklaşıyor.
Çin, nükleer enerji alanında dünyanın en hızlı gelişen ülkesi. Nükleer gücü yılda ortalama yüzde 14 artıyor. Dünya üzerinde inşa edilmekte olan 64 nükleer santraldan 29'u da Çin'de.
Devlet Nükleer Enerji Teknoloji Kurumu yöneticilerinden Jian Jingwen, nükleer santral sayısının, 2015 yılından önce 200'e ulaşacağını söylüyor. Bu rakamın 2020 yılından sonra her yıl 10 artması öngörülüyor.
Böylece ülkenin nükleer enerji üretim kapasitesi 2010 yılındaki 10,7 gigawat düzeyinden 2040 yılında 160 gigawat düzeyine yükselecek..
Nükleer güvenlik yasası
Çevre Koruma Bakanlığı Nükleer Güvenlik Yönetimi Müdür Yardımcısı Zhao Yongkang, bu süreçte göz önünde bulundurulması gereken önemli konuları şöyle sıralıyor: nükleer güvenlik, atıkların yok edilmesi ve kamuoyunun ikna edilmesi.
Nükleer gücün daha iyi anlaşılmasının teşvik edilmesini amaçlayan iki günlük konferans, Eylül ayı başlarında, Jiangsu eyaletinin başkenti Nanjing'de yapıldı. Toplantıya nükleer ve radyasyonla ilgili kamu kuruluşları ile şirketlerin çeşitli düzey temsilcileri katıldı.
Toplantıda, nükleer güvenlik konusuyla ilgili özel bir yasa çıkarılması, nükleer enerji ile ilgili tüm projeler için zorunlu ölçütler getirilmesi önerildi. Yasanın, üretim sürecindeki tüm aşamalarla ilgili güvenlik konularını tüm aytıntısıyla düzenlemesi savunuldu. Yasaya halkın katılımı ve onayı da dahil edilerek düzenlenecek.
Çin'de konuyla ilgili tek yasa, 10 yıl önce çıkarılan Radyoaktif Kirliliği Önleme Yasası. Yasa, sadece Nükleer santralleri kapsıyor. Yasanın, güvenlik sorununa ilişkin düzenlemelerde zayıf olduğu belirtiliyor.
Ayrıca, atom enerjisinin barışçıl amaçlarla kullanımını düzenleyecek Atom Enerjisi Kanunu da hazırlanma aşamasında.
"Rüzgar enerjisinden daha iyi bir seçim"
Japonya'da 2011 Mart'ında Fukuşima nükleer santralinde meydana gelen radyasyon sızıntısı deprem ve tsunami etkisiyle büyük zararlara yol açtı. Fukuşima olayı, Çin'de de nükleer programın aksamasına, bazı adımların ertelenmesine yol açtı.
Fukuşima olayından sonra bazı onayların askıya alınması, sadece gelişme hızını etkiledi. Yetkililer, nükleer enerjiyi teşvik planının değişmediğini vurguluyorlar.
Uzmanlar, nükleer santrallerin çevresel maliyetinin, kömür santrallerinden çok daha düşük olduğunu savunuyor. Özellikle atmosferde yaratılan kirlilik açısından.
Rüzgar gibi yenilenebilir enerji türleri de kuşkusuz değerlendirme kapsamında. Rüzgar türbinleri için çok geniş ve uygun arazi gerekiyor. Bu açıdan da nükleer enerjinin, rüzgar enerjisine göre Çin için daha iyi bir seçim olduğu söyleniyor.
Elektrik kullanımı yüzde 13,7 arttı
Çin Ulusal Enerji İdaresi verilerine göre, elektrik kullanımı geçen yıl, önceki yıla kıyasla yüzde 13,7 oranında arttı. Yetkililer, halkın temiz hava beklentisi arttıkça elektrik talebinin de artacağını söylüyor. Nükleer gücün de 2020 yılına kadar Çin'in toplam enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 5'ine ulaşacağı tahmin ediliyor.
Ülkenin demiryolu kapasitesinin yüzde 60'ı ve su yolları kapasitesinin yüzde 40'ı kömür taşımacılığı için kullanılıyor. Kömür tüketimi sadece hava kirliliği yaratmıyor, taşımacılık sektörü üzerinde de büyük bir yük.