Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Altay Atlı, 1980'lerde Türk yatırımcılarının, Çin pazarını "kolay bir pazar" olarak algıladığını, bu algının daha sonraki yıllarda yerini "zor bir pazar" algısına bıraktığını söylüyor.
Özellikle 1980'lerde 'her Çinliye bir portakal satsak zengin oluruz' denildiğini anımsatan Dr. Atlı, 1990'lara gelindiğinde Türk işadamlarının ihracat yerine ithalata odaklandığını belirtiyor. Dr. Atlı, sonraki süreçte yaşananları ve algı değişikliklerini ise şöyle özetliyor:
"İhracat amacıyla Çin'e giden Türk işadamları, ucuz Çin mallarını alıp Türkiye'de belirli bir kar marjıyla satmaya yönelerek ithalatçı olup döndüler. Bugün Türkiye'nin Çin'le giderek artan bir ticaret açığı var. Bu da Türkiye'nin cari açık sorununun önemli etkenlerinden birisi. 2000'lerde ise giderek yatırım ilişkilerine bir odaklanma söz konusu oldu. Bu çerçevede hedef Çin'den Türkiye'ye daha çok sermaye çekmek, ortak projeler geliştirmek şeklinde gelişti."
Türkiye'de faal olarak faaliyet gösteren iki Çin firması, Huawei ve CMEC'in (China Machinery Engineering Corporation) Türkiye'ye ekonomik ve sosyal etkilerini inceleyen ve bu konuda bir makale hazırlayan Boğaziçi Üniversitesi Öğretim üyesi Dr. Altay Atlı, Türkiye'nin, özellikle son on yılda giderek artan miktarlarda doğrudan yabancı yatırım çektiğini söylüyor. 2012 yılında Türkiye'ye doğrudan yabancı yatırım girişinin 12 milyar doların üzerinde olduğunu kaydeden Dr. Atlı, "Bu yatırımlar çoğunlukla Avrupa ülkelerinden geliyor ama Asya ülkelerinin de payı artmaya başladı" diyor.
Çin sermayeli 551 firma
2012 yılı itibariyle Çin'in, Türkiye'deki toplam yatırım miktarı 406 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti. Çin'in henüz Türkiye'deki büyük yatırımcılar arasında olmaması da bunda etkili oldu. Çünkü 2012 yılında Türkiye'de kayıtlı 33,100 yabancı sermayeli firma bulunurken bunların sadece 551'inin Çin sermayeli firmaydı.
Bu rakamların bizleri yanıltmaması gerektiğini belirten Dr. Altay Atlı, Çin'in yurtdışında giderek daha fazla yatırım yapan ülke konumuna geldiğini belirtiyor ve "Türkiye'de Çin sermayesi giderek hız kazanıyor. Çinli firmaların Türkiye'ye artan bir ilgisi var. Bu nedenle Çin yatırımı Türkiye'ye ne kazandırır, ne kaybettirir, şimdiden düşünmeye başlamamız gerekiyor" diyor.
Türk-Çin ekonomik ilişkileri açısından en büyük sorunun iki ülkenin karşılıklı olarak birbirlerini henüz yeterince tanımaması olarak gösteren Dr. Atlı, artan yatırımların ise ekonomik ve sosyal etkilerinin birbirlerini olumlu bir şekilde bütünleyebileceğini savunuyor. Dr. Atlı, bunu da şöyle açıklıyor:
"Türkiye'ye daha çok Çin yatırımı geldikçe Çin'i, Çinlileri, Çinlilerin iş yapma anlayışını daha yakından tanıyıp öğrenebiliriz. Bu sosyal etkidir. Bu etki, ileride karşılıklı fayda çerçevesinde daha çok iş yapmamızı sağlar. Bu da ekonomik etkidir."