Çin Kalkınma Bankası Enstitüsü'nden araştırmacı Jiang Hong'un 3 Haziran günü China Daily gazetesinde "Çift motorlu ekonomi" başlıklı makalesi yayımlandı. Jiang Hong'un makalesinden bir özet sunuyoruz.
Geçmişte Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki gelişmekte olan ekonomiler, gelişmiş ülkelere ekonomik olarak bağımlıydı. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin kendi bağımsız gelişmesine, birçok kısıtlama ile ket vurdular. Gelişmekte olan ekonomiler, gelişmiş dünyaya sadece kaynak ve pazar olarak baktılar.
Böyle bir ekonomik sistem, Batı dünyasının dünya ekonomisi üzerinde tam egemenlik kurmasını sağladı. Durgunluk ya da kriz yaşandığı zaman ise krizin yükü gelişmekte olan ülkelerin sırtına yıkıldı. 2007 yılında başlayan, Amerika Birleşik Devletleri kökenli mali krizde de böyle oldu.
Ama içinde bulunduğumuz yüzyılın başından bu yana, gelişmekte olan ekonomiler giderek daha önemli hale geldiler ve küresel ekonomik büyümenin itici gücü oldular. Araştırmacı Jiang Hong, yeni yüzyılın dünya ekonomisini, "Çift motorlu ekonomi" olarak tanımlıyor. Jiang şöyle diyor:
2010 yılı, dönüm noktası
"ABD tarafından yönlendirilen tek döngülü sistem yavaş yavaş geride kaldı. İkinci bir ekonomik motor olarak devreye giren ve dünya ekonomisinde çok önemli bir rol oynayan, gelişmekte olan ekonomilerin en büyük temsilcisi Çin, bir çift döngü sistemi oluşturdu. Finansal krizden sonra, sadece küresel ekonomik sistemde değil, siyasi sistemde de büyük değişiklikler ve yeniden yapılanma yaşandı. Gelişmekte olan ülkelerin artan ekonomik gücüyle, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasındaki denge yavaş yavaş değişti. ABD'nin küresel ekonominin itici gücü olarak rolü zayıflamış ve küresel ekonomide gelişmiş ülkelerin payı azalmıştır, gelişmekte olan ekonomilerin ise küresel ekonomiye katkısı hızla artmıştır."
Küresel doğrudan yatırımlarda, gelişmekte olan ve yükselen ekonomilerin payı ilk kez 2010 yılında yüzde 50'yi aşarak yüzde 51,6'ya ulaştı. 2012 yılında ise modern tarihte ilk kez bir ülke, Çin, ticarette ABD'yi geride bıraktı. Uluslararası Para Fonu'nun Ocak ayında yayımladığı son Dünya Ekonomik Görünümü raporuna göre bu yıl küresel GSYİH büyümesi yüzde 3,5 olacak. Bunda gelişmiş ülkelerin payı yüzde 1,6 ve gelişmekte olan ekonomilerin payı yüzde 3,5 olacak.
ABD motoru dursa bile…
Çin gelişmiş ülkelerle sanayide, ticarette, yatırımda ve sermaye akışında dairesel bir ekonomik sistem inşa etti. Aynı zamanda Çin gelişmekte olan ülkelerle de ticaret ve doğrudan yatırımlarla dairesel bir ekonomik sistem inşa etti. Jiang Hong, Çin'in kucakladığı iki toplululuğun ayrı ayrı değil, ikisi birlikte tek bir sistem olduğunu belirtiyor.
Araştırmacı Jiang Hong, ABD motoru dursa bile, çift döngülü ekonomik sistemin, küresel ekonominin düzgün çalışmasını koruyacağını söylüyor. İşte bu sayede gelişmekte olan ekonomiler, gelişmiş ülkelerdeki krize rağmen güçlü büyümeyi tutturabildiler.
Gelişmekte olanlarla "kollayıcı bir rekabet"
Çift döngülü küresel ekonomik sistemde, Çin, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomileri birbirine bağlayan hem bir menteşe, hem küresel ekonominin "dengeleyicisi" olmaktadır. Çin, büyük pazarı ve güçlü üretim kapasitesiyle gelişmiş ülkelerin ihtiyaçlarına yanıt verirken, gelişmekte olan ülkelerin yeniden sanayileşmelerine yardımcı olabilir ve yüksek teknolojili yatırım gereksinimlerini karşılayabilir.
Çin çift döngülü dünya ekonomik sisteminde önemli bir konuma, büyük sorumluluğa sahiptir. Yalnızca gelişmiş ülkelerle "dikey rekabet" ile mücadele etmesi değil, aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerle "yatay rekabeti" işletmesi gerekir. Daha da önemlisi, Çin, kendine kıyasla daha düşük gelişmişlik düzeyine sahip olan gelişmekte olan ülkelerle "kollayıcı bir rekabet" yönetmelidir. Jiang Hong, bu süreçte bazı çatışmalar yaşansa bile, gelişmekte olan ülkelerin gelecekte ortak kalkınmayı gerçekleştirmek için birbirlerine yardımcı olmaları gerektiğini vurguluyor.
8 Haziran 2013