Çin ile AB arasındaki güven ilişkisi, özellikle son bir yıldır hızla gelişti. Çin, karşılıklı ziyaretlerde, tüm dünyayı etkileyen borç krizinin üstesinden gelinebileceği konusunda Avrupalı liderlere güven kazandırdı... Ekonominin gerçekleri, Avrupa'yı Çin'e ve diğer BRICS ilkelerine yakınlaştırıyor.
Çin ile AB ülkeleri arasında buzlar eriyor. 20 Eylül'de Belçika'da toplanan 15. Çin-AB Zirvesi'nin en önemli sonucu bu. Buzların erimesine ilişkin işaretler de yeni değil. Çin ile başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri arasında son bir yıldır kurulan yakın diyalogun, dünkü Zirve'ye büyük katkısı var. Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Çin Başbakanı Wen Jiabao, içinde bulunduğumuz yıl içinde tam dört kez görüştüler.
15. Çin-AB Zirvesi, bütün bu gelişmelerin taçlandırılmasıydı.
Zirvenin en önemli gündem maddelerinden biri, taraflar arasındaki ticaret hacminin daralmasıydı. Bu konuyu programımızın ikinci bölümünde ele almak üzere, Zirve'nin medyatik konusundan, Çin'den AB ülkelerine ihraç edilen güneş panelleriyle ilgili AB'nin başlattığı anti-damping soruşturmasından söz edelim. 130 milyar yuanlık ticarete konu olan ürünle ilgili soruşturmanın dünyanın en büyük ticari anlaşmazlığı olduğuna dikkat çekiliyor.
Kuşkusuz soruşturma, Çin ile AB arasında hızla gelişen ilişkilere gölge düşürebilecek bir girişimdi. Ancak Almanya Başbakanı Merkel'in son Çin ziyaretinde, konunun uzlaşmayla çözüleceği belli oldu. Çin hoşgörülü bir tutumla yaklaştı. Merkel de sorunun diyalogla çözüleceğine, bir anlamda söz verdi.
Çin Ticaret Bakan Yardımcısı Zhong Shan, Çin ile AB ticaretinin çok büyük olduğuna dikkat çekerek, bu kadar büyük ticaret hacmine sahip olan taraflar arasında ticari çekişmelerin meydana gelmesinde şaşılacak bir durum olmadığını söylemişti. Shan, ayrıca, AB'nin sadece anti-damping soruşturması başlattığını, ancak bu konuda bir karar alınıp uygulamaya konmasının uzun zaman alacağını ve iki tarafın bu süre içinde diyalog yoluyla anlaşmazlığı çözebileceklerini belirtti.
Diyalogun çoktan başladığını da söyleyelim. Çin Ticaret Bakanlığı, anti-damping soruşturmasıyla ilgili görüşmeler yapmak amacıyla, Zirve'den önce bazı Avrupa ülkelerine özel heyet gönderdi.
Güven ilişkisini sarsabilecek bir girişim
Medyatik konu dedik ama anti-damping soruşturması, Çin'in AB ülkeleriyle inşa etmeye çalıştığı güven ilişkisini sarsabilecek bir girişim.
AB ülkeleri, Çin'in ülkelerinde yapacağı yatırımları yıllarca engelledi. Avrupa basını ve düşünce kuruluşları, Çin'in Avrupa'daki yatırımları konusunda devamlı aleyhte yayınlar yaptılar. Çinli bir turizm şirketi yatırımları için bir adacık satın almaya kalktığında, Financial Times gazetesi, 'Çin, Kuzey Atlantik'te stratejik ve jeopolitik bir noktayı ele geçirmeye çalışıyor' diye yazmıştı. Yine, örneğin Çin'in Pazar ekonomisi statüsünü, AB hâlâ tanımış değil.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nin çok değil, 2011 temmuzunda yayımladığı bir raporda da 'Çin Avrupa'yı satın alıyor, tehlike, durdurun bu girişimi' gibi ibareler yer alıyordu.
Çinli yöneticiler, bütün bu tavırlar karşısında yapıcı tutum aldılar. Avrupa Çin'in gelişme düzeyini ve gelişme yolunu kabul etmeliydi. Çin'e düşense, Avrupa'yı dinleyip anlamaya çalışmak, yanlış anlaşılmaların önüne geçmekti.
"Washington-Londra-Tel Aviv engeli"
Çin ile AB arasındaki güven ilişkisi, özellikle son bir yıldır hızla gelişti. Çin, karşılıklı ziyaretlerde, tüm dünyayı etkileyen borç krizinin üstesinden gelinebileceği konusunda Avrupalı liderlere güven kazandırdı. Çin'in yardım eli olmazsa Avrupa krizinin daha da derinleşeceği anlatıldı. Borç krizinin aşılmasının anahtarı, ikili ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesiydi.
Avrupa basını üç ay önce şöyle yazıyordu: "Avro-BRİCS ilişkileri, bozulan dengeleri yeniden kurabilir. Ancak, Washington-Londra-Tel Aviv bu birlikteliklere karşı koyuyor."
Ancak, ekonomik ilişkiler eşyanın tabiatına uygun biçimde değişiyor. Çin'in çabalarının yanında, ekonominin gerçekleri de Avrupa'yı Çin'e ve diğer BRICS ilkelerine yakınlaştırıyor.
Çin, finansal desteğe de hazır
Çin, IMF gibi uluslararası örgütler kanalıyla AB ülkeleri için bir yardım fonu oluşturulmasını da gündeme getirmişti. Böylece krizin önünü alacak tam güvenli bir kredilendirme sistemi kurulması öngörülüyor. Yeterli bir güvenlik duvarı oluşturabilecek, yapısal reformu destekleyecek, gerektiğinde Avrupa piyasalarını sakinleştirecek ve riskleri azaltacak bir fon!
Tabii IMF yönetim reformu da, tartışmaların bir parçası olmak kaydıyla.
Çin, gelişmekte olan ülkelerle birlikte ortağı olduğu BRICS aracılığıyla, bu konudaki çabalarını sürdürüyor. Çin'in uluslararası ortakları ile işbirliği içinde çalıştığı G-20'de de, konu gündeme getirilmişti.
Avrupa krizi Çin'i de etkiler
Çin Avrupa ile neden bu kadar ilgileniyor? Çin'de yapılan yorumlarda, Çin'in alternatif pazarlarla AB ile azalan ticaretini dengeleyebileceği belirtiliyor.
Çin'in Avrupa'ya yardım elini uzatmasında bir hedef de, uzun sürecek bir global mali krizi, büyük alt-üst oluşları engellemek. Zira bu çapta bir kriz, Çin ekonomisini, Çin halkının işini ve refah seviyesini de etkiler. Çin, aynı zamanda, 'gelişmekte olan ülkeleri de, yaklaşan krizin yıkıcı etkilerinden korumalıyız' anlayışıyla hareket ediyor.